Ulusoy: Erdoğan’ın söylediklerinin belgesi yok ama yıktırılan cemevinin belgesi var

Eski Turizm Bakanı Şahin Ulusoy, PİRHA’ya yaptığı değerlendirmede Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılması gerektiğini vurgulayarak, “Hala birtakım güçler, bizi bölmek için uğraşıyor. Bütün zekalarını da ‘bunu nasıl yapabiliriz?’ diye kullanıyorlar. Biz ise Hacı Bektaş Veli gibi devrimci olmalıyız. Gelecek kuşaklara ne bırakmamız gerektiğini çok iyi bilmeliyiz” ifadelerini kullandı.

19. ve 20. Dönem Tokat Milletvekilliği ile Turizm Bakanlığı yapan Şahin Ulusoy, güncel politik gelişmelerden Alevi inancı üzerindeki baskı politikalarına dek birçok konuda PİRHA’ya açıklamalarda bulundu.

Şahin Ulusoy, öncelikle ekonomik kriz sebebiyle gelinen süreci değerlendirdi. “Ekonomideki büyük bozukluk iktidarı ve onun başkanını oldukça şaşırttı. Ne diyeceklerini de bilemez hale geldiler” diyen Ulusoy, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Gezi eylemcileri için kullandığı “Çürük, s..tük” sözlerini şu sözlerle eleştirdi:

“Bir cumhurbaşkanının bu tür laflar etmesini ben bu yaşıma kadar hiç kimsede görmedim. Bu tür söylemler bizim örf ve adetlerimize, kültürümüze çok yabancı kelimeler. Bu kelimeleri bir devlet başkanının kullanması kadar garipseyeceğim bir olay daha olmamıştır. Ne yazık ki anketlerde çıkan sonuçlar birilerinin sinirlerini oldukça bozuyor istedikleri sonucu da herhalde çıkarttıramıyorlar. Eskiden istedikleri gibi sonucu çıkarttırabiliyorlardı ancak şu anda kendi yandaş anketörleri bile onların istediği gibi sonuç çıkaramıyor. Erdoğan’ın söyledikleri umarım bir tür dil sürçmesidir. Bütün Türkiye’den özür dilemesini bekliyorum.”

“CAMİYİ PİSLETENLERİN BELGESİ YOK AMA YIKTIKLARI CEMEVİNİN VAR” 

Şahin Ulusoy, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Camide bira içip pislettiler” söylemine de tepki gösterdi. Ulusoy, “Onun söylediklerinin belgesi yok ama yıkılan cemevi ve aşevinin bende belgesi var” diyerek İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 1994 yılında yıkılan Karacaahmet Sultan Dergahının cemevi ve aşevi bölümlerini işaret etti. Ulusoy, 14 Eylül 1994 yılında Meclis’te yaptığı şu konuşmayı da hatırlattı:

“Katillerin sürdürdüğü şeriat düzenini mi Türkiye’ye getirmek istiyorsunuz? Bu söylediklerimi kabul etmiyorsanız ‘Biz, hayır onlar gibi değiliz’ diyorsanız size inanmamız için yıktığınız Karacaahmet Sultan Dergahı’nın cemevi ve aşevi bölümlerini yeniden yapın. İşten çıkardığınız insanları tekrar işe alın ve bütün Alevilerin kuşkularını üzerinizden kaldırın. Aksi takdirde bu suçlarla tarihin karanlık sayfalarına gömülüp gideceksiniz.”

“ÜLKÜCÜ KÖKENLİ İNSANLARA PARLAMENTONUN YOLUNU AÇMAZDIM”

Eski Turizm Bakanı Şahin Ulusoy, Millet İttifakının stratejilerine de değindi. “Şu andaki politika bugün hiçbirimizin istemediği iktidarı göndermek için çok iyi bir adım” diyen Ulusoy şunları kaydetti:

