Yılmaz Güney ile Paris’te iki yıl

Bir devrimci ile devrimci bir sanatçının birlikte geçirdikleri iki yıl, Yılmaz Güney’in aramızdan ayrılışından 36 yıl sonra Muzaffer Doyum tarafından anlatılıyor.

MUSTAFA DEMİR

Bir devrimci ile devrimci bir sanatçının birlikte geçirdikleri iki yıl, Yılmaz Güney’in aramızdan ayrılışından 36 yıl sonra Muzaffer Doyum tarafından anlatılıyor. ‘Yılmaz Güney İle Paris’te İki Yıl’ kitabı sadece bu süreyi içeren anılar toplamı değil… Anılar ışığında büyük bir sinema dehasının az bilinen bu dönemine dair, zaman zaman ayrıntılı bilgiler veriliyor. Yılmaz Güney’in sanatına ve devrimci düşüncelerine etle kemik gibi bağlı kişiliği; sahici, yalın, yoğun, akıcı bir anlatımla, ayrıntılı gözlemlerle, bilgi ve belgelere dayanarak birinci elden anlatılıyor.

Önsözü Sırrı Süreyya Önder yazdıKitabın hemen başında Sırrı Süreyya Önder’in yazdığı önsözü okuyoruz. Bu kısa yazıda Sırrı Süreyya Yılmaz Güney’i yerli yerine koyuyor. Yazısının başlığı ‘Film Yapmak Direnmektir’, neler yazacağının ip ucu oluyor adeta. “Herkesin bir Yılmaz’ı vardır ve bu Yılmaz, dokunulmazdır; bu anlamda Yılmaz, sınırları kaldırmış biridir; çünkü o, kalbi olan herkesindir” dedikten sonra “Yılmaz, bütün film ve kitaplarında ifade edilmeyenleri ifade eder; hatta bu, Türkiye’de, Kürtler bahsinde daha bir dokunaklı hâl alır: Kürtler, sinemada temsil edilirler, onların kendilerini temsil etmesine izin verilmez. Yılmaz, Atıf Yılmaz ve Yaşar Kemal’le birlikte bu temsilin temsilcisi olur. Dahası, bu temsilin hakkını verdiği için karşıtları bile saygı duyarlar. Çünkü hiç kimse direnen biri ya da direnen bir grubun haklılığı karşısında kayıtsız kalamaz. Yılmaz için film yapmak bir direniş biçimidir adeta” diyerek, Yılmaz Güney gerçeğine ustaca işaret ediyor. Bu kısa önsözün Yılmaz Güney gerçeğine önemli bir dikkat çekme olduğuna inanıyorum. Çok düşünülmüş, yoğun ifade edilmiş bir yazı…Kitabın sonuna Fatoş Güney’in Yılmaz Güney’i anlattığı 19 Mayıs 1985’te Batı Almanya’da bir üniversite tarafından düzenlenen ‘Yılmaz Güney Haftası’ndaki konuşmasını da alarak daha da zenginleştirmiş anlatımı. Muzaffer Doyum bu kitabında Güney’i tanımamıza, kavramamıza katkıda bulunuyor. Son günlerindeki siyasi görüşlerine dikkat çekiyor. Muzaffer Doyum altmışlı yılların sonunda devrimci mücadeleye katılmış, devrimci hareketin her kademesinde mücadele sürdürmüştür. Zorlukları, olanaksızlıkları, sıkıntıları, işkence ve hapis cezalarını göze almış bir devrimcidir. Mayıs Dergisi çalışmalarına katıldığı günlerden beri tanıyorum. Mütevazi bir kişiliğe sahiptir. Mütevazidir ama düşüncelerinden taviz vermeyen, doğrularından sonuna kadar vazgeçmeyen, bu anlamda inatçı bir kişidir aynı zamanda… Anlattığı dönem, bir kısmı bilgim dahilinde olan bir dönemdir. Devrimci mücadelesi süresinde yazdıkları ile belli bir yazma birikimine kavuşan, anlatım deneyleri kazanmış olan Muzaffer Doyum’un akıcı kaleminden, aradan 36 yıl geçmiş olmasına rağmen anlatılanların gerçekliğinden hiçbir şey kaybetmediğine şahit oldum. Yazarın yazdıklarını yeniden yaşadığı hissine kapıldım…

68’in önemli değerlerinden‘Yılmaz Güney İle Paris’te İki Yıl’ genç yaşta, 47 yaşında, aramızdan ayrılarak ölümsüzlüğe, unutulmazlığa erişen Yılmaz Güney’in son iki yılına ışık tutuyor. Hem siyasi olarak hem de devrimci bir sanatçı olarak bu istisna devrimcinin en olgun dönemini anlatan bir kitap olması nedeniyle de ayrı bir özellik kazanıyor eser. Yılmaz Güney’in sürgünde son iki yılını adım adım izlerken, öne çıkmadan 68 devrimciliğinin önemli değerlerinden Muzaffer Doyum’u da tanıma olanağı buluyor okuyucu. Muzaffer Doyum elli yılı aşkın bir süredir “bir söz vermişlik bizimkisi“ anlayışı ile sömürüsüz, sınırsız ve sınıfsız bir dünya mücadelesini sürdürüyor. Kitabın son bölümü kısa bir “son söz“ ile bitiyor. Muzaffer Doyum devrimci hareketlere şu çağırıyı yapıyor: “Hiçbir şey için hiçbir zaman geç değildir. Bütün devrimci hareketlerin kendilerine bir ayna tutmaya ihtiyaçları var. (…) Yılmaz Güney konusunda bir özeleştiri buna vesile olabilirse, bu kitaptaki anılar kuru bir anlatımın ötesine geçip devrimci bir işlev kazanabilecektir.“ Mazi hep kanamaz!.. Anılar geçmişe tutulan aynalardır, geleceğin yolunu aydınlatmak için…Muzaffer Doyum’un bu kitabı Yılmaz Güney’in siyasi görüşleri üzerine bir tartışma ortamı yaratabilirse bizce amacına ulaşmış olacaktır.

EN SON EKLENENLER