Lokantasında ‘Alevi geleneği’ diyerek her çarşamba ücretsiz kuru fasülye ikram ediyor.

Ankara’da 1973 yılında açılan ‘Ayaküstü’ isimli lokantada “Bektaşi geleneği” diyerek her çarşamba gelen misafirlere ücretsiz kuru fasulye menüsü ikram ediliyor. İşletme sahibi Metin Özat, “Bizler bölüşmeyi severiz. Alevi inancındaki lokma geleneğini bu şekilde devam ettiriyoruz” diyerek işletmesinin tarihçesini anlattı.

Ankara’nın bir zamanlar en hareketli bölgesi olan Sakarya Caddesi civarı bugünlerde tam tersi bir görünüme bürünmüş durumda. Üniversite öğrencileriyle bütünleşen birçok mekan, bugünlerde ya kapalı ya da hiç misafiri yok.

Kürtçe ve Türkçe ezgilerin birçok değerli isim tarafından seslendirildiği o kafe-bar ya da restaurantlar ise bugün ilginç bir şekilde pavyonlara dönüşmüş halde.

“BURALAR İHTİLAL YILLARINDA DAHİ DAHA GÜZELDİ”

Sakarya Caddesi civarında ayakta kalabilen nadir birkaç esnaftan biri de Metin Özat. İnkılâp Sokak’taki ‘Ayaküstü’ isimli lokantanın sahibi olan Özat, işletmesini 1973 yılında açmış. Aslen Sivaslı olan Özat, 1965 yılından beri Ankara’da iş hayatının içerisinde olduğunu anlattı. Geçmişe dair özlemini “Buralar, 1980 darbe döneminde dahi daha güzeldi” diyerek özetleyen Özat, işletmesini kurduğu süreci şu sözlerle aktardı:

“Ankara’ya fakir bir ailenin çocuğu olarak geldim. İlk işim kırtasiyecilikti. Yıllar sonra Sakarya Caddesi’nde dönercilik yapmaya başladım. Sonrasında bulunduğumuz İnkılap sokağa geldim. O yıllarda bu sokakta kimseler yoktu. 1974 yılında bir gün Tekel bira fabrikasının müdürü gelerek ‘Burada bira satmanı sağlayalım’ dedi. Fakat biz henüz bira içmeyi bilmezken birayı nasıl satacağız diye müdüre sordum. Bir ekip gelerek buraya kurulum yaptı. O yıllarda burada hiç lokanta dahi yoktu. Tabi o zamanki yapı çok farklıydı; bugünkü gibi de değildi. Buraya gelenler çok farklı kişiliğe sahipti. Ankara’nın bürokratları, sinema ve tiyatro sanatçılarının birçoğu buradaydı. Dükkanı açtığımızda akşam üzerleri miting alanı gibi oluyordu. İşten çıkan insanlar direk buraya geliyordu. Yani o günler çok daha farklıydı.”

BARLAR SOKAĞINA MESCİT!

İşletmeci Metin Özat’ın yakındığı bir konu da alkollü içeceklere olan algının değişmesiydi. “Geçmişte alkol tüketimi bugünkü gibi ‘lanetli’ görülmüyordu. Bugün alkollü içeceklere lanetli gözüyle bakanların hepsi o günlerde burada içki tüketiyorlardı” diyen Özat, ‘Ayaküstü’ isimli lokantasını açtıktan sonra civardaki sokaklarda yaşanan değişimi şu sözlerle anlattı:

“İçkili mekan olarak ilk bizdik ve diğer arkadaşlar da mekanlarını değiştirerek bu yaptığımız işe döndü. İyi de oldu ve çok da güzel günler yaşandı burada. Ta ki 2000’li yıllara kadar. 2000’li yıllardan sonra her şey değişti. İnsanlar buradan kaçtı. Hükümetin çokça baskısı oldu. Tabii Çankaya Belediyesi’ni yönetenlerin de bu konuda büyük kabahatleri var. Buranın güzelleşmesi için yerel yönetim hiçbir şey yapmadı. Ankara’nın ve Türkiye’nin en büyük ilçesi Çankaya. Burası neden bir Eskişehir olmasın? Neden hafta sonları buraya turistler gelmesin?

İktidarın dolaylı yoldan çok büyük baskıları oldu. Ruhsat konusunda sıkıntılar çıkarttılar. Örneğin insanlar artık dükkanlarını devredemiyor. Devir etmeleri durumunda içki ruhsatı tekrar alınamıyor. Farkında olunmadan buralara mescitler yapıldı. O mescitleri bir süre sonra cami saydılar. İçki ruhsatı isteyen kişilere mescide olan mesafe gerekçe gösterilerek olumsuz cevap verildi. Halbuki biz burada varken o mescitler yapıldı!”

BU İŞLETMEDE PATRON-İŞÇİ İLİŞKİSİ YOK!