“Bu güzel adımı devam ettirebilir ve ileride Cumhurbaşkanı adayı dahi kimlerin iş başına geleceklerini, nasıl anlaşacakları şimdiden belirlenir ise ileride bir ihtilafın olmasını da engellemiş olurlar. Baştan her şeyi açık açık konuşup sonuca öyle gitmelerinde yarar var. Ama yanlış bir adayla giderlerse ki benim endişem 6 partinin içinde sadece CHP için çok fazla da sol bir parti diyemiyorum, ‘sosyal demokrat’ bile diyemiyorum artık o hale geldi ama Kemal bey güzel politikalar yaptı. Mesela ben genel başkan olsaydım ülkücü kökenli insanlara, bugüne kadar Türkiye’ye zararı dokunmuş insanlara kesinlikle parlamentonun yolunu açmazdım. Ama Kemal bey, 15 milletvekilini göndererek demokrasi olarak güzel bir adım attı. Bunu beğendim. Ama şahsen ben olsaydım yapamazdım çünkü ben onların acısını çok çektim.
Bir ara Ankara Karşıyaka’da Mezarlıklar Müdürlüğü yaptım. Bir gün bir ülkücünün cenazesini getirdiler. Cenazeden sonra Deniz Gezmiş’in, Hüseyin Aslan’ın, Yusuf İnan’ın mezarlarını tahrip edip kırdılar. Bu kadar kin, bu kadar iyi çocuklara, Türkiye için kendini feda eden çocuklara bu muamele hiç uygun değildi. Çok üzüldük. Seçime giderken de kötü olayların olmaması için cumhurbaşkanının çok daha yumuşak bir dille hareket etmesi gerekir. Belki karakteriyle uyumlu değildir ama bunu Türkiye için yapması şart. Eğer bu ülkenin evladıysa insanların birbirine düşmemesi için üslubunu mutlaka yumuşatması lazım.”

“HİÇ ALEVİ YOKTU HEP SÜNNİLERE OY VERDİK”

Şahin Ulusoy, Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı ihtimaline ilişkin de görüşlerini belirtti. Adayların, inançları üzerinden gündemleşmesine dair konuşan Ulusoy, şu ifadeleri dile getirdi:

“Kendisi yoksul bir ailenin çocuğu ve yoksulluğu çok iyi biliyor. En azından yaşamın içerisinde tutarlı bir tavrı olmuş. Bugüne kadar yaptıklarına bakarsak daha güvenilir olduğunu görüyorum. Bundan sonra da sanırım bir yanlış yapmaz. Seçilirse iyi olur ama seçilme şansı ne kadar onu da bilemiyorum.
Biz şimdiye kadar bütün seçimlerde ‘Alevi mi Sünni mi?’ bakmadık. Hatta benim gençliğimde hiç Alevi yoktu hep Sünnilere oy verdik. Biz o ayrımı yapmadık. Biz Hacı Bektaşi Veli’nin yolunda gidiyor, 72 milleti bir tutuyoruz. Bizim yaptığımız tek ayrım iyi ve kötü insan ayrımıdır. Biz en çok insana değer veririz.”

“BAŞIMIZDAKİ ZİHNİYET TURİZME BİLE MÜSAİT DEĞİL”

Ülke ekonomisindeki kötü gidişatın daha çok uzun süreceğini belirten Şahin Ulusoy, yaz aylarının gelmesiyle birlikte Turizm gelirlerinin dahi fayda sağlamayacağını söyledi. Ulusoy, yoksulluk sınırının 20 bin liraya dayandığını işaret ederek, “Bugün emekli milletvekillerinin eline geçen para yoksulluk sınıfına girdi. Bu pek basında yer almıyor ancak ben belirteyim; eğer bu insanlar dahi yoksulluk sınıfına girebiliyorlarsa artık herkesin sonu yoksulluk demektir” ifadelerini kullandı.

Şahin Ulusoy, “Son zamanların zenginleri ayırırsak onun dışındakilerin yaşama şansını kaybedeceklerini tahmin ediyorum” diyerek turizm politikaları özelinde şu değerlendirmeyi yaptı:

