Munzur Gözeleri: Aleviler kutsal bölgelerinde kepçe istemiyor

“Valilik yasaklamış, niye gittiniz?” Dersim Dernekleri Federasyonu (DEDEF) Genel Başkanı Ali Haydar Ben, bu soru nedeniyle hala öfkeli. DEDEF Başkanı, Munzur Gözeleri peyzaj projesini engellemeye yönelik insan zincirine katıldı diye ifadeye çağrıldığı savcılıkta, nasıl olup da bu sorunun kendisine yöneltildiğine hâlâ inanamıyor. 

Nitekim bölge halkı için olduğu gibi onun için de Munzur Gözeleri sadece bir doğa harikası değil, 1.Derece Doğal Sit Alanı ve her şeyden önce Hızır’ın yeri, Alevilerin kutsalı ve özeli. Bu nedenle “Munzur Gözeleri’ne kepçeler girecek” ve “Gözeler kuruyacak” endişesiyle DEDEF ve bileşeni oldukları “Munzur Özgür Aksın Meclisi” olarak Ağustos ayı sonunda bir insan zinciri organize ettiler. Şu günlerde ise o gösteriye katılanlar ifadeye çağrılıyor.

Ali Haydar Ben ve bölge halkı endişelerinde haksız çıkmadı. “Munzur Gözeleri Koruma Öncelikli Rekreasyon Peyzaj Projesi” çerçevesinde geçen ay kepçelerin bölgede çalışmaya başladığı haberleri geldi.

Proje bütçesi 8 milyon TL

Fırat Kalkınma Ajansı (FKA) güdümlü bir proje olan “Munzur Gözeleri Koruma Öncelikli Rekreasyon Peyzaj Projesi” için hükümet toplam 8 milyon Türk Lirası (TL) bütçe öngörüyor. Projenin 6 milyon TL’sini Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın, 2 milyon TL’sini de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın karşılayacağı duyuruldu.

Bölgedeki “görüntü kirliliğini” ortadan kaldırmayı hedeflediği duyurulan projenin sözleşmesinin imzalanması sonrası yapılan açıklamada Fırat Kalkınma Ajansı, “Munzur Gözeleri’nin insani etkilerden kaynaklı çevresel kirlilik ve tahribatı riski giderilerek, yörenin kültürel kodlarına uygun mekânsal düzenlemeler yapılacaktır. Proje çalışmaları kapsamında, ilgili tüm kurumlar ve paydaşlar ile birlikte, katılımcı, tüm tarafların fikrini alarak, sürdürülebilirliği odağa alan ve Munzur Gözelerinin tabii ve inanç unsurlarını korumayı hedefleyen titiz bir tasarım süreci yürütülmüştür. Sayın Valimizin bize yaptığı liderlikle Tunceli İlimize desteklerimiz bundan sonra da devam edecektir” açıklamasında bulundu.

Tunceli Belediyesi ise söylenenin aksine, inanç önderleri ve bölge halkı ile sorumlu meslek odalarının sürece hiçbir şekilde dahil edilmediğini savunuyor. Belediyenin proje değerlendirme raporunda, doğal ve kültürel değerler ile fayda ve sürdürlebilirlik gibi alanlarda çok sayıda açık ve cevaplanmamış soruya dikkat çekiliyor.

Maçoğlu: Elbette bir dokunuş olsun ama böyle olmaz

Tunceli Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu, bölge halkının dışarda bırakıldığı bir çalışmaya karşı çıktıklarını belirtiyor. Belediye başkanı, “Biz bu şehrin kutsal olarak gördüğü bir yere, herhangi bir çalışma yapıldığında mutlak oradaki insanlarla diyalog içine girilmesi ve o insanlardan kendi kutsallarıyla ilgili rızalık alınması ve önerilerinin dinlenmesi gerektiğini düşünüyoruz” diyor.

DW Türkçe’nin konuyla ilgili sorularını yanıtlayan Maçoğlu ayrıca, konunun uzmanı, teknik altyapıyı bilen meslek odaları, bölgedeki sivil toplum kuruluşları ve demokratik kitle örgütleriyle şeffaf bir diyalog halinde ilerlenmesi gerektiğini söylüyor. İnsanları dışlayarak veya gizlilik içinde başarı sağlanamayacağına dikkat çekiyor.

Maçoğlu, pek çok insanın kutsal saydığı, ziyaret ettiği bir bölgede doğanın hırpalanmasının kaçınılmaz olduğunu ancak akıllı bir dokunuşla iyileştirme yapılabileceğini belirtiyor. Munzur Gözeleri’nin sadece bir doğal alan olmadığını hatırlatan Maçoğlu, “Velev ki öyle olsun, onda da demokratik katılım temelinde hareket edilmeli, ancak burada söz konusu alan Munzur Gözeleri, Kızılbaşların en kutsal yerleri” diye konuşuyor.

Maçoğlu, Kızılbaşların doğa dinlerindeki gibi dağları, ormanları, hayvanları, ağaçları, pınarları ve nehirleri kutsal gördüklerini belirtiyor ve kaynakların bulunduğu Munzur Gözeleri diye bilinen yerin, “Munzur Baba”nın bir ziyaret yeri olarak o kutsalların başında geldiğini anlatıyor.

