Meriç’i geçmeye çalışan Nadera üç aydır kayıp

Suriyeli Nadera Almonla, eşi ve çocuklarıyla Halep’ten Türkiye’ye geldiğinde daha iyi bir hayatın hayalini kuruyordu. Savaştan kaçarak düştüğü yollarda başına geleceklerden habersiz ama umutluydu. Umduğu gibi olmadı.

Eşi Muhammed, Halep kırsalında şofördü. Savaş çıkınca evlerini kaybettiler. Can derdine düştüler. Türkiye’ye 2,5 sene önce gelmeye o zaman karar verdiler. Ancak burada da hayat kolay değildi. Muhammed’in bir kardeşi Almanya’daydı.

“Durumlar kötü burada. Ondan Yunanistan’a, oradan Almanya’ya gitmek istedik” diyor Muhammed. Çocukların geleceği için daha iyi olabilirdi. Ama nasıl gidilebilirdi?

Türkiye’nin 28 Şubat’ta Yunanistan sınırını geçmeye çalışacak göçmenleri durdurmayacağını açıklamasını bir fırsat olarak gördüler. Şanslarını denemek istediler.

Nadera, Muhammed ve en büyüğü 18 yaşında olan altı çocuk, yaklaşık 40 kişiyle akşam saatlerinde İstanbul’dan Edirne’ye yola çıktı. Edirne’ye vardıklarında otobüsü durduran Türk polisi, onları bir spor salonuna götürdü. Otobüstekiler, kendileri gibi sınıra gelen onlarca göçmenle geceyi burada geçirdi. Ertesi sabah Nadera ve ailesi, 20 kişilik bir grupla İpsala Sınır Kapısı’ndan Meriç Nehri’ne yürümeye başladı. Grup, bir saatlik yürüyüşün ardından nehre vardı. Meriç’te onları botlarıyla kaçakçılar bekliyordu.

“Nadera suda hareketsiz kaldı”

Saat 11.00 civarında önce Nadera ve Muhammed’in altı çocuğu nehri geçti. Muhammed’in iddiasına göre, tam o esnada iki polis aracı da çocuklara doğru yanaşıyordu. Nadera ve Muhammed korktu ve birkaç dakika uzaklıktaki çocuklarına yetişmek umuduyla el ele nehre koştu. Yunan polisinin araçları çocuklarının etrafını sarmıştı bile.

Derken silah sesleri duyuldu. Araçlarından inen kolluk kuvvetleri, çocuklara doğru yürüdü. Birinde uzun namlulu diğerinde tabanca olan iki Yunan polisi ateş açmaya başlamıştı. Nehri geçmeye zorlanan Nadera, kocasının elini bırakıp ona sarıldı. Muhammed, kendisini bırakmamasını söyledi ama bir anda Nadera’nın çocuklara ulaşmak için yüzen kocasının belini saran elleri kaydı. Nadera, suda hareketsiz kalmıştı. Kıyıdan sadece iki metre uzaktaydılar.

Nadera Almonla'nın ailesi

Nadera Almonla’nın ailesi

“Polisin ayağına sarıldım, yardım istedim”

Baba Muhammed, çocukların yanına yetişebildi. Muhammed’in anlatımına göre, birkaç metre ötesindeki karısına bakmaya çalışırken gitmelerini söyleyen polisler kafasına silah dayadı.

“Polisin ayağına sarıldım, yardım istedim. Ama ne benim bakmama izin verdiler ne de kendileri aradılar” diyor. Bulundukları yerden zorla gönderildiler. 29 Şubat, ailesinin Nadera’yı en son yüzükoyun suda yatarken gördüğü gündü.

Penceresiz bir minibüse zorla bindirilerek karakola götürüldüler. Karakolda cep telefonları ve hatta kıyafetleri alıkondu. Anlamadıkları bir dilde hakarete maruz kalıyorlardı. 80 kişiyle beraber nezaretteydiler. Yemek de su da verilmedi. Akşam saatlerinde serbest bırakıldılar ve Meriç Nehri’nden Türkiye’ye geri itildiler.

Avukat Esin Bozovalı, Yunanistan’da mültecilerle dayanışma içinde olan meslektaşlarının olayla ilgili Yunan makamlarına bildirimde bulunduğunu anlatıyor.

Bozovalı’nın verdiği bilgilere göre 13 Mart’ta Yunanistan’ın Orestiada (Kumçiftliği) Sınır Polisi’ne Nadera’nın kayıp olduğu bilgisi veriliyor. Yunan polisi 16 Mart’ta gönderdiği cevapta ise gözaltı kayıtlarında böyle bir kişinin olmadığını söylüyor ve Dedeağaç Emniyet Müdürlüğü ile irtibat kurmalarını iletiyor. Aynı gün Dedeağaç polisine de soruluyor, ancak 18 Mart’ta gelen yanıt ise aynı. Ayrıca civarda kadın cesedi de bulunmamıştı.

