DAD Eşbaşkanı Kadriye Doğan: Aleviler Aysel Tuğluk’un sesi olmalı

İSTANBUL- Aysel Tuğluk’un kimliğine, inancına ve mücadelesine karşı devletin intikamcı yaklaştığını belirten DAD Eşbaşkanı Kadriye Doğan, Aysel Tuğluk’a dönük politikaların halklar tarafından çok iyi okunması gerektiğini belirterek “Aysel Tuğluk ve tüm tutsaklar serbest bırakılmalıdır. Cezaevlerinde on binlerce tutsak aynı tecrit ve zalimlikle karşı karşıya” dedi.
Türkiye’de 2009-2014 yılları arasında ilk defa Demokratik Toplum Kongresi’nde (DTK) Eş Başkanlık görevini yürüten Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk 5 yılı aşkın bir süredir cezaevinde tutuluyor. “Hafızayı, öğrenmeyi, düşünmeyi ve sosyal becerileri etkileyen” Demans hastalığı teşhisi konulan ve tek başına yaşamını idame ettiremeyen Aysel,  Kandıra F Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Kadınların ve kamuoyunun tüm çağrılarına rağmen tahliye edilmeyen Aysel, 1 Şubat’ta götürüldüğü Adli Tıp Kurumu’nda (ATK) 3 gün tutulduktan sonra hakkında bir kez daha hastalığı sabit olmasına rağmen “cezai sorumluluğu vardır” şeklinde rapor düzenledi.
Demokratik Alevi Derneği (DAD) Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan, Aysel Tuğluk ve diğer hasta tutsaklara yönelik yaşanan hak ihlallerini değerlendirerek alevi ve diğer inanç kurumlarına çağrıda bulundu.
‘Cezaevleri kadın tutsaklarla dolu’
Kadın tutsak sayısının en fazla olduğu bir süreçte olduklarını söyleyen Kadriye, “Şunu gözlemlemek zor değil toplum genel anlamda darda. Kadınlar darda, emekçiler emeği sömürülerek darda, doğamız işgal atında, yabancı firmalarla yapılan anlaşmalarla bütün dağlarımız, bütün derelerimiz elimizden gitti. Yani böyle bir ortamdayız. Doğamıza sahip çıktığımız bir noktada değiliz. Kadınların bunca yıldır mücadele ederek elde ettikleri bazı kazanımlar vardı, bu kazanımlar saldırı altında. Günümüzde belki de Cumhuriyet tarihi boyunca en fazla kadın tutsağın olduğu bir dönemde olduğumuzun bilincindeyiz” diye ifade etti.
Susturmamın yolu
Kadriye, iktidarın yürüttüğü politikalar sonucu annelerin ve ailelerin çocukları için adliye kapılarının önünde “adalet” aradığını hatırlattı. Kadriye, “İktidar kadınların 21’inci yüzyılda verdiği toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesini kırmak istiyor. Tabi ki şunun çok iyi farkındalar, kadınlar özgürlük mücadelesinde öncü olduğunda, toplumsal eşitlik mücadelesinde başarılı olduğunda tüm toplumu özgür kılacaklar. Bu nedenle kadın hareketinin, kadın özgürlük mücadelesinin önünü kesmeye çalışıyorlar. Bunun yanında cezaevlerindeki durum gerçekten içler acısı. Kadınları ‘susturmanın’ eni iyi yolu da kadınları cezaevlerine koymak oluyor. Bakıyoruz adalet saraylarının önünde kadınlar, anneler nöbet tutuyorlar. Bugün Urfa Adliyesi’nde Emine Şenyaşar, Dersim’de Gülistan Doku’nun annesi, Van’da, Diyarbakır’da ve İstanbul’da baroların salonlarında anneler, aileler çocukları için adalet arayışı içerisindeler. Bunlar bize şunu gösteriyor; gerçekten toplum kadınıyla, emekçisiyle, doğasıyla, gençleriyle zorda ve darda” dedi.
‘Kürt Alevi kimliğinden intikam alınıyor’
İktidarın Aysel Tuğluk’un kimliğine, inancına ve mücadelesine karşı intikamcı bir mantıkla yaklaştığına dikkat çeken Kadriye, “’Sen neden kadın özgürlük mücadelesi verdin? Neden Kürt kimliği mücadelesi verdin? Veyahut da sen neden Alevi inancına sahip çıktın’ bunların hepsini bir araya getirip Aysel Tuğluk gibi çok değerli bir şahsiyetten intikam alma durumu söz konusu. Yoksa şu çok açık bir şey ki Aysel Tuğluk, tıbbi anlamda demans hastası. Annesinin cenazesinde yaşatılan yeryüzünde neyle tabir edilir, neyle tanımlanır? Vicdansızlığın son noktasını yaşattılar. Ve tabii ki zihnini kapattı ancak bunu göğüsleyebilmek için buna karşı zihnini karartması son derece normal” diye vurguladı.
‘Aleviler sahip çıkmalı’
Adli Tıp Kurumu’nun verdiği raporla iktidarın intikamcı yaklaşımının aklandığını söyleyen Kadriye, sadece Aysel’in değil cezaevlerindeki binlerce tutsağın aynı politik tutumla karşı karşıya olduğuna dikkat çekti. Kadriye, “Adli Tıp Kurumu tıbbın vermiş olduğu raporu yok sayarak, ‘cezaevinde kalabilir’ diyerek iktidarın intikamcı yaklaşımını akladığını görüyoruz. Bu anlamda tekrar söylüyorum, bizlerin yani Alevilerin bunu çok iyi görmesi bunu çok iyi okuması lazım. Hiçbir şekilde bizim talebimizin veya mücadele edenimizin bağışlanmadığı, varlığının kabul görmediği, onaylanmadığı bir noktada olduğumuzu görüp daha da kenetlenmiş bir şekilde Aysel Tuğluk’a sahip çıkmak gerekmektedir. Aysel Tuğluk ekstrem bir örnektir. Bir saat bile içeride kalması tıbbi anlamda zarardır. Ama bunun yanında cezaevlerinde on binlerce tutsak aynı tecrit ve aynı zalimlikle karşı karşıya” dedi.
