Kobanê Davası: Yargılamayı halk yapacak

Halkların Demokratik Partisi (HDP) yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 28’i tutuklu 108 Kürt siyasetçinin yargılandığı Kobanê Davası’nın ikinci duruşması devam etti.

İddia makamı, reddi hakim talebinin henüz karara bağlanmadığını, bu nedenle esasa ilişkin savunmanın alınmaması gerektiğini söyledi. Savcı, tutukluluk incelemesine dair talebini açıklamasıyla ilgili mahkeme heyetinden yanıt istedi.

Tutukluluk incelemesinin 30 günü geçmediği için yapılmayacağını belirten mahkeme heyeti, savcılığın talebini almadı. Dosyaya gelen evrakları da okuyan mahkeme heyeti, HDP’nin rehin tutulan Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Kobanê’ye dair yaptığı konuşmanın incelenmesi için mahkeme tarafından bilirkişi görevlendirildiğini belirtti.

Demirtaş’ın avukatı Mehmet Emin Aktar, tutukluluk incelemesinin her duruşmada yapılması gerektiğinin altını çizdi.

‘BU BİR İNTİKAM DAVASIDIR’

Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nden Ses ve Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katılan Selahattin Demirtaş’ın konuşmasının satır başları şöyle:

“Bu davanın adı da içeriği de esası da HDP’ye yönelik kumpas davasıdır. HDP’ye yönelik siyasi intikam davasıdır. Günün birinde Kobanê Davası açılacak ve gerçek sorumlular, sokakları provoke eden devlet ve hükümet yetkilileri, vali, kaymakam, emniyet müdürleri katliamı yapan yaptıran gerçek sorumlular ortaya çıkarılacaktır mutlaka. Ama herkes emin olsun, o zaman sanık sandalyesinde biz olmayacağız.  

Bu davada gerçekte hakim ve savcı yoktur. Hakim koltuğunda Erdoğan, Bahçeli, Soylu; savcı koltuğunda ise yandaş medya ve trol ordusu oturmaktadır.

Biz halkın iradesini bu kumpas yargılamalarla asla ezdirmeyeceğiz. AKP-MHP faşizmine de halk sandıkta gerekli cevabı verince esas sorumluların, gerçek suçluların bağımsız yargı önüne çıkması, kumpasların parçası olan herkesi hukuk önünde hesap vermesi için elimizden geleni mutlaka yapıp hukuki ve siyasi mücadelemizi sürdüreceğiz. Merak etmeyin diyorum tüm Türkiye toplumuna. Merak etmeyin devran dönüyor.

Erdoğan daha AİHM kararı açıklanmadan 40 gün önce ‘Bizim yargımız gereğini yapacak’ dedi. Siz iddianame elinize ulaştığından beri bu talimatı uyguluyorsunuz.

Mahkeme heyeti sadece korsan çeviri yapmakla yetinmemiş, çeviride sahtecilik yapmış. AİHM kararını aleyhime kullanabilmek için hile yapmış, AİHM kararındaki en kritik cümle tutanağa yanlış geçmiş. Bu ağır bir suçtur ve belgelerle kesinleşmiştir.”

‘YANLIŞ’ ÇEVİRİ

Duruşmada, mahkeme heyetinin ilk tutukluluk incelemesinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire tarafından 22 Aralık 2020’de Selahattin Demirtaş hakkında verdiği “tahliye” kararını “yanlış” çevirdiği ortaya çıktı.

Mahkeme, AİHM kararında geçen “Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı dosyasına atfen” denilen bölümü yanlış çevirerek, AİHM kararının “sadece Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı dosyasına ilişkin” olduğuna dair ibareyle tutukluluk halinin devamına karar verdi.

‘MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ’

Demirtaş’ın savunmasının devamında da şu hususlar öne çıktı:

“İddianamede yüzlerce sayfa ANF adlı haber sitesinden alınmış haberler var. Fırat Haber Ajansı olarak bilinen bu haber sitesinde savcının nasıl çıktı aldığına dair dosyada hiçbir belge yok. İddianameye giren konularla ilgili bir tarama yaptılar, sosyal medya mesajlarımızın tamamı birden fazla haber ajansından yer almış. Örneğin Hürriyet, CNN gibi. Ama savcı bir algı yaratmak için bütün bu basın açıklamalarımızı tamamını ANF’den çıktısını almış. Alamazlar mı, alabilir tabii. Fakat burada heyetiniz iddianameyi elerken ‘titizlikle inceledik’ dediği iddianame gözden kaçırdığı bir şey var. ANF, Türkiye’de erişim yasağı olan bir site. Savcı erişmek istiyorsa erişim izin almalı. Bu izin alınmamış. Savcı hukuk dışı yollarla mı siteye girmiş? Dosyadan anlaşılmıyor. Erişim engelli bir siteye izin almadan yasa dışı yollarla giren bir savcı hukuk dışı delil elde etmiştir. Mahkemeniz tam da bu algının güçlenmesine hizmet etmek istiyor. Erişim engeli olan bir siteden bolca çıktı alarak algı yaratmak hukuk dışı elde etmiş bu delillerin elde edilmesinde hiçbir beis görmemiştir. Dolayısıyla iddianamenin düzeltilmesi gerekir. Heyetiniz de bu hukuk dışılığa ortak olarak tarafsızlığını yitirmiştir.

