ABF’ Başkanı Aslan: Sivas şehitlerini saygı ve bağlılıkla anıyoruz

Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Mustafa Aslan yaklaşan 2 Temmuz Sivas anması için yazılı bir açıklama yaptı. Aslan açıklamasında şu görüşlere yer verdi; 

 

29. YILINDA SİVAS ŞEHİTLERİNİ SAYGI, ÖZLEM VE BAĞLILIKLA ANIYORUZ!
Sivas katliamının üzerinden 29 yıl geçti. İnsanlığa karşı işlenen bir suç olarak tasarlanan ve gerçekleşen katliamda aralarında yazar, sanatçı, gazeteci ve dernek aktivistlerinin bulunduğu 33 canımızı yitirdik. Ateşe verilen otelin 2 çalışanı da hayatını kaybetti. PSAKD tarafından organize edilen, dönemin Kültür Bakanlığı ve Sivas Valiliği tarafından desteklenen ‘’Pir Sultan Abdal Geleneksel Kültür Etkinliği’’ kapsamında, duyurusu yapılan programa katılmak üzere Sivas şehir merkezine giden canlarımız, 2 Temmuz Cuma günü camilerden çıkarak harekete geçen, gözlerini kin ve nefret bürüyen, Alevi-Kızılbaş düşmanlığıyla dolduruşa getirilen gerici-faşist güruhların hedefi oldu.
Şehrin cadde ve sokaklarını saatlerce süren linç saldırılarına konu eden gerici-faşist saldırganlar, burjuva basının öne çıkardığı ve düzen partisi sözcülerinin dillerine pelesenk ettiği gibi ‘’tahrik’’ nedeniyle değil, daha önceleri acı bir şekilde deneyimlediğimiz Maraş, Çorum ve Sivas-Alibaba Mahallesi katliamlarında yaşandığı gibi egemen güçlerin himayesi altında tertiplenen, arka plan hazırlığı olan ve siyasal İslamcı odakların kullanıldığı katliamın tetikçiliğini yaptı.
Türkiye’de egemen güçlerin çıkarları doğrultusunda konumlanan siyasal İslamcıların tarihi kendilerini Alevilere, demokratik güçlere ve sola karşı kullandırmanın tarihidir. Bugün iktidara taşınmaları işbirlikçi bu rolleri neticesinde mümkün olmuştur. Tekçi, faşizan ve otoriter yapı bunların sayesinde kurumsallaştı.
Hatırlanacağı gibi; 2 Temmuz günü Alevileri katletmek için sokakları dolduran gericiler devletin gözü önünde Valilik binasını kuşatmış ve ‘’Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak’’ çığırtkanlığı ile bir diğer gayelerini açık etmişti. Cumhuriyetin kazanımlarının adım adım tasfiyesine doğru giden süreçte Sivas katliamı önemli bir kilometre taşıdır.
‘’Kahrolsun laiklik, Yaşasın şeriat, Müslüman Türkiye, Şeytan Aziz vb. ‘’ sloganlar atarak etkinlik için Kültür Merkezi’nde toplanan canlara saldıran gerici-faşist kitle burada canların gösterdiği direniş üzerine toplu yakma fiilini gerçekleştirememiş, Madımak Oteli ile Hükümet Konağı’nın da bulunduğu noktaya doğru yürüyüşüne devam etmişti.
İlk saatlerde sayıları iki-üç bin kişiyle ölçülen saldırganlar, kolluk kuvvetlerinin önleyici müdahalede bulunmaması sebebiyle iyice pervasızlaşmış, Alevilikle ilişkilendirdikleri her şeyi yakıp yıkma histerisiyle şehir merkezinde terör estirmişti. Hak Aşığımız Pir Sultan Abdal’a benzettikleri, Kültür Bakanı tarafından açılışı gerçekleştirilecek olan ‘Ozanlar Anıtını’ yerinden sökerek caddelerde sürüklemiş, çığlık çığlığa naralar atarak heykeli parçalara ayırmışlardı. Sivas’ın üzerine yakın tarihin görebileceği en insanlık dışı katliamın karanlığı çöküyordu.
Kana susamışlardı ve kitleyi yönlendiren provokatörlere bekledikleri talimat iletilmişti. Hedef; Madımak Oteli içinde sıkışıp kalan canlardı. Oteli çevreleyen tüm cadde ve sokaklar sayıları artan saldırganlar tarafından tutulmuştu. Katliam için toplanan on beş bin kişi ‘’Yak, yak’’ diye birbirlerini galeyana getiriyor, karşı binaların çatılarına çıkarak oteli taşlıyordu. Saatler geçtiği halde saldırganlara tek bir müdahale yoktu. Havanın kararmaya başlamasıyla atılan taşlar yerini elden ele taşınan benzin bidonlarına bıraktı.
Karar verilmişti. Canlarımız ateşe verdikleri Madımak Oteli’nde yakılarak katledilecekti. Önce otel önünde park halindeki arabalar tutuşturuldu sonra otelin içi. Dakikalar içinde alevler binayı sardı. Otelin koridorlarını kapkara bir duman kapladı. Yaklaşık 8 saat süren, kitlesel vandallığın tavan yaptığı saldırısı neticesinde, 33 canımız yaşamını yitirdi ve 51 canımızda yaralı olarak katliam yerinden çıkabildi.