Soruşturmayla ilgili bilgi almak için DW Türkçe’nin ulaştığı Yunanistan Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, konuyla ilgili bilgi veremeyeceklerini söyledi.

AİHM başvurusu yapıldı: “Soruşturma etkin değil”

Aile, avukat Bozovalı aracılığıyla 30 Mart’ta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) de Nadera’nın Meriç Nehri’nde aranması ve konuya ilişkin etkili soruşturma yürütülmesi için tedbir talepli başvuru yaptı. Yunan hükümeti 7 Nisan’da mahkemeye verdiği yanıtta, Nadera’ya ilişkin gözaltı kaydına ya da yapılan araştırmalarda kadın cesedine ulaşamadıklarını söyledi.

Bozovalı, “Gönderilen cevapta soruşturmaya dair detay yok, dolayısıyla etkili bir soruşturma yaptıklarını söylemek güç” diyor. AİHM, Yunan hükümetinin yanıtını yeterli buldu ve tedbir kararı vermedi. AİHM’de esasa ilişkin başvuru yapmaya hazırlanan avukat, kamera kayıtlarının incelenmesi, Nadera’nın kaybolduğu bölgede görev yapan kolluk kuvvetlerinin ifadelerin alınması gerektiğini söylüyor.

Nehrin iki kıyısında yapılan aramalar henüz sonuç vermese de Nadera Almonla’nın kaybı konusunda Yunanistan’da olduğu gibi Türkiye’de de devam eden bir soruşturma var. Fakat resmi açıklamalar, ailenin ne acısını ne de endişesini dindirmeye yetiyor. Muhammed, Edirne’den İstanbul’a vardıklarında Yunanistan Konsolosluğu’na gittiklerini, çocuklarının konsolosluk önünde çaresizce annelerini istediklerini anlatıyor:

“Çocuklarım Yunan konsolosluğunda, ’Annemizi kaybettik. Nerede olduğunu bilmiyor, öğrenmek istiyoruz’ dedi. Gitmemizi istediklerinde, ‘Gitmiyoruz, annemizi istiyoruz. Annemizi vurduğunuz gibi bizi de vurun’ dediler.”

“Yunan hükümeti akıbetini soruşturmak zorunda”

Nadera’yı arayan ailesinin durumuna, Uluslararası Af Örgütü tarafından hazırlanan “Siyasi Bir Oyunun Ortasında Kalanlar: Türkiye/Yunanistan sınırındaki mülteciler, Avrupa’nın başarısızlıklarının bedelini ödüyor” başlıklı raporda da yer verildi. Uluslararası Af Örgütü Türkiye Araştırmacısı Andrew Gardner, soruşturmanın Yunan makamları tarafından ciddiye alınmadığı görüşünde. “Yunan hükümeti kayıp kadının akıbetini soruşturmak ve sorumlu kişileri adalet önüne getirmek zorunda. Fakat üç ay geçmesine rağmen hiçbir şey belli değil” diyor. Gardner, Yunan hükümetinin, Nadera’nın kaybolduğu dönem kimsenin gözaltına alınmadığını iddia ettiğini ancak Af Örgütü’nün aldığı bilgilerde gözaltı alınan onlarca göçmen olduğunu da belirterek, “Bu sözleri çok inandırıcı değil” diye ekliyor. 

“Bir haber alabilsek çok iyi olur”

Nadera en çok, çocuklarının okumasını istermiş. Ancak maddi durumları olmadığı için babaları onları okutamıyor. Aileye İstanbul’da destek çıkan Tarlabaşı Dayanışma Grubu’ndan Muhammed Sıddık Yaşar’a göre, Muhammed bu günlerde öfkeli, üzgün ve çaresiz… Altı çocuklu aileyi, sınıra gitmeden önce yaşadıkları İstanbul’un Sultangazi ilçesindeki evlerinden şartları daha iyi bir eve taşınmalarına yardım etmişler. Çocukların ihtiyaçlarını da ellerinden geldiği kadar yine onlar sırtlanmış. Muhammed için zaten zor olan hayat, eşinin kaybıyla bir kat daha zorlaşmış. Nadera’dan öyle ya da böyle, bir haber gelmesini dört gözle bekliyor:

“Çocuklarla ne yapacağımı bilmiyorum. Her şey annelerini hatırlıyor. Psikolojileri iyi değil. Suriye’ye gitsem de orada savaş… Biz eşimden umudu kesmedik. Bir haber alsak, ölmüş mü kalmış mı… Bir haber alabilsek, çok iyi olur.”

Burcu Karakaş

©️Deutsche Welle Türkçe

EN SON EKLENENLER