(…) Heyetiniz soruşturmayı kovuşturmayı genişletmek isteyebilir. Ama bunu hukuka uygun yapmak ve aleyhe delil toplayarak yapamaz. Dolayısıyla, heyetin bizimle ilgili hüküm kurmak üzere görevlendirildiği kesinleşmiştir.”

YÜKSEKDAĞ: HALKIN YARGISI İŞLEYECEK

HDP’nin rehin tutulan Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ da özetle şunları söyledi:

“Artık bu rolün sona erdirilmesi gerekiyor. Bu iddianamenin kastı budur. HDP’ye yönelik tasfiye operasyonunu vücut bulmuş halidir. Bu zamana kadar bu siyasi tasfiye operasyonu çeşitli yöntemlerle yaptılar ama bugün bu aklı vicdanı siyasi anlayışı tamamıyla ortadan kaldıracak bir zihniyetle bu iddianame hazırlanmıştır.

Saray’dan verilen talimat, MHP Genel merkezinde hazırlanan dava yoluyla uygulanmaya konulmaya çalışılıyor. HDP’yi siyasi hareket kabiliyetini daraltmak, tasfiye etmek için bu iddianame hazırlanmıştır.

Siyasi iktidar bizden intikam almak istiyor. Siyasi iktidar HDP’yi kapatarak, bizi suçlu ilan ederek, kazanmak istiyor. Seçimlere böyle girmek istiyor. HDP davaları laboratuvar olarak kullanılmıştır ama bugün bu davanın da laboratuvar olarak kullanılmasına asla ama asla izin vermeyeceğiz. Ancak yargılayan taraf olabiliriz. Halkımız için ve hakkımız için hakikatin katledilmesi karşısındaki mücadele içinde de bundan sonraki aşamalarda da duruşumuz koruyacağız. Heyetinizin de siyasi iktidar figüranı olma rolünü reddetmelisiniz. Siyasi iktidar tarafından yapılan bu büyük kapsamlı tezgahın reddedilmesi Türkiye’nin yakın geleceği bakımından kritik bir nokta burada herhangi bir yargılama yapılmıyor. HDP Türkiye’nin geleceğinde ne kadar kritik bir yerde duruyorsa bugün sizin tavrınızda Türkiye’nin geleceği açısından kritik bir yerde duruyor. Bu nedenle siyasi iktidar oyunlarının parçası olmadığımız gibi buradaki oyuna da dahil olmayacağımızI çok net belirtiyoruz. hesap sorma kararlılığımızdan da vazgeçmeyeceğiz. Talebimiz bu davadan çekilmenizdir. Bu dava hakkında yapılması gereken en doğru şey halkın yargısına bırakmaktır. Halkın yargısı siz bunu yapsanız da yapmasanız da devam edecektir. Yargı sadece adliye binalarında olmaz, yargı halkın hafızasıdır, vicdanıdır, aklıdır. Halk kendi cenahından bu yargılamayı, bu hakikat yargılamasını yapmaya devam edecek, sizin de yapmanız gereken şey de sizin çekilmenizdir ben de reddi hakim talebimi burada sözlü olarak yapıyorum.”

TUNCEL: BURADAN ADALET BEKLEMEK MÜMKÜN DEĞİL

Reddi hakim taleplerinden önce 26 Nisan’da görülen duruşmaya ilişkin konuşan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, “Bizler Kürt kadın siyasetçiler olarak bu salonda buna bir kez daha maruz kaldık. Sözümüzü dinlemeden kesme, bizim üzerimizde iktidarı, teknolojinin üstünlüğünü kullanmanız herhangi bir yaklaşım değil, aslında bir güç, bir erkeklik göstergesidir. Mahkeme heyeti ‘benim borum öter’ dedi aslında. Bu kadar 6 milyon oy almış bir siyasi partinin yöneticilerini getirmişsiniz buraya. Dinleme zahmetine bile katlanamıyorsunuz” dedi.

