İsveç’te Hıristiyan Demokratlardan Türkiye çıkışı

Türkiye’nin insan haklarını ihlal etmesine ve HDP’ye yönelik gözaltı ve tutuklamaları sürdürmesine tepkiler artıyor.

Sol Parti Milletvekili ve Dış Politika Sözcüsü Håkan Svennelig’in HDP’ye yönelik saldırıları parlamentonun gündemine getirmesinden sonra Hıristiyan Demokrat Parti Milletvekili Dêsirêe Petrus, parlamentoya bir önerge vererek Türkiye’deki tutuklama ve insan hakları ihlallerinin tartışılmasını istedi.

Pethrus, 2020 yılının şubat ayında Dışişleri Bakanı Ann Linde’nin açıkladığı dış politika deklarasyonunda hükümetin demokrasi, barış ve güvenlik için paylaşılmış sorumluluk ile aktif bir diplomaside yoğunlaşacağını ilan ettiğini hatırlattı.

Hükümetin aynı zamanda demokrasi için atılıma geçeceğini ve bunun İsveç’in dış politikasında hissedileceğini vurguladığını hatırlatan Pethrus, “Pek çok kişi bundan dolayı hükümetin gelişmelerin açıkça yanlış yönde gittiği Türkiye’ye baskı yapmasını bekliyor” dedi.

Pethrus, dış politika deklarasyonunda Türkiye ile hem işbirliği ve eleştirel bir diyalog kurulacağının belirtildiğini hatırlattıktan sonra “Ama deklarasyonda Türkiye’de insan hakları ve demokrasi açısından olumsuz gelişmelere açık tutum alınmıyor. Hükümetin geçtiğimiz yıl açıkladığı demokrasi hamlesinde Türkiye’ye karşı somut bir tutumu görülmüyor” dedi.

DURUM İNSAN HAKLARI AKTİVİSTLERİ VE GAZETECİLER İÇİN DAHA DA KÖTÜLEŞTİ

Temmuz 2016’da gerçekleşen başarısız darbe girişiminden sonra ölen, yaralanan, tutuklanan ve işten atılanlar hakkında somut rakam ve bilgilere yer veren Pethrus, “Cumhurbaşkanının yetkilerinin arttırıldığı 2017 yılındaki halk oylamasından sonra durum insan hakları aktivistleri ve gazeteciler için daha da kötüleşti” dedi.

Halk oylamasından sonra tüm iktidarın cumhurbaşkanında toplandığını ve buna paralel olarak da hukuk devletinin ve fonksiyonlarının zayıflatıldığı belirtti.

Önergesinde eleştirel davrananlarının çalışma yürütmelerinin daha da zorlaştırdığını belirten Pethrus, hükümetin saldırılarını özellikle HDP’ye yönelttiğine şu ifadelerle dikkat çekti.

“Bu her şeyden aralarında parti liderlerinin de bulunduğu çok sayıda yöneticisinin keyfi nedenlerle tutuklu olduğu Halkların Demokratik Partisi (HDP) için geçerli. HDP eski Eşbaşkanı ve Milletvekili Selahattin Demirtaş 2016 yılının Kasım ayında bir grup HDP’li milletvekiliyle birlikte tutuklandı. Demirtaş 4 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi dava hakkında açıklama yaptı ve adil bir yargılanma yapılana kadar serbest bırakılmasını istedi.”

MEDYA VE SANAL MEDYA BASKI ALTINDA

Ülkedeki gergin durumdan ifade, basın, örgütlenme özgürlüğü ve insan haklarının olumsuz etkilendiğini belirten Pethrus, Gazetecileri Koruma Komitesi CPJ ve Sınır Tanımayan Gazeteciler’den yaptığı şu alıntılarla gazetecilere yönelik baskılara dikkat çekti:

“Gazeteciler sürekli olarak tutuklanıyor. CPJ’nin 2018 yılı raporuna göre çalışmaları nedeniyle 68 gazeteci cezaevinde. CPJ’ye göre 32 kadın gazeteci cezaevlerinde tutuluyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler’in bu yılki basın özgürlüğü indeksinde Türkiye 180 ülke arasında 155. sırada. İsveç ve Avrupa Birliği gazetecilerin susturulmasını engellemek için sesini yükseltmeli ve daha fazla çaba göstermeli.”

Türkiye’nin içe yönelik baskılarının sürekli olarak artış gösterdiği, terörle mücadele yasaları kullanılarak halkın bilgi alma hakkının sınırlandırıldığı belirtilen önergede Facebook, Twitter ve Youtube gibi sanal medyalara ulaşma olanağının sınırlandırıldığı ve sosyal medyada eleştirel görüşler belirtenlerin işlerini kaybettiklerine ve cezaevlerine atıldıklarına dikkat çekildi.

TOPLANTI VE ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜ YOK

Gazeteciler ve sivil toplum örgütlerinin yanı sıra sendikal örgütlerin de baskı altında alındığı belirtilen önergede, “Toplantı ve örgütlenme hakkı ihlal edildi. Son yıllarda sendikal özgürlüklerde birkaç adım geriye gidildi. 2013 yılındaki Gezi protestolarından sonra gösteri özgürlüğü geriye gitti. Dışişleri Bakanlığının 2018 yılı İnsan Hakları Raporuna göre gösteri yapma izni seyrek veriliyor. Cezaevinde tutulan sendikal aktivistler adil yargılanmalı. Pek çok kişinin pasaportuna el konulduğu için yurt dışına çıkamıyor. Türkiye’de sendikal mücadeleye katılmak neredeyse imkansız” denildi.

LGBT bireylerin cezaevlerine atıldıkları, İstanbul ve Ankara’da onur yürüyüşlerinin yasaklandığı belirtilen önergede talepler şöyle sıralandı.

“Şimdi daha fazla uluslararası lider açık konuşmalı ve Türkiye’deki temel insan hak ve özgürlüklerini gündeme getirmeli. Avrupa Birliği’ne üye olmak isteyen bir ülkede demokrasi aktivistlerinin, sendika liderlerinin cezaevlerine atılmalarını kabul edemeyiz. Sorun İsveç’in ne yaptığı ve daha fazla ne yapacağı.”

Hıristiyan Demokratlar, İsveç’in dış politikasına yön verdiği söylenen “Demokrasi Atağının” Türkiye’ye karşı somutlanmasını ve hükümetin en kısa zamanda demokratik gelişmeyi desteklemesi ve gazeteciler, sendikal aktivistler, LGBTİ bireylere, akademisyenler ve sivil toplum örgütlerinde insan hakları için mücadele edenlere destek vermesini istedi.

Önerinin Ekim ayının ortalarında parlamentoda ele alınıp tartışılması bekleniyor.

 

 

 

 

 

EN SON EKLENENLER