Dönemin siyasi sorumluları seyirci kaldıkları katliamın dumanı daha soğumadan durdukları yeri özetleyen ibretlik şu açıklamaları yapacaktı. Başbakan Tansu Çiller, “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir.” Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, “Olay münferittir. ”Ağır tahrik var.’’
Yargılama süreçleri katliam emrini veren asıl faillerin korunduğu, otelin önüne kitleyi yönlendiren provokatörlerin yakalanamadığı ve sadece katliama iştirak eden 33 tetikçinin ‘ağır ceza’ aldığı bir davaya konu edildi. Son kertede katliam davası zaman aşımına uğratıldı. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan zaman aşımı kararı verilmesini şu sözlerle değerlendirdi; “Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun.” Halihazırda firari birkaç sanık hakkında açılan dava her duruşmada ileri bir tarihe ertelenerek aynı akıbete uğratılmak isteniyor. Ayrıca katillerin müdafiiliğini üstlenen siyasal İslamcı avukatlar sonraki yıllarda iktidar partilerinde bakan, milletvekili, belediye başkanı ve bürokrat yapılarak adeta ödüllendirildi.
Sivas yangınında yitirdiğimiz 12 yaşındaki Koray’ı, 65 yaşındaki Asım Bezirci’yi ve her biri büyük insanlık ailesinin değerlerini yaşamlarına uyarlayan canlarımızı asla unutmayacağız.
Her yıl 2 Temmuz tarihinde ‘’Kızılırmak gibi bendinden boşan’’ Sivas’ta olacağız. Gelenekten geleceğe uzanan yolda davamız insanlık davasıdır.
Biz Aleviler tarihsel bilinç açıklığı ile karşılıyoruz, bu günleri. Sivas’ın Pir Sultanlarla özdeşleşen ışığının sönmesine izin veremeyiz. Unutulmamalıdır ki; XVI. yüzyılda Pir Sultan Abdal’ı darağacına çıkaranlar ile XX. yüzyılda ateşe verdikleri Madımak Oteli’nde 33 canımızı yakanlar aynı karanlığın uzantısı güçlerdi. 2 Temmuz 1993 belleklerden hiç silinmeyecek olan katliamın tarihidir. Alevi halk düşmanlığı politikalarıyla kan taşıdıkları örgütlü saldırganlığın neticesinde canlarımız Sivas’ta yakılarak katledildi.
Sivas, iki farklı tarihsel dönem açısından ezen ile ezilenin eşitsiz şartlarda altında karşı karşıya geldiği ‘kader tayin edici’ pratiğe tanıklık etti. “Siz de Şah diyeni öldürürlerse, ben de bu yayladan Şaha giderim” diyen, ezilen halkın dili olan bu sesi susturmak adına pervasızlaşan zalimler, Pir Sultan Abdal’ı darağacına götürürken meydanda toplanan gericilere Pirimizin bedenini taşlatmıştı. Ve dört yüzyılın ardından 93’ Temmuz’un da Pir Sultan Abdal’ın talibi, Yola ikrar veren canlar, aynı meydanda örgütlü linç ve kıyım saldırganlığının hedefi oldu.
Tekerrür eden tarihsel anlarda Hınzır paşalara boyun eğmedik. ‘’Şu ellerin taşı hiç bana değmez’’ diyerek darağacında ölümsüzleşen direncimiz ve ateşte kavrulan nefesimizle turna olup kanat çırptık Şah’ın didarına.
Pir Sultan gibi darağacına çekilsek de 33 can gibi ateşte yakılsak da türap eyledik cümle varlığımızı Yol aşkına. Sivas’ın meydanında yüzlerce yıl sonra katliam için toplananlar, bastıramadıkları tarihsel korkularının esiri haline getirilen güruhlar, Hınzır paşaların ardılları idi ve asarak susturamadıkları sesimizi yakarak küle çevirmek istedi.
Yangın kavursa da bedenleri, rüzgâr savursa da küllerini, susturamadıkları sesimiz, ateşin közünde dile gelerek özge yüreklerde yankısını bulmaya devam etti. Tarih tanıktır; hakikati çağıran sesimizin bendine sığmayan birikimlerine. Hak aşkına, ‘gerçeğin demine hû’ diyen ve davaya niyaz eden canlarımız, sesimiz olup kanlarıyla tarihe yazdılar, eşitlik adına ödediğimiz bedelleri.
Madımak Oteli’nde ateşte semaha duran canlarımız, asırlar boyu devam eden insanlık davasının ŞEHİTLERİDİR ve her biri onurun simgesi oldu.
2 Temmuz 93’te Pir Sultan’ın her devrin zalimlerini korkutan sesini ateşin körüklediği yangınla boğmak istediler. Hak Aşığı ozanlarımız Anadolu’nun ilim, irfan ve irşadının sesidir ve o ses mazlumların sönümlenmeyen özgürlük düşünü anlatır.
‘’Ben Musa’yım sen Firavun, ikrarsız şeytan-ı lain, üçüncü ölmem bu hain, Pir Sultan ölür dirilir.”
2 Temmuz 2022 Cumartesi günü Sivas’ta buluşuyoruz. Canları ve dostlarımızı gerçekleştireceğimiz anma yürüyüşü ve Madımak Oteli önündeki kitlesel açıklamaya katılmaya davet ediyoruz.
 Alevi Bektaşi Federasyonu
(ABF) Genel Başkanı Mustafa Aslan
Alevinet12/Ankara 

EN SON EKLENENLER