Barış Anneleri: Barış direncimiz, barış umudumuzdur

Barış Annelerinden Bedia Gökguz, Kürtlere karşı yeniden savaş başlatılmasının 6. yılında “Diyarbakırlıyım, dağı, taşı, bağı, bahçeyi, yaprağı bile bırakmadılar bizim topraklarımızda ama batıda yaprak bile dökülmedi. İnsanlar bunu bir düşünsün. Bu mesele, bu kadar derindir” dedi.

‘Diyalog süreci’nin bitmesinin üzerinden 6 yıl geçti. ‘Masa devrildi’ tanımıyla bir sürecin rafa kaldırılmasının muhataplarından Barış Anneleri her çarşamba Dolmabahçe’nin önünde oturma eylemi başlatmıştı. Polis ablukasına alınan anneler çoğu kez saldırıya da uğramıştı. Dolmabahçe Mutabakatı, 2012’nin sonun doğru başlayan sürecin en önemli aşamasıydı. İmralı Heyeti’nde yer alan dönemin HDP milletvekilleri Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder, İdris Baluken ve dönemin Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, İçişleri Bakanı Efkan Ala, AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal ile Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Muhammed Dervişoğlu, 28 Şubat 2015’te Dolmabahçe Sarayı’nda bir araya geldi. Dolmabahçe’deki bu toplantının ardından sürecin başka bir evreye geçeceği düşünülüyordu, ancak beklendiği gibi olmadı. Bu toplantının üstünden çok geçmeden Erdoğan masayı devirdi ve Kürtlere karşı yeniden savaş başlatıldı. Masanın devrilmesinden sonra İstanbul Barış Anneleri İnisiyatifi, bir yıl üç ay boyunca Beşiktaş’ta bulunan Dolmabahçe Sarayı’nda oturma eylemi yaptı. Bu eylemi, sürecin bitmesini, AKP’nin süreci bitirme nedenini Barış Annelerinden Güler Buğday ve Bedia Gökguz ile konuştuk.

‘SAVAŞI ANNELERDEN SORUN’

İstanbul Barış Anneleri İnisiyatifi’nde 21 yıldır yer alan Güler Buğday, iktidar dışında kimsenin savaş istemediğini belirterek, şunları söyledi: “Savaşı annelerden sorsunlar. Bizim içimiz yanıyor. Süreç başladığında çok sevindik. Her iki taraftan da ateşkes ilan edildi, bu bizde umut ışığına neden oldu. Kürt toplumunun geneli de benim gibi düşünüyor, barışa karşı inancımız her zaman nettir. Çocuklarımdan biliyorum. Kürt sorunu bugünkü sorun değil, AKP ile başlamadı bu sorun. Yüzyılların sorunudur. Kadınlarımız, erkeklerimiz, çocuklarımız direnişleriyle bugün bu meseleyi bu kadar gündeme getirdi. Biz getirdik. Biz Kürtlerde başka alternatif bırakmadıkları için bizim gençlerimiz dağları tercih etti. Ben bunu ölünceye kadar söyleyeceğim. İsterse toplumsal isterse de bireysel olsun diyalog esastır. Bunun yollarını kapatan hükümetin kendisidir. Biz kültürümüzü, kimliğimi parayla mı satın aldık? Kimse bize bunları vermedi, bizden de alamayacaktır.”

‘MASAYI DEVİREREK KANI SEÇTİLER’

Masa devrildiğinde bütün kapıları çaldıklarını kaydeden Buğday, şöyle devam etti: “Bütün barışçıl duygularımızla gittik. Ne Kürtler ne Türkler ölecekti ama maalesef savaşı dayattılar. Eylemlerimizde biz her defasında barışı dile getirdik. Nereye kadar tekçi zihniyet siyasetini yürütecek bu hükümet. Barışın tarafları vardır ve bizden doğru çocuklarımız barış için el uzattılar. Karşılığını bulmadı. Ceylan Önkol’u öldürülmesi bugün bizim anlattığımız o savaş çirkinliğinin en belirgin özetidir. Bin parçaya bölünüyor bedenleri çocuklarımızın. Ölümü ve kanı seçtiler bu masayı devirerek. Öcalan 96’da bir açıklamasında ‘ölümden ısrar etmek cinayettir’ demişti. Bu artık cinayettir. Biz de bu cinayete karşı barışı savunmanın yollarını arıyoruz. Ben bir anne olarak Diyarbakırlıyım. Dağı, taşı, bağı, bahçeyi bırakmadılar. Bir yaprak bile bırakmadılar bizim topraklarımızda ama batıda bir yaprak bile dökülmedi. İnsanlar bunu bir düşünsün. Bu mesele bu kadar derindir.”

‘KİMSE BARIŞ SESİZİMİ DİNLEMEDİ’

İstanbul Barış Anneleri İnisiyatifi’nde 9 yıldır yer alan Bedia Gökguz da süreç biter bitmez oturma eylemine geçtiklerini hatırlatarak, şunları dile getirdi: “Barış urupları gitti, hepimiz bir barış gelir diye sevindik. Yılların emekleri, yüz yılların kanı biter diye beklerken bütün o çabalara rağmen masayı bir gecede devirdiler. İnsanların hayalleri suya düştü. Tam olarak böyle tarif ediyorum. Biz de Barış Anneleri olarak Dolmabahçe’nin önünde oturursak belki yeniden gözleri sürece çevirebiliriz, dedik. Bir buçuk yıl boyunca her çarşamba oturma eylemi düzenledik. Bizi yerlerde sürüklediler, Zeynep Ana’nın kafasına bir cisim attılar. Hangi kapıyı çaldıysak, gelin beraber yeniden süreci başlatalım dediysek de bu barış sesi dinlenmedi. Anneler olarak oturduk ama yankı yapmadı. Bu savaştan çıkarları olmasaydı bence yeniden başlayabilirdi. Sadece biz oturduk, biz direndik, biz bu direnişin tarafı olduk. Önümüze şerit çektiler. Her çarşamba saldırıyla oturduk. Karanfilleri denize atacaktık, denizin kenarına kadar iteklediler bizi. Ben oradaki amire ‘benim şu anda tek çarem kaldı. Kendimi denize atmak’ dedim. Dilenci yerine koydular bizi. Bizlere selam verenlere işlem yaptılar, gözaltına almaya çalıştılar. Böyle bir baskı altında bir buçuk seneyi doldurduk. Valiliğin önünde, kaymakamlığın önünde de oturduk. Masanın yeniden kurulması için biz Barış Anneleri olarak elimizden gelen her şeyi yaptık.”

‘BARIŞ UMUDUNU YAŞATIYORUM’

Bütün annelerin ortak sesi olduklarını söyleyen Gökguz, her sabah barış inancıyla güne başladıklarını belirtti. ‘Bu umudu nasıl besliyorsunuz’ diye sorduğumuzda da “Benim barış direncim, yine barış umududur. Bu umudu yaşatıyorum içimde” diye yanıt verdi.

EN SON EKLENENLER