HDP’den broşür: Kobanê protestolarında aslında ne oldu?

HDP, “2014 Kobanî Protestolarında Aslında Ne Oldu? / Yalanlar – Gerçekler” başlıklı bir kitapçık hazırladı.

Kitapçık, 2014’ten bugüne yaşananları özetliyor. Çarpıtılan gerçekleri gözler önüne seren, hukuki ve siyasi süreci anlatan 26 sayfalık kitapçık; gazetecilere, yazarlara, siyasetçilere, diplomatik temsilcilere, sivil toplum kuruluşlarına gönderildi.

‘DAİŞ VAHŞETİNE KARŞI ÇIKILDI’

Kitapçığın giriş bölümünde şunlar ifade ediliyor: “Ortadoğu’nun en büyük kentlerinden Musul’u 2014 yılı haziran ayı başında üç gün içinde ele geçiren IŞİD, Ağustos ayında Şengal’de yaşayan Êzidî Kürtlere karşı Birleşmiş Milletler’in de soykırım olarak kabul ettiği bir katliam gerçekleştirdi. IŞİD, Şengal Soykırımı’ndan bir ay sonra, Eylül ayının başında, Suriye’nin Halep iline bağlı Kobanî kasabasına saldırarak, orada yaşayan Kürtleri de soykırımdan geçirmek istedi. Bu kuşatma, Ekim ayının başından itibaren daha da şiddetlendi. İşgal ettikleri yerleşim yerlerinde halkları, kültürleri, ibadet yerlerini ve tarihi yapıları yerle bir eden IŞİD’in Kobanî’ye yönelik saldırılarına karşı Türkiye ve bütün dünyadan insani yardım koridoru açılması, Kobanî’de direnenlere destek için acil çağrılar ve protestolar peşpeşe yapılmaya başlandı.”

Kürt halkı ve demokrasi güçleri başta olmak üzere, milyonlarca insanın bu vahşete dur demek için Eylül ayının sonlarına doğru sokaklara çıkarak protesto gösterilerine başladığının hatırlatıldığı kitapçıkta, şöyle devam ediliyor:

“Eylül ayında başlayıp Ekim ayının ilk haftasına kadar Türkiye’nin birçok kentinde yaşanan dayanışma ve destek gösterilerinde herhangi bir ölüm ve yaralanma olayı gerçekleşmedi. 7 Ekim’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Antep’te yaptığı miting sırasında müjde verir gibi ‘Kobanî düştü düşecek’ sözlerinden sonra, Muş Varto’da polisin protestocuları otomatik silahlarla taraması neticesinde 25 yaşındaki Hakan Buksur katledildi. Gösterilerde devlet şiddetinin yaygın olarak kullanılması sonucunda çok sayıda kişinin yaşamını yitirmesi ve kamu/özel bina ve işyerlerine yönelik saldırıların artması nedeni ile başta HDP olmak üzere, STK’lar ortamın sakinleşmesini sağlamak, gerilimi durdurmak amacıyla, çağrılar yaptı.

IŞİD Kürt halkına saldırırken, insanlık suçu işlerken buradaki demokrasi ve özgürlüklerden yana olan insanların, ‘ben insanım’ diyenlerin buna sessiz kalması beklenemezdi. Dolayısıyla HDP’nin yaptığı açıklamaların ve çağrıların hepsi demokratik çağrılardır. Bu saldırı karşısında, Kobanî’de yaşayanların mücadelesine sessiz kalmamak, onlara yönelik insanlık suçu işleyenlere karşı durmak nasıl suç olabilir?

IŞİD’in saldırılarını müjdeler gibi duyuran ve ardından sokakta saldırıların yaygınlaştırılmasına, şiddetin büyümesine ve yaygınlaşmasına zemin hazırlayan siyasi iktidardır. O dönem hem Kobanî’de yaşananlara karşı iktidarın izlediği tutum hem de IŞİD saldırılarına gösterilen tepkilere yönelik kamu görevlilerinin tutumu, 6- 8 Ekim’de yaşananlardan iktidarın sorumlu olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.”

YALANLAR VE GERÇEKLER

Kitapçığın “Yalanlar ve Gerçekler” başlıklı bölümünde ise şunlar ifade edildi:

“YALAN

HDP, 7 Haziran 2015 genel seçimlerinden sonra halkı sokağa döktü

GERÇEK

6–8 Ekim 2014 Kobanî protestoları 7 Haziran 2015 seçiminden tam 8 ay önce gerçekleşti, sonra değil. AKP, 7 Haziran 2015 seçimlerinde ilk kez tek başına iktidar olma imkanını kaybetti. Bu sonucu HDP yarattı. HDP, bu nedenle ve iktidarın talimatlarıyla yargının hedefi haline geldi.

