12 Eylül ‘fişlemesinin’ bir benzeri

AKP’nin üzerinde bir yıldan fazladır çalıştığı “Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanun Teklifi” ki muhalefetin itiraz ettiği noktası ile ‘fişleme’ geçtiğimiz hafta Meclis’te yapılan genel kurul oylamasında reddedildi. Fakat AKP ‘tüzüğe aykırı’ diyerek ve normalde 1 yıl sonra oylanması gereken kanun teklifinin, 6 Nisan’da (bugün) yeniden oylama kararını aldırdı. Daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından da reddedilen kanun teklifi nasıl oldu da yeniden gündeme geldi ve neler getirecek? Avukat Yıldız İmrek ANF’nin sorularını yanıtladı.

Muhalefet tarafından reddedilmesine rağmen kanun teklifinin yeniden görüşülmesi hukuken nasıl bir durum?

Mecliste kanun teklifiyle ilgili oylamanın sayılmayıp yeniden oylama yapılması, artık rutin haline getirilen bir AKP yöntemi. 6 Haziran 2015 genel seçimlerinde AKP’nin iktidar çoğunluğunu kaybetmesini saymayıp Kasım seçimlerine taşıdılar. 31 Mart seçimlerinde İstanbul’u muhalefetin kazanmasını saymayıp yeniden sayım yaptırdılar. Şimdi de Meclis’te yapılan bir oylamayı saymadılar. AKP’li Meclis başkanı, Saray’dan gelen istekle, Meclisin kendi hukukunu çiğneyip tekrar oylama yaptırıyor. Esasen reddedilen bir kanun teklifiyle ilgili 1 yıl boyunca yeniden kanun teklifi verilemez. Meclis’teki milletvekillerinin kendi iradelerine yönelik bu darbeyi kabul etmemelerini temenni ediyorum. Ancak, böyle bir kanun geçecek olursa, usul açısından da Anayasaya aykırı olacaktır.

Anayasa mahkemesi tarafından reddedilmesine rağmen güvenlik soruşturması nasıl kanun teklifi haline geldi?

2016 kabul tarihli 676 sayılı OHAL KHK’sının 74. maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu 48. maddesine “Güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmış olmak” şartı eklendi ve bu madde Meclis tarafından 1 Şubat 2018 tarihinde 7070 s. kanunun 60. maddesi ile aynen kabul edilip kanun haline geldi.

AYM bu maddeyi, 24 Temmuz 2019 tarihinde verdiği kararla Anayasa’nın 13, 20 ve 128. maddelerine aykırılık nedeniyle iptal etti. AYM kararında “güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması ile elde edilen bilgilerin özel hayatı ilgilendiren kişisel veri niteliğinde olduğunu, devlet memurlarının Anayasa ve yasalara sadakat yükümlülüğü gereğince güvenlik soruşturması yapılmasının kanun koyucunun takdirinde olduğunu, ancak güvenlik soruşturmasında araştırılacak bilgi ve belgelerin neler olduğu, bu bilgilerin ne şekilde kullanılacağı, hangi mercilerin soruşturma ve araştırmayı yapacağına ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmamasının hakların sınırlanmasının kanuniliği ve ölçülülüğü ilkesiyle ilgili Anayasa 13. maddesinde, özel hayatın gizliliğini koruyan 20. maddesine ve memurlarla ilgili düzenlemelerin kanunla olmasını gerektiren 128. maddesine aykırı olduğu” değerlendirmeleri yapılmıştı.

AYM’nin bu kararı 29 Kasım 2019 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu tarihten sonra Meclis AYM iptal kararında yazılan güvenceleri içeren yeni bir güvenlik soruşturması kanunu yapabilir kural olarak. Bu karar sonrası güvenlik soruşturması ile ilgili olarak 4045 sayılı Kanunu kabul etti. AYM ise, 19 Şubat 2020 tarihinde bu maddeyi yine kişisel verilerin güvenliği ilkesine uygun bulmayıp iptal etti, karar 28 Nisan 2020 tarihli Resmî Gazete’de yayımlandı. AKP-MHP koalisyonu, aynı konuda yeniden bir kanun yapma gayretinde. Ancak, bu son çaba da birkaç gün önceki oylamada muhalefetin oylarıyla reddedilmiş oldu.

Kanun teklifi gelmesi ile güvenlik soruşturması ne getirecek?

Güvenlik soruşturması 12 Eylül darbe yıllarında ve sonrasında uzunca dönem uygulandı ve devletin egemen düşüncelerinden en küçük farklılığı, sol düşünceyi, kısmen İslami siyasi düşünceleri, farklı inanç ve etnisite gruplarını “sakıncalı” olarak kodlayarak uygulandı. Ancak bu durum kamu hizmetinin eşitlik, genellik, şeffaflık, kanunilik, liyakat ilkelerini ihlal eden, pek çok yetkin bilim ve düşün insanının kamu görevinde kamu hizmeti vermesini engelledi. Yurttaşlar hakkında devasa fişlemeler oldu, fiş yığınları birikti. Halkın 12 Eylül zorbalığına karşı demokrasi mücadelesi içinde, güvenlik soruşturması da kaldırıldı. Şimdi 15 Temmuz darbe girişimi vesilesiyle ilan edilen OHAL dönemi, sonrasında Başkanlık sistemi üzerinden yeniden aynı sistemin kalıcı hale getirilmek istenmesi, demokrasiye aykırıdır.

Bir benzeri diyebiliriz o zaman…

Güvenlik soruşturması, kamu görevine aday olanlar açısından özel hayatın gizliliği ilkesine aykırıdır, ayrıca çalışma hakkına ölçüsüz bir sınırlama. Birçok mühendis, hukukçu, veteriner, hekim, hemşire, tekniker, vb. eğitimini aldığı işini yapamayacak, sivil ölüme mahkûm edilmiş olacak. Güvenlik soruşturması aynı zamanda, kamu hizmetini alan yurttaşlar açısından da nitelikli kamu hizmetine erişimi engelleyen bir durumdur. Bir hukuk devletinde sadece güvenlik, istihbarat gibi özel birimlerde, görevin niteliğinden dolayı güvenlik soruşturması yapılabilir. Bu tür gizlilik dereceli personelde dahi güvenlik soruşturmasının da yine kişi hakkında arama-yakalama-soruşturma-kamu davası gibi nesnel ölçüleri olmalı, soyut istihbarat bilgilerinin her zaman kötüye kullanılma riski vardır. Gizlilik derecesi olmayan kamu personeli için güvenlik soruşturması asla yapılmamalı. Düşünün ki çok iyi bir cerrah, konjonktürel iktidarın sevmediği kişilerden olduğu için ameliyat yapıp hastalara şifa veremeyecek. Düşüncelerinin yaptığı işe bir etkisi yok oysa. Tersi bir örnek ise mahkemelerde son dönem AKP-MHP atamaları nedeniyle ceza hukukunun, medeni hukukun, ticaret hukukunun, usul hukukunun alfabesi sayılacak bilgileri, ilkeleri bilmeyen hâkim-savcılarla muhatap olmanın; neresinden tutsanız dökülen kararları müvekkillere anlatamamanın azabını yaşıyoruz. Aynı şeyi sağlık, eğitim, maliye, vb. bürokrasinin her kademesinde yaşıyoruz, yasa geldiğinde daha beter yaşayacağız.

EN SON EKLENENLER