Korsika zirvesi nereye götürür?

Avrupa Birliği’nin (AB) güney kanadını oluşturan yedi ülkenin (Fransa, İtalya, İspanya, Portekiz, Yunanistan, Kıbrıs Cumhuriyeti, Malta) devlet ve hükümet başkanlarının Fransa’nın Korsika adasında düzenledikleri MED7 zirvesinden, beklendiği gibi Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti ile “tam dayanışma” mesajı çıktı.

Türkiye’ye “Ya Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerine son ver ve müzakere et ya da yaptırım riskiyle karşı karşıya kalırsın” şeklinde özetlenebilecek bir mesaj gönderildi. Zirve sonunda yayımlanan ortak bildiride “yaptırım” yerine “kısıtlayıcı önlemler” terminolojisine yer verildi.

MED7 resmi bir oluşum değil. Bundan yedi yıl önce, Akdeniz’le ilgili sorunları konuşmak, mümkünse ortak çözümler üretmek amacıyla Fransa’nın öncülüğünde kurulmuş bir forum. Bu forumda alınan kararların AB açısından hukuksal hiçbir bağlayıcılığı bulunmuyor. Forum “AB’nin Akdeniz kanadının sesi” olma hedefi gütse de bugüne kadar bu hedefi tutturabilmiş değil.

Bu forumun üyesi olan Fransa, Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Korsika zirvesindeki hedefleri, Doğu Akdeniz’de Ankara ile yaşanan krizde AB’nin güney kanadını blok halinde tek bir çizgide buluşturmaktı. Bu bloğun 24-25 Eylül tarihlerinde düzenlenecek AB liderler zirvesine Türkiye konusunda tek sesli gitmesini sağlamaktı.

Daha önce tüm AB devletlerinin yaptığının ötesine gidebildiklerini söylemek zor. AB geçtiğimiz aylarda Doğu Akdeniz hakkında aldığı kararlarda Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’yle dayanışmasını dile getirmiş, Ankara’ya diyalog ve müzakere çağrısında bulunmuştu.

Fransa, Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlar Korsika zirvesi öncesi maksimalist söylemleriyle ön plana çıktılar. Türkiye’ye karşı yaptırım silahını ön plana koydular. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, yangına körükle gidermişcesine Türk mevkidaşı Recep Tayyip Erdoğan’ı doğrudan hedef alan açıklamalarda bulundu. İspanya ve İtalya başbakanlarının açıklamalarında ise diyalog unsuru ön plandaydı.

Fransa-Yunanistan silah müzakereleri

Macron, Korsika zirvesi öncesi Yunanistan Başbakanı Kiryakos Mitsotakis ile ikili bir görüşme de yaptı. Bu görüşmenin ana gündem maddesi Türkiye’ye karşı ortak strateji belirlenmesiydi. Görüşmenin gündeminde Fransa’nın Yunanistan’a satmak istediği Rafale tipi savaş uçakları ve fırkateynler de vardı. Fransa bu silah ihalelerinde ABD ve İngiltere’yle rekabet halinde. Kulislerden sızan bilgilere göre Macron ve Mitsotakis Rafale satışı konusunda ilke olarak uzlaştı, fırkateynler konusunda ise müzakereler sürüyor. Fransa’da yönetim, koronavirüs küresel salgınının neden olduğu ekonomik krizle mücadele için hazırladığı 100 milyar euro’luk paketten savunma endüstrisine “sadece” 832 milyon euro ayırdı. Fransız ordusu ve silah endüstrisi çok daha fazlasını bekliyordu. Yunanistan’ın istediği ikinci el Rafale uçaklarının satımı şimdi hem Macron hem de Fransız silah endüstrisi açısından daha da önem kazanmış durumda.

AB liderleri Doğu Akdeniz’de Türkiye ile Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti arasında yaşanan krizi görüşmek için 24-25 Eylül tarihlerinde bir araya gelecekler. O tarihe kadar diplomatik kanallar üzerinden diyalog ve müzakere ümit ediliyor. Burada gözler Berlin’e çevrilmiş durumda. Almanya son haftalarda “soft power” gücünü kullanarak Atina ve Ankara arasında diyalog oluşturmaya gayret ediyor.

Bu gayret sonuç vermeye başlarsa “müşterek Avrupa evi” kazanmış olacak. AB ile Türkiye arasında başka dosyalara da örnek olabilecek, uzlaşıya dayalı yeni bir diyalog ortamı doğacak.

Tersi olur da Berlin’in çabaları sonuç vermezse, Fransa’nın tarafgir şahin tutumu ön plana çıkacak. Türkiye’ye, sorun AB’nin istediği gibi çözümleninceye kadar, şu an Rusya’ya yapıldığı gibi, adım adım yaptırımlar gündeme gelecek. Bu da zaten çökme noktasındaki AB-Türkiye ilişkilerini tamamen zehirleyecek.

Kayhan Karaca / Strasbourg

© Deutsche Welle Türkçe

EN SON EKLENENLER