Ölüm Zinciri’ne karşı Yaşam Zinciri

Ölüm Zinciri gerçeği karşısında, başka bir gerçek daha vardı. Bu gerçek dayanışmaydı, toplumsal ruhtu, yaşamı yeniden kurma iradesiydi ve bunun adı da Yaşam Zinciri’ydi

Berfin Çiçek*

6 Şubat Pazartesi sabahına onbinlerce, muhtemelen de yüzbinlerce insanın hayatını kaybedeceğini bilmeden uyandık. Devletin ilk andan itibaren insanları o durumla yüz yüze bıraktığına şahit olunca, depremin sarsıcılığını biz de akıllarımızda yaşadık. Aynı gün içinde daha ilk depremin şoku atlatılmadan ikinci bir deprem meydana geldi. Depremler 11 şehirde büyük bir yıkım yarattı. Belki kâbus, belki felaket gibiydi ama gerçekti yaşananlar. Enkaz başında çaresiz bekleyen insan yığınları oluşmuş, sosyal medyadan yardım çağrıları aralıksız sürüyordu. Devlet, deprem bölgelerine günlerce ulaşamadı. Halk kaderine terk edildi.

Yıkılan tüm kentlerde depremzedeler tarafından ‘’devlet nerede’’ isyanları yükseldi. Yandaşların doluşturulduğu, tecrübesiz ve niteliksiz kişilerden oluşan AFAD üyeleri, deprem karşısında hiçbir şey yapamadı. AFAD, devlet kurumlarının nasıl çökertildiğinin en yalın örneği olarak hafızalara kazındı. 50 binden fazla insan enkaz altında hayatını kaybetmişse de gerçek sayının bunun kat be kat fazlası olduğu biliniyor. Bunlardan söz ediyoruz; çünkü toplumsal bir katliamla karşı karşıyayız. Kuşkusuz, deprem bir doğal afettir ancak bunu toplumsal afete dönüştüren bir güç var ve bu gücün adı iktidardır, devlettir.

AKP’nin imar ve rant politikalarının bir katliama yol açtığı su götürmez bir gerçektir. İktidar, demirden çaldığı gibi betondan da çaldı. Deprem felaketi adım adım gelse de, iktidar hiçbir önlem almadı. Devlet ve iktidar el ele verip bir ölüm zinciri yarattı. Halk, tüm çıplaklığıyla net bir şekilde gördü ki; katil, devlet ve iktidarın ta kendisiydi.

Ölüm Zinciri gerçeği karşısında, başka bir gerçek daha vardı. Bu gerçek dayanışmaydı, toplumsal ruhtu, yaşamı yeniden kurma iradesiydi ve bunun adı da Yaşam Zinciri’ydi. İlk günlerden itibaren yürütücüsünün HDP Gençlik Meclisi üyeleri olduğu bu gerçeğin belki adı sonraki günlerde konuldu ama bu zincir daha ilk günden pratikte kendini var etti.

Birçok ilden yüzlerce genç olarak, ilk günde seferberlik ruhuyla deprem bölgelerine akın ettik. Ölüm Zinciri’ne karşı, Yaşam Zinciri oluşturduk. Depremin merkez üssü Pazarcık’a ve Adıyaman’a ilk varan HDP Gençlik Meclisi üyesi arkadaşlarımız oldu. Yine, farklı farklı bölgelerden arkadaşlarımız deprem bölgelerine akın ederken bizler de kendimizi Elbistan’da bulduk. Şehirde nasıl bir manzarayla karşı karşıya kaldığımızı anlatmayacağım, bu çok kez yapıldı. Ancak, bir tarafta yüzbinlerin enkaz altında diğer tarafta milyonların sokakta kaldığı ve en basit ihtiyaçların karşılanmasının dahi saatler alabildiği, zifiri karanlık, dizimize kadar karla kaplı ve çaresizliği duyuran sessiz bir şehir karşımızdaydı. Yaşananları dramatik bir dille ajite etmek için anlatmıyoruz; tam tersine büyük öfkeyle sorulması gereken hesabın ve inşa edilmesi gereken doğru yaşamın gerekliliklerini hatırlatmak için ifade ediyoruz.

Diğer taraftan halk, ‘’Devlet nerede?’’ diye soruyordu. Devletin ise ne yaptığı, nerede olduğu ortadaydı. Devlet, depremin ikinci gününden beri depremin yıkım yarattığı bir başka yer olan Rojava’da Kürtleri bombalıyordu. Devlet, kapalı kapılar ardında insansızlaştırılma projeleri üzerinde çalışıyordu. Bölgeyi ranta açma, demografik yapıyı değiştirme telaşı güdüyordu. Halkın bağış ve vergileriyle toplanan deprem gelirlerini peşkeş çekme derdindeydi. Devlet, çatık kaşla, göz oyma hevesiyle, halka küfür ediyordu. Çünkü devlet çok iyi biliyordu ki; çöken binalar değil, devletin ta kendisiydi. Enkaz altında kalan insanlar değil, devlet sistemiydi.

Devlet, tüm bunlarla meşgulken, gençler deprem bölgelerinde olağanüstü bir çabayla halka yardım ediyordu. Enkazlara ilk müdahale eden, ilk küreği uzatan, ilk molozları sırtında taşıyan, insanları enkaz altında sağlam veya yaralı çıkaran, sağ kalan insanlara olanak sağlayan, suyunu ekmeğini paylaşan ilk önce gençlik oldu. Farklı şehirlerden gelen onlarca genç ile yüzlerce çadır kurduk, ailelerle buluştuk. Köy ve mahalle ziyaretleri gerçekleştirdik. Çocuklar için yeni yaşam alanları kurduk.

Yaralar sarıldıkça, kenetlenme arttı. Gençlik, öz gücünün tüm olanaklarını kullanarak, iktidarın ölüm siyasetine karşı büyük bir dayanışma içerisinde bulundu, bulunmaya devam ediyor. Yüzyıldır propagandası yapılan güçlü devlet, enkaz altında kaldı. Devlet öldü, dayanışma kazandı. Gençlik iradesiyle, dayanışma ağlarını kurdu, örgütledi ve sonuç aldı. Bu örgütlülük ve çaba tüm deprem bölgelerinde “Yaşam Zinciri” kampanyası çerçevesinde devam ediyor. İnisiyatifin topluma geçtiği, kriz öncesi ve sonrası tedbirlerin ve ihtiyaçların yerelden belirlendiği, ekonomik kaynakların ve sosyal yaşamın yerel inisiyatifler tarafından idare edildiği bir özyönetim modelinin sadece kriz anlarında değil, bir siyasal/toplumsal sistem olarak afet sonrasında da devam ettirilmesine dair büyük bir tartışmanın zemini önümüzde duruyor. Şimdi buna dört elle sarılmanın vaktidir. Elbette, yıkım yeniden inşayı gerektirir. Yeniden inşayı da, ancak yeni yaşam iddiasında bulunanlar ve mücadele edenler gerçekleştirebilir.

*HDP Gençlik Meclisi üyesi

#Ölüm #Zincirine #karşı #Yaşam #Zinciri

EN SON EKLENENLER