Ayaküstü lokantasında 15 işçinin çalıştığını söyleyen Metin Özat, pandemi sürecinde işler kötü gitse de yine de aynı sayıyı koruduklarını söyledi. Çalışanları ile uzun yıllardır birlikte iş yürüttüklerini anlatan Özat, “Her bir işçinin sorumlulukları var. Bu aralar kazancımız düşmesine rağmen sayımızı korumaya çalışıyoruz. Fakat bu birlikteliği diğer arkadaşlar yapamıyor. Çünkü kiralar çok yüksek. Bizim avantajımız kendi mülkümüz olması. Burası bir tür aile gibidir. Patron-işçi ilişkisi yok. Beraber çalışır beraber yeriz” ifadelerini kullandı.

“LOKMA KÜLTÜRÜNÜ BİR ŞEKİLDE DEVAM ETTİRİYORUZ”

Metin Özat’ın işletmesinin en büyük özelliği ise uzun yıllardır her çarşamba ücretsiz kuru fasulye pilav servisinin yapılıyor olması. Yaptığı hizmeti “Alevi geleneği” diye özetleyen Özat şunları söyledi:

“Bu gelenek bizim Bektaşi kültüründe var. Bizler bölüşmeyi, paylaşmayı severiz. Bu nedenle yıllar evvel kuru fasulye geleneği başlattık. Yaklaşık 30 yıldır da bu gelenek devam ediyor. Amacınız; buradan gelip geçen, bizleri tanıyan tanımayan herkes gelsin ve çarşamba günleri burada yemeğimizi yesin. İnsanların zor zamanları olabiliyor. Zor günlerde bizim yanımızda olan insanlar da oldu, şimdi de o insanların zorda olabileceğini düşünüyorum ve gelip burada bir yemeğimizi yemelerini istiyorum. Bizim Alevi geleneğinde olan lokma kültürünü bir şekilde devam ettiriyoruz. Buyursunlar gelsin misafirimiz olsunlar. Bu Alevi geleneğini devam ettireceğiz”

“KİMLERİN BİZE KOMŞULUK YAPTIĞINI SÖYLEMEK DAHİ İSTEMİYORUM”

Metin Özat’ın Sakarya Caddesi civarındaki değişim konusunda esnaf ve yerel yönetimin bir takım sorumluluklarına da işaret etti. Özat, “İşletmeciler, daha düzgün hizmet etmeyi kendilerine görev edinmeli” diyerek şunları ekledi:

“İlk başta Belediye Başkanı Alper Taşdelen’i buralarda görmek isteriz. Esnafı gezip durumunu sormuyor. Örneğin belediye başkanı olan babası Doğan Taşdelen daima bu sokaklarda bizimleydi. 12 aya yakın bizler kapalı kaldık. Belediye başkanının gelip bir hal hatır sormasını bekledik. Zaten sokakların hali ortada. Dükkanlarımızın önüne siyah asfalt döküldü ve senede 2 defa da bu asfaltı boyuyorlar. Sokakların bakım hakkı bu mudur?

Örneğin karşımızdaki işletme kapandı. Belediye, hiç merak edip burası neden kapandı diye sordu mu? Buralara sadece ‘insanlar bir şeyler satıp kazanıyor’ diye bakmamalı. Buranın bir geçmişi, tarihi var. Bu sokaklardan kimler geldi geçti… Birçok değerli isim bizim komşumuzdu. Şimdi ise kimlerin bize komşuluk yaptığını söylemek dahi istemiyorum.

Pavyonların bizlere çok büyük zararları var. Bunu belediyeye de anlattık. Ve bu pavyonların hiçbirisinin doğru düzgün ruhsatları yok. Yangın çıkış kapıları yok. Olacak iş değil. Bu ruhsatsız yerler için belediyeye, ‘gelin bakın’ diyoruz ama ciddiye almıyorlar. Ayrıca buralarda sahte rakı satıldığını da söylüyoruz fakat onu da umursamıyorlar. Bütün usülsüzlükler sanki birilerinin eliyle buraya taşınıyor. Burayı kötü gösteriyorlar.”

“BURALARI ESKİSİ GİBİ RENKLENDİRMEK İSTİYORUZ”

Sakarya Caddesi esnafının her gün müşteri kaybettiğini söyleyen Metin Özat, bunun öncelikli sebebinin ekonomik gidişat olduğuna vurgu yaptı. Pavyon kültürünün Sakarya Caddesi’ndeki değişime olumsuz yansıdığını anlatan Özat şu cümlelerle devam etti:

“Buraları güzelleştirmek için müzisyenlerin sokakta keman çalmasını istiyoruz ancak karşılığı yok. Buraları eskisi gibi renklendirmek istiyoruz. Örneğin dükkanlarımızın önüne masa koyduğumuz zaman polisin görevi olmamasına rağmen gelip kaldırıyor. Korku devleti olduğumuz için biz de mecburen o masaları kaldırıyoruz. Ama biz yine de her halukarda Çarşamba günleri lokma geleneğimize devam edeceğiz. Bizi tanıyan tanımayan herkese kapımız açık.”

Eren GÜVEN/ANKARA

EN SON EKLENENLER