‘Tecrit tüm cezaevlerinde devrede’
İmralı tecridine de değinen Kadriye, iktidarın hem kendi yasalarını hem de uluslararası anlaşmaların gereğini yerine getirmekte direndiğini anımsatarak, İmralı’da başlatılan tecridin tüm cezaevlerinde devam ettiğini vurguladı. Kadriye, “Bu sürekli dillendirilen ve gerçekten doğru olan bir yaklaşım. Tecrit gerçekten İmralı’da başladı ve tüm tutsaklara sirayet etti. Bu da intikamcı bir yaklaşım.Türkiye Cumhuriyeti hem kendi yasalarına, hem de altına imza attığı uluslararası yasalara uymamakta direniyor. Bildiğiniz üzere pandemi döneminde bir yasa çıktı. Her türlü adli suçlular, onların sağlık hakları, onların tutsaklıkla gelen hakları korundu. Onlar dışarı çıkarıldı. Burada bu haklardan yararlanmayan siyasi tutsaklardı” şeklinde ifade etti.
‘Bizlere sorumluluk düşüyor’
Cezaevlerinde yaşananlara karşı toplumun reflekslerini güçlü kılması gerektiğinin altını çizen Kadriye, “İnsan hakları kurumları, sürekli haftalık ve aylık raporlarda binlerce hak ihlali açıklıyor. Çıplak arama dayatması oluyor ve bu insanlık suçudur. Garibe Gezer bunun çok ciddi bir örneğidir. Paralelindeki günlerde onlarca mahkumun daha ölümüne tanık olduk. Bunlar siyasi tutsaklara, Kürtlere gerçekten hiçbir insani hak tanınmadığını ve tanınmayacağını gösteriyor. Bu anlamda da topluma dışarıdaki olan bizlere çok ciddi sorumluluklar düşüyor. Dışarıda biz onlara göz kulak, ses ve güç olamadığımız takdirde de bu hak ihlalleri, ölümler, tahliye edilmemeler ve tecrit devam edecek” dedi.
‘Korkuyu yaratanlar en çok korkanlardır’
“Korku yaratanlar bence en çok korkanlardır” diyen Kadriye, iktidarın yarattığı korkuya teslim olmamak gerektiğine dikkat çekerek, “İnanılmaz yoğun bir baskı ve korku atmosferi yaratılmış ki, bu korku ve baskı ortamı bu enerjinin yeteri kadar açığa çıkmasına engel. Fakat korkunun ecele faydası yok. Ne kadar korkarsak üzerimize o kadar çok geliyorlar ve gelecekler. Onun için korkuyla değil, vicdanımızla, insani duygularımızla, sorumluluk duygularımızla hareket etmek zorundayız. Yani onun için korkuya teslim olmamak lazım. Kadınlardan çok korkuyorlar. Hak talep eden Kürtlerden, Alevilerden, emekçilerden, gençlerden çok korkuyorlar. Korktukları için de baskılarını daha da yoğunlaştırıyorlar. Enerji açığa çıkarabilecek güç örgütlü güçtür. Örgütlü değilsen güçlü değilsindir” ifadelerini kullandı.
‘Kadına ve topluma düşman bir sistem’
Kadına ve toplumun özgürlük değerlerine düşman bir sistemin olduğuna işaret eden Kadriye, Alevi kurumlarının yaşananlara karşı bir araya gelmesinin önemine değinerek şunları ifade etti: “Alevi kurumlarından daha yüksek bir ses, daha ciddi bir tavır bekliyorum. Bu kadına düşman, topluma düşman sisteme karşı en önce bizim ses çıkarmamız ve izin vermememiz gerekiyor. Tüm alevi kurumlarından, Alevi önderlerden gittikleri her yerde, bulundukları her ortamda kadın özgürlüğüne, özellikle içerideki kadın ve tüm tutsakların durumuna dikkat çekip, hakkını koruma konusunda ses vermelerini, söz kurmalarını ve tavır geliştirmelerini canı gönülden istiyorum.”
‘Adaletin terazisi bozuldu’
Adaletin olmadığı yerde hukukun da olmadığını dile getiren Kadriye, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizler bu zulmü, bu haksızlığı, bu kadar yolsuzluğu, bu kadar mala çökmeyi, bu kadar eşitsizliği, adaletsizliği gerçekten hak etmiyoruz. Adaletin terazisi gerçekten çok bozuldu, topuzu çok fazla kaçtı. Ben ülkemizdeki aklıselim insanları hassasiyet gösterip, ses çıkarmaya çağırıyorum. Devletin hukuk normları içinde hareket etmesi gerekir. Devlet kutsal bir varlık değildir. Devlet nedir? Hukukla sınırlandırılmış bir yönetim biçimidir. Bunun tartısı, terazisi adalettir. Adaletin bozulduğu, yok olduğu yerde de artık hukuk da yoktur.”
Kibriye Evren /JINNEWS

EN SON EKLENENLER