Sincan 3 Nolu Kadın Kapalı Cezaevi girişinde kendisine “çıplak arama” işkencesinin dayatıldığını ve kabul etmediği için hakkında soruşturma başlatıldığını anlatan Tuncel, “Sürekli bir devlet şiddetiyle karşı karşıyayız. Bu devlet şiddeti ile karşı karşıya olduğumuzun hep altını çizmek isterim. Başlangıç sonucu belirler. Siz öyle bir başlangıç yaptınız ki buradan bir adalet beklemek mümkün değildir” dedi.

Tuncel, savunmasını şöyle sürdürdü:

“Hiçbir arkadaşımız lehine bir tane delil bile toplama gereği duymamışsınız. Cumhurbaşkanı size çok önemli bir görev verdi. Ya taktir edileceksiniz ya da aforoz edileceksiniz. Demokratik, hukuk devletinden yanaysanız demokratik hukuk normlarını uygulamak zorundasınız. İdare hukuka uygunluk bakımından denetler. Hukuk dışına çıktılar mı çıkmadılar mı diye denetler. Burada birçok polis var.  Polis faşist rejimlerinde vardır. Yargıdan bağımsız mafya liderinin İçişleri Bakanıyla kurduğu ilişki konuşuluyor şimdi.  Birbirlerine düştüler bunu nereden alıyorlar. Sizin iddianamedeki göreviniz Kürt siyasetçilerini, AKP, MHP’ye alternatif olacak ve Türkiye’de demokrasiyi inşa edecek bir şeyi nasıl engellemek için yalanı kullandınız. Gerçeğin de ortaya çıkmak gibi bir kötü huyu var. Ne olursa olsun ortaya çıkar. Biz işte gerçeğin sesiyiz o yüzden siz sesimizi duyulmasını isteriz.

Karanlıkla beslenenler ışıktan korkarlar o yüzden bizden korkuyorlar. Bizleri konuşturmak istemiyorsunuz baskı uygulamıyorsunuz bu açıdan görevinizi iyi yapıyorsunuz.
Hak hukuk önemli değil CMK’yi da ezberlemişsiniz. Burada olmamızın temel nedenlerinden birisi Kürt meselesi. Kürt meselesi mahkeme salonlarında değil müzakere salonlarında çözülecek bir mesele. Ama Tayyip Erdoğan 2015’te müzakere masasını devirdi o dönemde rejimin inşasının başladığı dönem sayın Öcalan’a diyalog sürecinin devam ettiği toplumun büyük bir desteğinin olduğu çözüm sürecinde böyle bir dönemde AKP Dolmabahçe Mutabakatı’nı yok saydı. Sayın Öcalan üzerinde ağır tecrit koşulları devam etti.

Bu tecrit ortadan kalksın diye daha öncede açlık grevleri yapıldı ve bu ülkenin Adalet Bakanı  ‘yasalar uygulanıyor’ dedi. Bu nedenle 6 yıl sonra dosya çıktı. Dosyanın Kürt sorunuyla bir bağlantısı var. İddianameyi hiç okudunuz mu? Bu iddianame, bu mahkeme IŞİD’i savunan konuma gelmiş. Bu ülkede onlarca insanın ölümüne neden oldu. Bu savunmayla bize IŞİD’ i savunuyorsunuz. Siz bize ‘niye Kobanê halkı ile dayanıştınız, niye oradaki halkı, Kürt halkı oradaki Aleviler, Ermeniler, mücadele edenler IŞİD çetelerine karşı direniyor, insanlığı savunuyor’ diyorsunuz bize. Bu mahkemelerde biz insanlıktan, demokrasiden, özgürlüklerden yana her şeyi savunacağız. İnsanlar katledildi, kadınlara tecavüz edildi, kadınlar köle pazarlarında satıldı, insanların kafası kesildi. IŞİD’i eleştirecek tek bir cümleniz yok. Yaptığımız açıklamaları getirmişsiniz. Ve bu arkadaş görevini iyi yapmamış. Benim adıma bazı açıklamalar olmuş onu da delil olarak koymuşsunuz. Bir haber var, Sebahat Tuncel, Ayla Akat, Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş hakkında hangi haber çıkıyorsa ANF’deki. ANF olmazsa bu iddianame de olmaz.

Eşbaşkanlarımız daha hukuki terimlerle reddedilme talebini ifade ettiler. Ama şunu söylemek isterimi ki, Türkiye’de faşizmin inşasına izin vermeyeceğiz. İsterse mahkeme salonunda, ister sokakta. Bu tip yöntemlerle bizi mücadelemizden vazgeçiremezsiniz. Ara kararını açıklamayan mahkeme heyeti, avukatların beyanlarını alıyor.”

Avukatların taleplerinin ardından mahkeme heyeti, duruşmaya 20 Mayıs’ta devam edilmek üzere ara verdi.

 

EN SON EKLENENLER