Kahraman: İnanç olarak uzaktan yakından Şiilik ile alakamız yok (1) -VİDEO

Akademisyen Yılmaz Kahraman, ‘Alevilik ve Kızılbaşlık’ üzerine yaptığı konuşmada, “Alevilik 12.000 sene önce yoktu. Alevilik 100-170 senedir var. Çünkü ondan önce ismi değişikti” diyen Kahraman, Alevilerin Kızılbaşların torunu olduğunu, Şii inancıyla ise hiçbir bağının bulunmadığını söyledi.

Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu’nun önceki dönem (AABF) Eğitim Sorumlusu Akademisyen Yılmaz Kahraman, ‘Alevilik ve Kızılbaşlık’ üzerine çevrimiçi yapılan ‘Yol Muhabbeti’ başlıklı eğitim seminerinde konuştu.

İran ve Irak’ta ‘Alevilik ve Kızılbaşlık’ üzerine alan çalışmaları ile de tanınan Kahraman, toplum olarak “kimi ezberleri bazen bozmamız gerekiyor” diyerek inanç üzerinde bilimsel çalışmanın önemine vurgu yaptı.

“ALEVİ İSMİNİ BİZE OSMANLI VERDİ”

Yılmaz Kahraman, ‘Alevi’ isminin Osmanlılar tarafından türetildiğini belirterek “İnancımızda, Aleviliğin tarifesinde; Ali’ci, Ali taraftarı, Ali’nin hareketinden olan, Ali’nin torunları olan ya da biyolojik torunları olmasa bile Ali’nin tarafı olan grup… Bu anlamda yorumlar çok tabi. Bazen Alevilerin isimlerinin ışıktan, nurdan geldiğine inanan arkadaşlar var, böyle değil. Biz ile Ali’yi birleştirmek için bize bu ismi Osmanlı vermiş. Osmanlı devleti ‘Alevi’ ismini sadece isimle birlikte değil, Aleviliği dizayn etmek için bize bu adı veriyor” yorumunu yaptı.

“ALEVİLİĞİ ANLAMAK İÇİN KIZILBAŞLIĞI ANLAMAMIZ GEREK”

Akademisyen Yılmaz Kahraman, “Alevilik 12.000 sene önce yoktu. Alevilik daha 100-170 senedir var” diyerek geçmişte farklı bir ismin kullanıldığını belirtti. Alevilerin, Kızılbaşların torunu olduğunu vurgulayan Kahraman, araştırmalarına dair şu bilgileri paylaştı:

“Alevilikle Kızılbaşlık arasında farklılıklar var. Bunu iyi anlamamız lazım ki geriye dönük bir tarih silsilesi, bir çizgi, bir ip ortaya çıkar. Ancak o şekilde biz tarihimizi anlayabiliriz. Alevilerin sürdürdüğü gelenekler 12.000 yıl öncesine kadar dayanıyor ama hepsi değil.

Sonradan gelenekler de var ama bizim Aleviliği anlamamız için Kızılbaşlığı anlamamız gerekiyor. Kızılbaşlık da çok eski bir inanç değil. Bundan neredeyse 500 sene önce ortaya çıkan bir inanış. Daha önceki geleneklerin ritüelleri, düşünceleri, felsefesini kendi içinde yoğurmuş ama onu yeniden dizayn etmiş ve böylelikle Kızılbaş olarak ortaya çıkmış. Kızılbaşlardan daha önce onların ataları, Babailer olarak adlandırılan bir grup…

Kızılbaşlık çok eski bir inanç, çok eski bir kültür, çok eski bir grup değil. Kızılbaşlar 16. yüzyılda meydana gelen ya da daha doğrusu eski gelenekleri içinde barındıran ama 16. yüzyılda ‘Kızılbaşlık’ ismi ile ortaya çıkan bir durum.

Kızılbaşlığı anlamamız için 500 sene öncesine gitmeliyiz. 500 sene öncesinde neler oldu? Özellikle Şah İsmail Hatayi’nin hayatını anlamamız lazım. Şah İsmail Hatayi kim? Nerede, hangi dönemde doğdu ve o dönemde neler oldu? Sadece inanç yönünden değil, o dönemin siyaseti, o dönemin beylikleri, o dönemin savaşları, o dönemin karşı karşıya gelen grupları ne yaptılar ki Kızılbaşlık kendini tekrardan bir organizasyon, bir inanç olarak gösterdi?”

