SZ: Putin istediğini alacak ve her şey eskisi gibi kalacak

Rusya’da seçmenler, Devlet Başkanı Vladimir Putin’e 2036 yılına kadar göreve devam etme imkanı tanıyacak anayasa değişikliği referandumu için 1 Temmuz’da sandık başına gidiyor. Süddeutsche Zeitung gazetesinin yorumunda şu satırları okuyoruz:

“Kremlin ülkedeki sorunlara ne kadar az çözüm getirebiliyorsa geçmişteki başarılara o kadar çok atıfta bulunuyor. Anayasa reformu da bu konuda yardımcı oluyor, Putin’in ülke için öngördüğü değerleri ölümsüzleştiriyor. Anayasa değişiklikleri Putin’i tarihe geçeceği bir noktaya taşıyor, diğer devlet başkanlarına iki görev dönemi kısıtlaması getirirken Putin’e altı görev dönemi imkanı tanıyor. Ruslar için söylenebilecek olan şu: Reformlardan yana oy kullanan, özgür seçmen olarak kendi haklarını buduyor demektir. Değişim umanlar ise giderek şansını başka yerlerde aramak istiyor. 18-24 yaş arasındaki Rusların yarısından fazlası yurt dışına göç etmeyi düşünüyor. Anayasa değişikliğine karşı büyük protestolar düzenlenmemesi belki de bu bıkkınlıktan kaynaklanıyor. Putin, istediği çoğunluğa ulaşacak ve her şey eskisi gibi kalacak.”

Almanya’nın en büyük mezbahasında çalışan bin 500’den fazla kişide koronavirüs tespit edilmesi, et işleme tesislerindeki olumsuz çalışma koşullarını bir kez daha gündeme getirdi. Fabrikanın bulunduğu Gütersloh ve komşu Warendorf beldelerinde sokağa çıkma kısıtlamaları yeniden yürürlüğe sokulurken ağırlıklı olarak Romanya, Bulgaristan gibi Doğu Avrupa ülkelerinden getirilen işçilerin sözleşme şartları, çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi için baskı artıyor.

Kölner Stadt-Anzeiger Gütersloh’taki durum ışığında Almanya’nın 1 Temmuz’da başlayacak AB Dönem Başkanlığına göndermede bulunuyor:

“Almanya’nın dönem başkanlığının başlamasına birkaç gün kala Alman hükümeti Avrupa’nın refahı ve birliği için çalışacağını vaat ediyor. Bunlar, Doğu Avrupa’daki pek çok vatandaş ve politikacı için boş güvenceler. Almanya’ya çalışmak için giden göçmenlerin durumu Polonya, Romanya, Bulgaristan ve Macaristan’da da biliniyor. Ve kulağa gelenler, kendini AB’nin örnek çocuğu gibi gören Almanya’nın çizdiği tabloyla pek uyuşmuyor. AB istihdam pazarında adaleti tesis etmek için Almanya’nın önünde altı ay var. Kolları sıvamaya kendi evinden başlasa iyi eder.”

BM Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı’nın (UNESCO) dün açıklanan Dünya Eğitim Raporu, dünya çapında 250 milyonu aşkın çocuğun okulla bağlantısının bulunmadığını, eğitime erişim önündeki en büyük engelin yoksulluk olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Frankfurter Rundschau gazetesinin yorumunda koronavirüs krizinin eğitimdeki fırsat eşitsizliğini daha da körüklediğine dikkat çekiliyor:

“UNESCO’nun Eğitim Raporu, ‘Yoksulluk okula devamda, mezuniyette ve öğrenme fırsatları konusunda etkili oluyor’ diyor. Bu cümleyi Almanya’nın eğitim raporunun içine de aynen almak mümkün. Almanya’da eğitim fırsatıyla köken arasında sıkı bir bağ var. Lise ve yüksek okullarda akademisyen ailelerden gelen öğrenciler büyük ölçüde kendi aralarındalar. Korona krizi, özel teşvike ihtiyaç duyan öğrencilerin daha da gerileme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu açıkça ortaya koydu. Evden öğretim, ailelerinden destek alamayan, dizüstü ya da tablet bilgisayarı, hatta bir çalışma masası bulunmayan çocuklar için tam bir felaket. Okulların bu nedenle de yeniden açılması gerekiyor. Herkes için eşit eğitim fırsatı. Bu görevi okul yerine getirmeyecek de kim getirebilecek?”

UNESCO’nun raporuyla aynı gün Almanya’da da 2020 yılı Ulusal Eğitim Raporu açıklandı. Bu raporda da eğitimde fırsat eşitsizliğine dikkat çekiliyor. Reutlinger General-Anzeiger gazetesinin yorumunda okulu terk edenlerin oranındaki yükselmeye dikkat çekiliyor:

“Son rapor, eğitimde alarm düğmesine basılmasını gerektiriyor. Son yıllar ve on yıllarda görülen ‘daha fazla ve daha iyi eğitim’ eğilimi durmuş görünüyor. En önemli kaynağı toprak değil insanlarının beyni olan Almanya gibi bir ülke için alarm verici. Okulda aynı dönemde okuyanların yüzde 50’sinin mi yüzde 53’ünün mü liseden sonra yüksek öğretime geçeceğinden ziyade Almanya’nın geleceği için asıl önemli olan, eğitim sisteminde ya da eğitim sistemi nedeniyle fiyaskoya uğrayanların oranıdır. Burada iç karartıcı bir gelişme göze çarpıyor. Orta öğretimi bitirmeden okulu terk edenlerin oranı beş yıl içinde yüzde 1 artarak yüzde 6,8’e yükselmiş durumda.

DW/BK,HT

© Deutsche Welle Türkçe

 

EN SON EKLENENLER