YALAN

6–8 Ekim 2014 Kobanî protestoları HDP’nin attığı bir twitle başladı.

GERÇEK

IŞİD’in Musul’u işgaliyle birlikte toplumsal hareketlenme başladı, Kobanî öncesinde de basın açıklamaları ve protesto eylemleri oldu. Protesto eylemleri Kobanî’ye yönelik saldırılar ile beraber Eylül ayının başında başladı. Ölümler ise Erdoğan’ın 7 Ekim 2014’te Antep’te söylediği “Kobanî düştü düşecek” sözünden sonra, polisin Muş -Varto’da protestocuları otomatik tüfeklerle taramasıyla başladı. O güne kadar protestolar barışçıl bir şekilde sürüyordu.

YALAN

Demirtaş, şiddeti artırmaya yönelik twit attı.

GERÇEK

Demirtaş’ın protestolar sırasında attığı twit “Sokakta karşı karşıya getirme senaryolarına karşı herkes bilinçle hareket etmeli ve sokaktan çekilmelidir.” şeklindedir.

YALAN

HDP’nin twiti halkı sokağa döktü, HDP halkı şiddete teşvik etti.

GERÇEK

HDP’nin twiti barışçıl bir protesto çağrısıydı. IŞİD vahşeti karşısında, Diyarbakır’dan Çanakkale’ye, İstanbul’dan Hakkarı’ye, Van’a, Artvin’e, Edirne’ye kadar memleketin dört bir yanında insanlar sokaklara döküldü. Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada yüzbinler HDP’nin twitinden önce IŞİD saldırılarına karşı protestolara başlamıştı. Birleşmiş Milletler başta olmak üzere, uluslararası kurum ve kuruluşlar ardı ardına acil destek ve dayanışma çağrılarında bulundular.

YALAN

HDP yöneticileri olayları kışkırttı.

GERÇEK

Tüm dünyanın gözleri önünde yaşanan IŞİD vahşeti karşısında, Erdoğan’ın “Kobanî düştü düşecek” sözleridir halkı esas olarak kışkırtan. 6 – 8 Ekim 2014 boyunca İdris Baluken ve Sırrı Süreyya Önder, İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın makamında ve Ala ile birlikte uzun saatler çalışma yürüttüler. Bu çalışmalar sırasında Ala, “Bizim kontrol edemediğimiz güçler var” ifadesini kullandı.

YALAN

İktidar 6–8 Ekim’de yaşananların takipçisi oldu, sorumlular yargılandı.

GERÇEK

İktidar, adeta siyasi şova dönüştürdüğü iki dava dışındaki davaların aydınlatılması için hiçbir girişimde bulunmadı. Özellikle güvenlik güçlerinin sorumlu olduğu cinayetlerin üzeri örtüldü.”

Kitapçıkta 4 Kasım Darbesi’ne ve Kobanê’ye ilişkin siyasi soykırım davalarına da dikkat çekilerek, 2015’ten bugüne HDP’ye yönelik saldırılara da yer verildi.

KOBANÊ DAVASI

HDP, ‘Kobanê Davası’na ilişkin şunları da kaydetti: “6-8 Ekim İddianamesinde yargılananlarla ilgili, 6-8 Ekim 2014 protestoları ile ilgili doğrudan bir bağ kurulmamaktadır. O dönemde Türkiye genelinde protestolarda yaşananlar listelenmektedir. Milletvekili olanların mitinglerde ve seçim çalışmalarında yaptıkları konuşmalar, basına verdikleri demeçler ve milletvekilliği dokunulmazlığı kapsamındaki konuşmaları iddianameye alınmıştır.

Tüm yargılananlar için ise

● Gizli tanık beyanlarının mesnetsiz ifadeleri,

● Parti görevleri çerçevesinde ve resmi pozisyonları gereği yaptıkları açıklamalar veya diplomatik görüşmeler,

● Herhangi bir konuda ve suç unsuru bulunmayan bir twit atmak, bir twitt’lemek veya sosyal medyada bir paylaşımda bulunmak,

● Ev aramalarında bulunan ve içeriğinde herhangi bir suç unsuru bulunmayan bir kitap, yasal bir partinin program metni veya yasal bir kongreye ait bir bilgi notu veya dijital içerikler iddianameye suç unsuru olarak alınmıştır.

Bütün iddianame, AİHM Aralık 2020 Selahattin Demirtaş kararında da görüldüğü gibi, hukuki değil siyasi nedenlerle hazırlanmıştır. Dava hukuki değil bir siyasi intikam davasıdır. İktidarın siyasi hedefi, yargı eliyle HDP’yi, seçilmişlerini ve yönetici kadrolarını demokratik siyasetten tasfiye etmektir.”

EN SON EKLENENLER