“UZAKTAN YAKINDAN ŞİİLİKLE ALAKAMIZ YOK”

Akademisyen Yılmaz Kahraman, Aleviliğin hiçbir şekilde Şii inancıyla ilişkili olmadığını belirterek şöyle devam etti:

Ali dediğimizde aklımıza hemen egemen olan Şia inancı geliyor. Şia deyince de İran akla geliyor. Ben İran’ı örnek olarak aldım. Azerbaycan’da da Türkiye’de de Şiiler var ama İran’da devlet dini olduğu için burada İran’dan bahsediyorum.

İran, Ali taraftarı olduğu için bizde de şöyle bir algı oluşur; acaba biz de mi onlardanız? Sanki bu Ali taraftarları Mekke’de Medine’de Arap yarımadasında duramadılar, oradan İran’a kaçtılar ve İran’da Acemlerle karışarak daha değişik versiyonları olan Şii çıktı. Bu doğru değil. Biz inanç olarak uzaktan yakından Şiilikle hiçbir alakamız yok. Onlar her ne kadar ‘Aleviyiz’ diyorlarsa da 12 imamı, İmam Hüseyin’i zikrediyorlarsa da Şiilerin inancı bizimkinden çok çok farklı. Bunu sadece onlar camiye gidiyorlarsa biz cemevine gidiyoruz, onlar namaz kılıyorsa biz semah dönüyoruz diye anlamamak gerekiyor.

Şiilerin yaratılış hikâyesi, mitolojileri, tanrı anlayışı, kitapları çok başka. Onların kadına bakış açısı çok değişik. Her konuda Şiiler bizden farklı. Yani Ali taraftarı olmamız sadece küçük ortaklıklarımız ama mesele inanca, teolojiye gelince biz onlardan çok farklıyız.”

“ARAP ALEVİLİĞİ İLE ŞİİLİK ÇOK FARKLI İNANÇLAR”

Yılmaz Kahraman’ın üzerinde durduğu bir diğer konu ise Arap Aleviliği ile Nusayrilik kavramı oldu. İki inancın birbirinden çok farklı temelleri olduğunu söyleyen Kahraman şöyle devam etti:

“Suriye’de yaşayanlara ‘Arap Alevisi’ denilir. Bu isim orada yaşayanlara dışardan verilmiştir. Onlar kendisini ‘Arap Alevisi’ olarak adlandırmıyor. Kendilerini adlandırmaları çok başka. Tabi bunu bilimsel anlattığımızda şuna dikkat etmemiz gerekiyor; bir grup kendisini nasıl adlandırıyor, bir grup dışarıdan nasıl adlandırılıyor? Bunlar çok farklı oldular. Mesela ‘Arap Alevisi’ dediğimiz inanç grubuna dışarıdan bazen ‘Nusayri’ deniliyor. Arap Alevileri bu kavramı kabul etmiyorlar. ‘Evet, bizim âlimlerimizden biri Muhammet İbin Nusayir. Ama biz onun yolunda değiliz. O sadece bizim âlimimiz’ diyerek algılıyorlar.

Onların kendilerini adlandırmaları da çok daha değişik. İlk etapta sanki Şiiliğin değişik bir versiyonuymuş gibi algılanıyorlar ama bu da doğru değil.

Arap Aleviliği, Şiilik çok çok farklı şeyler. Arap Alevilerinin inancı gizlidir. Hiç kimseye açıklamazlar. Erkek çocuklar 13-14 yaşına geldiklerinde bu inancı o gençlere veren rehber amcalarından Arap Aleviliğinin sırlarını öğreniyorlar. Bunlar bu merasimde, bu seremonide kırk kere yemin ediyorlar ki bu bilgileri, bu sırlarını hiç kimseyle paylaşmayacaklarına dair tekrar tekrar yemin ediyorlar.

Bu seremoni, bu ayinle ilgili sadece erkeklerle yapılıyor. Kadınlara bu sır verilmiyor. Neden? Çünkü Arap Alevilerin inancına göre kadınların ruhu yok. Bu sırrı kesinlikle ne eşlerine, ne kızlarına, ne de annelerine açarlar, dışarıda arkadaşlarıyla hiç konuşmazlar. Onlar ibadetlerini gizli yapıyor. İbadete sadece erkekler alınıyor, kadınlar dışarıda olan bir odada beklerler, dışarıda beklerler ancak ibadetten sonra kadın erkek birlikte sofraya oturabilirler. Ayrışan yanlarımız nerede, ya da biri aslında ‘Siz Müslümansınız’ dediğinde neden Müslüman değiliz? Aynı şey Arap Alevileri için de geçerli.”

PİRHA/ANKARA

EN SON EKLENENLER