Munzur neden kutsal?

Uzmanlık alanı Alevilik olan İslambilimci Yılmaz Kahraman, Dersim Bölgesi diye nitelenen yerdeki Kızılbaşların inancının temelinde Munzur adında bir çobanın yattığını anlatıyor.  Yılmaz Kahraman, Almanya’da Alevilik dersleri verecek öğretmenler yetiştiren Weingarten Pedagoji Yüksekokulu’nda görev yapıyor.

Öğretim üyesi Kahraman, efsaneye göre Munzur adındaki fakir bir çobanın yanına bir gün iki aç kurtun geldiğini ve yemek bulamadıklarını söyleyip, ondan bir kuzu vermesini istediklerini anlatıyor:

“Munzur kurtlara diyor ki ‘bu sürü benim değil, size veremem, sürü bana sadece emanet, ancak sahibine sorarım, izin verirse size verebilirim.’ Sonra kurtlara sürüye dokunmayacaklarına yemin ettirerek yola koyuluyor. Sürü sahibinin yanına ulaştığında ise olayı anlatıyor. Sürü sahibi şaşkın, ‘Peki sen sürüyü kime teslim ettin?’ diye soruyor. Munzur da ‘Kurtalara’ diyor. ‘Hiç sürü kurtlara teslim edilir mi?’ sorusu üzerine ise Munzur, ‘Onlar kuzulara dokunmayacak, bana ikrar verdi’ diye anlatıyor. Sürü sahibi şaşkın, ‘Öyle ise ve döndüğünde sürüye dokunmamışlarsa bir kuzu ver’ yanıtını veriyor. Çoban Munzur döndüğünde kurtlara ‘bir kuzu seçin’ diyor. Onlar ise tam da Munzur’un gebe kuzusunu seçiyor. O iki canlı, veremem..”

Kahraman, efsanenin çok uzun olduğunu söylüyor ve sonunda ise sürü sahibinin yaşananlara şaşırdığı, Munzur’da bir keramet olduğu inancıyla onun peşinden koşarken çobanın elindeki bakraçtan sağa sola dökülen sütlerden bugün bölgedeki inancın temelleri olan kaynakların fışkırdığına inanıldığını aktarıyor.

40 göze ve bütün pınarlar ile Munzur’un toplam 366 gözesi olduğunu söyleyen Kahraman, 40’ın da 366’nın da Alevilikte özel yeri olduğunu vurguluyor. Kökeni İran mitlojosine dayanan bu rakamların Alevi deyişlerinde de yeri olduğundan bahsediyor. 

“Kutsal, çünkü inancın pek çok öğesini barındırıyor”

Yılmaz Kahraman, Munzur efsanesinde emanet, rıza, sevgi, yaradılanı doğa ve canlısıyla bir bütün olarak görme ve ona karşı sorumluluk duyma, güven gibi konuların toplandığını, bu nedenle de Munzur bölgesinin önemli bir ziyaret yeri olduğunu kaydediyor ve “Kutsal, çünkü inancın pek çok öğesini barındırıyor” diyor.

Munzur Gözeleri’nden önce uğranan köyün girişinde ziyaretçilerin, Alevilikte önemli bir gelenek olarak çıra yaktığını, adak adadığını, kurban kestiğini, dua ettiğini, ihtiyacı olan için para bıraktığını, ekmek yapıp ekmek dağıttığını söylüyor. Bu nedenle Kahraman da orada yapılacak herhangi bir düzenlemede inananların ve bölge halkının dahil edilmesinin gerekli olduğunu, aksi takdirde bir park veya turizm projesi gibi yaklaşmanın o inanca hakaret olacağını hatırlatıyor. 

Projede ne var? 

“Munzur Gözeleri Koruma Öncelikli Rekreasyonel Peyzaj Projesi” ilk olarak 2017’de gündeme gelmiş ancak yoğun tartışmalar sonrası rafa kalkmıştı. Fırat Kalkınma Ajansı, geçen sene onaylandığı bildirilen proje sözleşmesinin Şubat ayında imzalandığını duyurdu. Yapımına Ağustos ayında başlanan proje, bölge halkı, belediyeler ve sivil toplum kurulaşları müdahil edilmeden hayata geçirildiği için yeniden yoğun tartışmalara ve protestolara yol açtı. Proje kapsamında bölgede kamp, piknik, kurban kesme alanları ile otoparklar yapılacağı haber veriliyor.

Projenin inanç kadar çevre, iklim ve bitki örtüsüne de zarar vereceği eleştirisi öne çıkıyor. Eleştirileri nasıl değerlendirdiğini ve projede tam olarak neler planlandığını öğrenmek üzere Fırat Kalkınma Ajansı‘ına, DW Türkçe’nin yaptığı başvuruya olumlu cevap verilmedi.

Elmas Topcu

© Deutsche Welle Türkçe

 

EN SON EKLENENLER