Çocuklukta dayatılanlar ileride bağımlılığa neden oluyor

Focus dergisinde yayınlanan bir yazıda, bireylerin neden bağımlılıklardan mustarip olduğuna değinilirken, Dr. Gabor Maté’nin görüşleri paylaşıldı. Uyuşturucu başta olmak üzere farklı bağımlılıkların nedenleri sorgulandığında doğrudan kullanılan madde veya bağımlılık yapan aktivitenin sorumlu tutulabildiğine dikkat çekilen yazıda, bağımlı bireyin çocukluğunda yaşadıklarının da rolüne değinildi.

Görüşleri paylaşılan Dr. Gabor Maté, “Tüm bağımlılıkların kökeni kötü muamele veya travmalarda olmayabilir ancak emin olduğum bir şey var, o da hepsinin acı tecrübelerle bir bağının olduğudur” diyor. Dr. Maté’ye göre, geçmişte ve özellikle de çocuklukta yaşanan acılar uyuşturucu, internet, oyun, alışveriş, iş veya anoreksi gibi farklı bağımlılık türlerinin merkezinde duruyor.

Yazıda görüşleri paylaşılan bir diğer isim olan psikoterapist Ralf Schneider’e göre, ruhen baskı altında olan herkes bir şekilde bu baskıdan kurtulmak istiyor ve bunu alkol, uyuşturucu veya ilaçlarda bulmaya çalışıyor. Ancak bu, çocukluğunda acılı bir tecrübesi olan her bireyin ileride bir bağımlılık geliştireceği anlamına gelmiyor. Bunda özellikle her bireyin ‘kendi yaralarını sarma şeklinin’ değişik olması rol oynuyor.

ÇOCUKLARDA ACIYA NEDEN OLAN 6 YANLIŞ KURAL VEYA ANLAYIŞ

Focus’taki yazıda dikkat çekilen bir diğer nokta ise, bireylerde farklı türlerden bağımlılıklara neden ‘acıyı’ arttıran farklı tecrübeler. Buna göre, özellikle çocuklukta dayatılan bazı kurallar veya çocuğa yaklaşımdaki hatalar çocuklara psikolojik açıdan zarar veriyor.

Bunlar arasında gösterilen ilk örnek olarak çocukların temel ihtiyaçlarının giderilmesinde görülen eksiklikler var. Çocukların uyumada zorlandıklarında ağlamaya terk edilmelerinin hem bedensel hem de ruhsal olarak zararlı olduğuna dikkat çekiliyor. Uzun süre ağlama ve ‘duyulmamasının’ bağlanma problemi, uyku bozuklukları, korku ve depresyon gibi sonuçlarının olabileceği savunuluyor.

Bir diğer uyarı ise, çocuklara sevginin ‘karşılıklı olduğu hissinin verilmesi. Çocuklara büyüklere ‘itaat etmeleri’, istediklerini yapmaları, başarılı olmaları gibi taleplerle ‘şartlı sevgi gösterilmesinin’ zararlarına işaret ediliyor. Zira çocukların ‘oldukları gibi sevilmeleri’ hissini almaları gerekiyor.

Üçüncü olarak ise ebeveynlerin ‘aşırı şefkat ve telaş’ halinin çocuklarında bir güven eksikliğine neden olması gösteriliyor. Bunun ise ileride risk almama veya zorlu durumlara korkusuzca gitme noktasında çocukları sınırladığı belirtilirken, bazı yetişkinlerin uyuşturucu türlerini sadece cesaretlenmek için kullandıkları hatırlatılıyor. Burada bilinen ‘Kalkmasını öğrenmesi için çocuğun düşmesi gerekiyor’ ilkesine işaret ediliyor.

OYUN YERİNE ‘AMACA ODAKLI’ AKTİVİTELERE YÖNELTİLİYORLAR

Bir diğer nokta ise, çocukların özgürce oynama imkanlarının kısıtlanması; sürekli gelecekteki bir hedefe odaklı olarak spor, müzik, dil veya başka bir alanda kurslara yöneltilerek oyun zamanlarının azaltılması. Kentleşmeyle birlikte çocukların ‘herhangi bir amaca hizmet etmeyen’ oyunları oynayacağı alanlar zaten azalıyor. Uzmanlar, çocukların fantezi ve yaratıcılıklarının sınırlandırılmaması için oyun ve aktivitelerine çok fazla müdahale edilmemesi ve her aktivitenin ‘bir sonuca hizmet eden bir eylem’ gibi görülmemesinin önemine işaret ediyor.

EN KÜÇÜKTEN ÇOCUĞA ROL BİÇİLİYOR

Son olarak zararlı görülen diğer iki nokta ise, çocuklara küçük yaşlardan itibaren toplum için biçilen roller ile başarısız olmama konusunda yapılan baskılar. Bunların birincisine örnek olarak çocukların erken saatlerden itibaren uyandırılarak okula gitmeye zorlanmaları, tüm derslere katılım, ev ödevleri ve farklı okul dışı aktivitelere zorlanmaları gösteriliyor.

BAŞARISIZ OLUNMASI KORKUSU ETKİLİYOR

Alman Uzman Eckhard Schiffer, çocukların küçük yaştan itibaren ‘başarısız olmama’ yönünde ebeveynlerin yaşadıkları korkular nedeniyle telkinlere maruz kalmalarının yarattığı sorunlara dikkat çekiyor. Bu nedenle ebeveynlerin doğrudan çocukların yaşamına aşırı müdahalede bulunduğu ve ‘başarı için’ veya ‘başarısızlık korkusunu aşmak için’ çocuğa aşırı görevler yüklediği belirtiliyor. Ancak kendi çevresini kendisi keşfedip yaşamayan, kendi ilgi alanlarına veya temposuna sahip olmayan çocuklar bir süre sonra kendi inatçılıklarını kaybediyorlar.

Son olarak çocukların ihtiyacının ‘iyi diploma’ veya ‘dolgun özgeçmiş (CV)’den ziyade daha fazla kendisini bulabileceği, maceraya atılabileceği alanlar olduğuna vurgu yapılıyor. Ve elbette hata yapabilme veya başarısız olabilme hakkına sahip olmak.

 

 

 

EN SON EKLENENLER