“Turizm, tam boğulmak üzere olan bir insanın denizde bir filikaya rastlaması gibi bir olay. Bu ‘Bacasız Sanayi’ çok önemli ama başımızdaki zihniyet turizme bile müsait değil. Birileri çıplaklar kampı yapıp o şekilde denize girerken birileri de mayo ve bikini tercih ediyor. Bir takım icatlarla denize girmek oradaki turisti de kaçırır. Turizmle ne kadar uğraşırsanız uğraşın turistlerin gözlemi önemli turist senin gibi düşünmüyor.
Ben bakan iken İstanbul’da bir otel sahibi ‘Ne olursunuz ezanın sesini biraz kıstırın. Turistler çok şikayetçi’ dedi. Türkiye’de ezanın sesini kıstırmak mümkün değil. Gücünüzün yetmeyeceği bir iş. Milletvekilliğim süresince, 8 yıl boyunca ‘Diyanet İşleri Başkanlığı Türkiye’ye zararlıdır, bunu kaldıralım’ diye uğraş verdim, bir adım dahi yol alamadım. Şimdi ezanı susturabilir miyiz? Mümkün değil. Tamam susmasın o inancı güdenler de var ama beni, gelen turisti rahatsız etmesin, sesini kısın. Üstelik şimdiki teknoloji kulağınıza takarsınız isterseniz 24 saat ezan dinleyin. Bu beni ilgilendirmez. Ben sizin inancınıza saygı duyuyorum, siz de bana, gelen turiste saygı duyun ki turist kaçmasın.
Ekonomi böyle giderse tek kelimeyle felaket olacak. 1995 yılı bütçesini hazırlarken arkadaşlarımız bir çalışma yapmıştı. Geçmişteki turizmin ivmesi ile 2000 yılında kadar Türkiye’ye gelecek kişi sayısı 638 milyon olması lazım. Yani belli bir ivme ile yükseliyorsunuz. Turizm gelirimizin de 527 milyar dolar olması gerekiyordu. Peki bugün nasılız? 2021 yılında turist sayısı 30 milyon. Topladığımız döviz 24 milyon dolar. O ivme ile yükselseydik çok şeyler yapardık. Bizim ülkemiz tarihi eser yatağı. Nereyi kazarsanız tarih fışkırıyor. Kültür ile turizmi birleştirirseniz daha çok turist çekme şansınız olur.
İşte bugün şifa olur diye Ayasofya’nın kapısını kemirenler var. Bu işler biraz zeka işi. İnsanların zekası eğitimle köreltiliyor! İnsanların zekasını arttıracak eğitim yapmadığımız için bunun gibi maskaralıklar ülkemizde çoğalacaktır. Hacı Bektaşi Veli gibi bir isim Ortodoks İslam’a karşı çıkıp heterodoks bir yapıya dönüştürmeye çalışmış.”

DERGAHDAKİ KÜLLİYE TABELASINA TEPKİ

Hacı Bektaşi Veli Dergahına asılan ‘külliye’ tabelasına da tepki gösteren Şahin Ulusoy, “Tekke deselerdi daha iyiydi. Biz de buralar hep tekke olarak geçer. Osmanlı zamanında da Tekke olarak kullanılmıştır” dedi.

Alevi inancı üzerindeki baskılara işaret eden Ulusoy, Dersim’deki köylerde hoparlörlerden ezan dinletilmesini de kınayarak şunları söyledi:

“Yapılanlar, onların deyimiyle tam bir ucube. Bizlere kendilerini kabul ettirmek zorunda hissediyorlar. Biz böyle şeyleri neden kabul edelim ki? Ha belki külliye diye yaptıkları sarayları mazur göstermek için oraya da ‘külliye’ ismini verip ‘Arada ortak bir noktamız var. Bakın sizin de külliyeniz var’ diyeceklerse o aldatmalara da karnımız tok.”

“KİMSE İNANCIMIZLA BİZİM ARAMIZA GİRMEYE ÇALIŞMASIN”

Büyük bir hata. Siz, bizim inancımıza ne karışıyorsunuz? Ben inancımı size sorarak mı seçeceğim? Sizin emrinizle mi seçeceğim? Benim inancım ne ise o yolda giderim. İnancımın yanlış bir tarafını da görürsem bırakırım. İnancımla benim arama kimse giremez. Girmeye de hakkı yoktur. Bu sisteme benzer ben de bir olay yaşadım. Bir Alevi köy muhtarı bana geldi ve dedi ki ‘Sayın vekilim, ben köye cami yaptırmak istiyorum’. ‘Hayrola bir şey mi oldu, sen bir Alevi köyünün muhtarısın, cami ile ne işin var?’ diye sordum. ‘Sayın vekilim, bizim buraya gelen memurlar ‘caminiz nerede, namaz kılacağız’ diye soruyorlar. Biz de ‘cami yok’ dediğimiz zaman ‘sizin caminiz bile yok, işiniz yapılmaz’ deyip gidiyorlar’ dedi. Yani bugünkü yeni buluş değil. Kendilerini çok zeki zannetmesinler. Bu Türkiye’nin ezelden beri çektiği hatta Osmanlı’dan beri çektiği sıkıntıların en başında gelen bir sistem. Onun için tekrar ediyorum, kimse bizimle inancımız arasına girmeye çalışmasın.”

