Kolomb heykelinin yıkılışı ve kapitalizm

HAYDAR ERGÜL

Mayıs ayının son günlerinde George Floyd bir polis tarafından boğularak katledildi. Floyd siyah tenli, polis ise beyaz tenlidir.

Floyd, Afrika’dan Amerika’ya getirilen kölelerin torunudur. Beyaz polis de Avrupa’dan Amerika’yı işgal, istila ve sömürgeleştiren beyazların torunudur. Floyd hala köle, boğarak öldüren polis Derek Chauvin de efendidir.

ABD’de köleliğin resmen kaldırılması 16 Haziran 1862’dir. Ancak Floyd’un katledilme şeklinden de anlaşılacağı gibi zihniyet ve yaşam hücrelerine kölelik derin işlemiştir. Köleliğin kaldırılmasının üstünden iki yüzyıl gibi bir zaman geçmiştir; ancak beyaz hala büyük kibriyle efendilik yapıyor, siyah ise boynu bükük, kölece yaşamı sürdürülmesi isteniyor.

Floyd cinayeti ilk değil; siyah cinayetler çok yaygındır. Hemen her cinayet sonrası protestolar yapılıyor. Ancak ABD kurulu düzeni tınlamıyor. Nasılsa öldürülen köledir; değeri nedir ki!

Resmen kölelik kaldırılmış olsa da hayatın ve zihniyetin en ince kılcal damarlarına işlenmiş olduğundan normal karşılanan bir durumdur. Cinayeti işleyen polisler hep aklanır. Cezasızlık normalleştirilmiş. Ancak Floyd cinayeti üzerine gelişen protestoların niteliğinde zihniyet değişimi anlamında niteliksel farklılıklar açığa çıktı.

Önceki katliam protestolarına katılımcıların büyük çoğunluğunu siyahlar oluşturmasına karşın Floyd protestolarına katılımcıların büyük çoğunluğu beyazlardır. Yine protestolar ABD ile sınırlı kalmadı; başta Avrupa olmak üzere metropollerde yankı buldu ve yaygın katılımlarla protestolar yapılıyor. Protestolarda en önemli hususlardan biri de köleleştirme ve sömürgeleştirmenin simgesi olan heykellerin yıkılmasıdır.

Yıkılan heykellerin en önde olanı Kristof Kolomb heykelidir. Boston kentindeki heykelin başı kesildi ve Virginia eyaletindeki kırılıp suya atıldı. Yine İngiltere’de 17.yüzyılın en büyük köle ticareti yapanlardan biri olan Edward Colston’un Bristol kentinde bulunan heykeli sökülüp göle atıldı. Başka sökülüp atılan heykeller de oldu.

Hiçbir heykel ve portre rasgele yapılmış değildir. Genellikle onlar sanat ürünü diye lanse edilir. Bununla meşrulaştırmak amaçlanır. Ancak öyle değildir. Her heykellin birden çok amacı vardır. Özünde ise biat amaçlı kullanılır. Heykeller bir ideoloji ve yaşamın simgeleridir.

Şehrin ana kavşaklarına kurulan devasa heykeller tepeden günün yirmi dört saati insanları adeta denetim altına alır, köleliği ve sömürgeciliği normalleştirme işlevi görürler.

Heykel, yapıldığı dönemin ideoloji ve yaşamını kendinde somutlaştırır. Köleci dönemindeki heykel köleciliği, feodal dönemdeki feodalizmi ve kapitalist dönemde yerleştirilmişse kapitalist modernist yaşamı kendisinde simgeleştirir. Heykel, genellikle köleye boyun eğdirme ve yaşamı meşrulaştırma amaçlıdır.

Kristof Kolomb, 1492 yılında Amerika’yı ilk keşfeden kâşif olarak okullarda öğretilir. Yine ilk kolonilerin kurucusu olarak bilinegeldi.

Kolonileştirme özünde sömürgeleştirmedir. Bati dillerinde sömürgeleştirme kolonileştirme olarak kullanılır. Kolomb, kapitalist çağda köleleştirmeyi gerçekleştirenlerden biridir. Yine yüklü miktarda talan gerçekleştirmiştir. Özcesi Amerika’nın sömürgeleştirilmesi Kolomb ile başlamıştır.

Amerikan yerlilerine soykırım uygulanmış, büyük oranda tarihten silinmiş toplumlar bulunmaktadır. Kan üzerinde kurulan bir kapitalist inşa gerçekleştirilmiştir. İddia edilen de yerlilerin uygarlık dışı kaldığı, onları uygarlaştırma veya medenileştirme demagojisine başvuruldu. Uygarlaştırma veya medenileştirme Kürtlere yabancı gelen kavramlar değildir. Kürtlere de medeniyet götürüldü, götürülüyor değil mi? Her şey ne kadar da benzer.

Batı’da kapitalizmi sermaye birikim ve yoğunlaşmasını esas olarak sömürgelerdeki yer altı, üstü kaynakların talanı ve köle emeğinin sömürüsüne dayanmaktadır. Zenginliğini ve bilim tekniğin geliştirmesinin temel kaynağı bu olmaktadır. O açıdan kapitalizm tarihte en fazla zülüm ve kan üzerinde kendisini var eden yapıdır. Kene gibi sürekli kan emen ve onsuz yaşama sansı olmayan bir oluşumdur.

Hal böyle olunca Kristof Kolomb ve onun gibilerinin heykellerinin yıkılmaya başlanması; üstelik beyaz gençlerin yıkımda etkin yer alması, kapitalist sistemin ideolojik olarak aşılmanın pratik sürecinin başladığına işaret etmektedir.

Son beş yüzyıldır dünyayı ideolojik ve yaşamsal olarak Batı belirliyor. Heykeller bu ideolojinin somutlaşmış halleridir. Batı’da heykel yıkımları; liberal ideoloji ve kapitalist modernist yaşamın yıkılmasıdır. Sıra Doğu’ya da gelecek. Kapitalist modernizmin yıkım etkileri zamanla dünyamıza ve bölgemizde de sonuçları olacaktır. Kapitalist modernizme alternatif demokratik modernizm bir hakikat olduğu bir kez daha tecellisi olmuştur.

EN SON EKLENENLER