Alevilere yapılan hakaret!

HÜSEYİN ALİ

AKP-MHP iktidarı demokrasi ve özgürlük isteyen tüm toplumsal gruplara karşı özel savaş yürütmektedir. Aleviler de Türkiye’nin demokrasi ve özgürlük isteyen en temel toplumsal güçlerinden olduğundan böyle bir özel savaşın hedefindedir. Amaç Alevileri tarihsel toplumsal kimliği ve özünden kopararak özgürlük ve demokrasi mücadelesinin gücü olmaktan çıkarmaktır. Aleviler Türkiye’nin ulus devlet haline gelmesi ve kapitalist modernitenin Türkiye’ye girişi ile birlikte şunu anlamışlardır; Türkiye’de demokrasi gerçekleşmezse inanç özgürlüğünü yaşayamazlar; varlıklarını koruyamazlar. Çünkü ulus devlet ve kapitalist modernite zamanı farklı inanç ve kültürlerin soykırım çağıdır. Kuşkusuz farklı inançlar ve kültürler ulus devlet ve kapitalist modernite öncesi de baskılarla ve katliamlarla karşılaşmışlardır. Bunlar daha çok iktidar ve güç mücadelelerinin parçası olarak gerçekleşmiştir. Bunlara rağmen tüm farklı inançlar, kimlikler ve kültürler varlıklarını sürdürmüşlerdir. Ancak ulus devlet ve kapitalist modernitenin girdiği yerlerde kimlikler için bir soykırım dönemi başlamıştır. Birçok inanç, farklı dil ve kültürler yok edilmiştir.

19. yüzyıla kadar Ortadoğu’da farklı inanç, dil ve kültürler varlığını, zorluklar ve sıkıntılar yaşasalar da sürdürmüştür. Ermeniler, Süryaniler, Ezidiler, Kürtler ve Aleviler bu coğrafyada, binlerce yıl üzerinde yaşadıkları topraklarda var olmuşlardır. Ne zaman ki ulus devletin tek dil, tek kültür, tek inanç politikası ve yaklaşımları devreye girmiş, Ortadoğu Ermeniler, Süryaniler, Ezidiler, Kürtler ve Aleviler için bir mezarlık haline gelmiştir. Binlerce yıl bu topraklarda cıvıl cıvıl yaşayan bu kimlikler ölüm döşeğine yatırılmıştır. Başka etkenlerden söz edilse de esas olarak ulus devlet ve kapitalizm zamanının bir inanç ve kültür soykırım çağı olmasından dolayı bu duruma düşürülmüşlerdir. Aleviler bu gerçeği görmeden varlıklarını koruyamazlar; varlıklarını korumak için doğru mücadele yürütemezler.

AKP-MHP iktidarı Alevileri özünden koparmak ve zaman içinde tümden inanç soykırımına uğratmak için yeni adımlar atmaktadır. Daha önce çalıştaylar gibi sadece Alevileri AKP iktidarına destek verir hale getirmeyi amaçlayan ve Aleviler arasına nifak sokmaktan başka bir sonuç vermeyen çabalar içine girmişti. Şimdi daha kapsamlı ve birçok devlet kurumunu içine alan bir özel savaş hamlesi yapılmak isteniyor. Cemevlerine belediyelerin yer tahsis etmesi, su ve elektrik harcamalarının belediyeler ve kimi devlet kurumları tarafından karşılanması gündeme getirilmiş durumda. Kültür bakanlığına bağlı olarak Alevi Pirlerinin, Dedelerinin maaşa bağlanması ise diğer bir inanç soykırım adımı olmaktadır.
Bazı kesimler ne iyi işte, elektrik ve suya para vermeyeceğiz; cemevlerine yer veriliyor, dedelere maaş bağlanıyor diyebilir. Bunu söyleyenler, devletin bu adımlarıyla Alevilerin başına neler getireceğini bilmeyenlerdir. Böyle bakanlar kapitalizm çağının hastalığı olan maddiyatçı düşüncede olanlardır.

Alevilik ayrı bir inanç olarak kabul edilmeyecek; cemevleri ibadet yeri olarak görülmeyecek ama buraların elektrik, su masrafları karşılanacak, Alevi inanç önderlerine maaş verilecek! Bu, maddi imkanlar karşılığında Alevilerin inanç soykırımına uğratılmasını kabul etmektir. İlk önce özünden koparılıp başkalaşıma uğratılacak, sonra da tümden inanç soykırımına uğratılacaklardır. Zaten özünden kopup başkalaşıma uğramak da soykırıma uğramaktır. Alevilik bir biçimde kalsa da bu da soykırıma uğramak demektir.