“HACI BEKTAŞ VELİ GİBİ DEVRİMCİ REFORMİST OLMALIYIZ”

Şahin Ulusoy, günümüz baskı politikaları içerisinde kendisini yaşatmak için mücadele veren Aleviliğe de işaret etti. “Aleviliğin özü iyi insan yetiştirme sanatıdır. Anayasası ise ‘Eline, diline, beline sahip olmaktır’. Bizim bağlı olduğumuz kural budur. Bunun dışına da çıkmayız” diyen Şahin Ulusoy, inancın değerleri hakkında şunları söyledi:

“Bugüne kadar Aleviler hakkında işte ‘Cinayet işliyor, ırz düşmanlığı, hırsızlık yapıyor’ gibi kötü laflarla suçlanacak hiçbir ferdimiz olmamıştır. Öyle sıkı bağlarımız, öyle dayanışmamız var ki kötülüğü kendi içimizde hep yok etmeye çalışıyoruz. Örneğin bizim cemlerimiz bu kötülükleri engelleyen en büyük ibadet şekliydi. Cemlerimiz sadece ibadet değil aynı zamanda bir okul, bir hukuk, bir yargı alanıdır. Yani aklınıza gelen yaşamsal her olgu bizim cemlerimizin içindedir.
Hacı Bektaşi Veli’nin öğretileri var. Örneğin ‘Ara bul’ diyor. ‘İncinsen de İncitme. 72 milleti bir tutunuz. Kadınları okutunuz. Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır. Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu’ diyor. İşte şimdi o karanlığı biz yaşıyoruz. ‘Çalışmadan gezenler bizden değildir’ diyor. ‘En büyük keramet çalışmaktır’ diyor. Bakın şu son sözü emekten yana olduğunu gösteriyor.
‘Dervişlik hırkada tacda değildir
Hararet nardadır sacda değildir
Her ne ararsan kendinde ara
Kudüs’te Mekke’de Hac’da değildir’ diyor.

Şimdi bu sözleri yalın olarak dinlediğinizde pek önem vermeyebilirsiniz. ‘Zeki insanlar yetiştirin’ demek istiyor. Yani ‘Her şeyi insanda arayıp, insanlığı geliştirin’ diyor. Örneğin uçağı icat eden Mekke’de mi bulmuş? Yer çekimi kanunu Hacca giderken mi tespit edilmiş? Veya Mozart Sihirli Flüt operasını bir kilisede mi bulmuş? Veya herhangi bir buluşu sinagogta, havrada mı bulmuşlar? İşte bizim felsefemizi böyle anlatmak lazım.

Şimdi de Alevilik ile Bektaşiliği ayırmaya çalışıyorlar. Yani Osmanlı’dan beri asimile etmeye çalışıyorlar. Cumhuriyet döneminde de aynı asimilasyon politikaları ile karşı karşıyayız. Yani biz kendi kimliğimizle Türkiye’de yaşayabilecek ortamı her nedense bir türlü gerçekleştiremedik. Mecliste ‘Diyanet İşleri Başkanlığı kalkmalıdır, kalkmazsa laiklik gelmez’ diye yıllarca söyledim ama hala birtakım güçler bizi bölmek için uğraşıyor. Bütün zekalarını da bunu nasıl yapabiliriz diye kullanıyorlar ama biz de kendimizi çok daha iyi yetiştirmeli ve Hacı Bektaş Veli gibi devrimci reformist olmalıyız. Gelecek kuşaklara ne bırakmamız gerektiğini çok iyi bilmeliyiz. Ama maalesef bugün biz bu yolda değiliz.

Evet postnişimiz var ocaklarımız var her şeyimiz var ama Hacı Bektaşi Veli’yi bir kenara bırakıyoruz, 72 milleti birbirinden ayırıyoruz, hala ‘Şu şununla evlenemez. Bu şöyle yapamaz’ diye iptidai görüşlerle uğraşıp duruyoruz. Artık devrimci olmalıyız ve çocuklarımızı çok iyi yetiştirmeliyiz.”

“HACI BEKTAŞ’TA BİR ÜNİVERSİTE KURULSA”

Şahin Ulusoy, son olarak Yol hizmetlerinin daha nitelikli olması gerektiği vurguladı. “Bu yol bir çıkar yolu değil” diyen Ulusoy, eğitim alanında yenilikçi olunması gerektiğini söyleyerek, “Biz Ulusoy ailesi olarak yıllarca bizi sevenlerle birlikte bu işi götürmeye çalıştık ama görevimizi yapamadık. Dede gider ibadetini yapar, bir emek verir ve karşılığını alır ama bunu bir gelir kapısı olarak görmemek lazım. Beyni boş olarak değil bir şeyler anlatsın ve karşılığını alsın ama hiçbir şey yapmadan bir şeyler almaya kimse çalışmasın. Bu böyle devam ettiği sürece kendimizi toparlayamayız” dedi.

Hacıbektaş’ta bir Dede okulunun ve bir üniversitenin kurulmasının önemli olacağını belirten Ulusoy, “Hacı Bektaş Veli 13. Yüzyılda orada adeta bir üniversite kurmuş, ocakzadeler yetiştirmiş, onların kafasını bilgiyle doldurmuş ve görevlendirip göndermiştir” dedi.

Eren GÜVEN / ANKARA

EN SON EKLENENLER