Alevilerin birçok talebi var. Alevi kurumları gerçekleştirdikleri birçok toplantıda taleplerini dile getirdiler. Bu taleplerin çoğunluğu inançlarını koruma ve sürdürme ile ilgilidir. Bunların hiçbiri kabul edilmiyor, ama maddiyatla ilgili konuları gündeme getirerek Alevilere hakaret ediliyor. Aleviler maddiyat karşılığında inançlarının özünü bırakacak bir toplum olarak görülüyor. En ağır baskılar, ölümler, katletmeler karşısında dönen dönsün ben dönmezem, diyen bir topluluğa maddiyatla özünden kopma dayatılıyor.

Kuşkusuz maddiyatla Alevileri özünden koparabileceklerini sanmaları çağımızdaki maddiyatçılık hastalığı ile ilgilidir. Kapitalizm insanları tüketim maddeleri peşinde koşan bir varlık haline getirmiştir. Günümüzde insanlar tüketim maddelerine erişmek için her yola başvuruyorlar. Bu nedenle insanlar manevi değerler için imkanlarından kısıtlama yapmıyorlar, yada yeterince yapmıyorlar. AKP-MHP iktidarı Aleviler kendi inanç hizmetlerinin gerektirdiği ihtiyaçları karşılayamıyorlar düşüncesiyle böyle bir yola başvuruyor. Aleviler kendilerine yapılan bu hakaretin böyle bir nedenden kaynaklandığını da görmeli. Çünkü bazı kesimler devletten böyle bir şey beklemektedir.

Devletin görevi inançları kendine bağlamak değildir; yada olmamalıdır. Eğer devletten bir şey beklenecekse sadece tüm inançların özgürce kendilerini ifade etmeleri, ibadetlerini yapmaları, geleceğe taşımaları için özgür ve demokratik ortam sağlamaktır. İnançların özgürce kendilerini ifade etmelerini sağlamaktır. İnançları bugünkü gibi diyanet işleri başkanlığı adı altında devlete bağlamak inançlara yapılan en büyük hakarettir. İnanç topluma ait bir olgudur, devletleştirilemez. Hatta inançlar devletin ortaya çıkmasıyla görülen baskı, zulüm, haksızlık, sömürü ve adaletsizliğe karşı tarih sahnesine çıkmıştır. Bu açıdan gerçek inanç sahipleri kendini devletten uzak tutarlar.

Zaten bu nedenle Aleviler diyanet işleri başkanlığına bağlanmak bir yana, kaldırılmasını istiyorlar. Doğru yaklaşım budur. Zorunlu din dersinin kaldırılmasını istiyorlar. Alevilerin farklı bir inanç olarak kabul edilmesini istiyorlar. Cemevlerinin ibadet yeri olarak kabul edilmesini istiyorlar. Alevilere karşı işlenen suçlar konusunda devletin yüzleşmesini istiyorlar. Bu temel talepler karşılanırsa Alevi toplumu kendi inanç hizmetlerinin yapılmasını sağlamak için gereken fedakarlığı gösterir. İnançlarını korumak için her türlü baskı ve zulme katlananlar, buna karşı direnenler kendi inanç hizmetlerinin yapılmasını sağlarlar. Pirlik ve Dedelik maaş alma yeri değildir, topluma hizmet yeridir. Toplum da kendine hizmet edenlerin ihtiyacını karşılar.

Alevi soykırımı yapmak isteyen mevcut Türk devleti adım adım Alevileri özünden koparmaya çalışıyor. Köklü bir inanç olan Aleviliği birden özünden koparmak ve soykırıma uğratmak zordur. Bu nedenle bugün elektrik-su paranızı verelim, cemevleri için arsa verelim derler, yarın başka adımlarla Alevileri tamamen Muaviye ve IŞİD İslam’ının devleti olan bu devletin himayesine alırlar. Eğer bugün devletin İslam’ı kontrol etmesi ve kendi çıkarlarına kullanmasına karşıysak; o zaman Alevileri bu duruma sokmak istemelerine de karşı çıkmak gerekir.

Alevilerin ihtiyacı devletin şu bu vermesi değildir; Alevilerin ihtiyacı demokratik Türkiye’dir. Demokrasi, Aleviler için inançlarını özgürce yaşaması ve geleceğe taşıması demektir. Aleviler, Türkiye’nin demokratikleşmesine yoğunlaşmalıdırlar. Bunun dışında her şey aldatmadır; Alevilerin zaman içinde inanç soykırımına uğramasıdır. Demokrasinin olmadığı bir Türkiye’de Alevileri hiçbir güç inanç soykırımından kurtaramaz.

Kim ki devletin sunduğu imkanlara tenezzül ederse; köylülerin ot tutarak öküzü boyunduruğa alması durumuna düşer.

ozgur politika

EN SON EKLENENLER