AB Komisyonu’ndan en olumsuz Türkiye raporu…

2016 yılında yayınladığı Raporu’nda Türkiye’de birçok alanda “gerileme” olduğunu belirten AB Komisyonu, Türkiye Raporunda ve Strateji Belgesinde “ciddi gerileme” olduğuna işaret etti. AB, OHAL’in gecikmeksizin kaldırılmasını isterken, Türkiye’nin yargısını ve ifade özgürlüğü düzeyini “başlangıç aşamasında” diye tanımladı. Bugüne kadar ekonomi alanında AB içtihatlarına uyum bakımından övgülerin yer aldığı raporda ilk defa ekonomi de “gerileme”den payını aldı. Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan ile ilgili yıllardır değişmeyen paragraflara ise başta Hollanda ile gerilen ilişkilerin ardından AB üyesi ülkelerle ikili ilişkiler de eklendi ve “Türkiye son derece saldırgan ve kabul edilemez söylemlere başvurdu” denildi.

AB Komisyonu’nun aday ülkeler için yayınladığı ülke raporları ve strateji belgeleri yarın açıklanacak. Kasım 2016’dan bu yana Türkiye’de yaşanan gelişmeleri kapsayacak belge artık Brüksel tarafından “İlerleme Raporu” olarak tanımlanmıyor, onun yerine “ülke raporu” deniliyor. Raporla birlikte bir de Strateji Belgesi yayınlanıyor. İşte o belgelerdeki bazı başlıklar:

“OHAL gecikmeksizin kaldırılmalı”
“Türkiye, gecikmeksizin OHALi kaldırmalı” denilen raporda çıkartılan 31 KHK’nın parlamento tarafından “özenli ve etkili” biçimde incelenmediğine işaret edildi.

OHAL Komisyonu yeterli değil
OHAL Komisyonu, raporun yayınlanmasından önce kapılarını AB’ye açmış olmasına karşın, bugüne kadar sadece küçük bir başvurucuya işlerine geri dönüş imkanı verildiği anımsatılan raporda “OHAL’den haksız bir şekilde etkilenenler için hala etkili ve şeffaf telaffi mekanizmasının gelişkirilmesi gerekli” denildi, Belgede, alt mahkemelerin AYM kararlarına bile uymadığı ve alt mahkeme tarafından karşı konulduğu belirtilerek sanıklar hakkındaki lehte kararların tersine çevrildiği belirtildi. AK’nin tavsiyelerine uyulması gerektiği belirtilen raporda, “şeffaf prosedür ve bireysel cezai sorumluluğun” ancak güçler ayrılığına, tamamen yargı bağımsızlığına ve her kişinin adil yargılanma hakkına sağyı duyulmasıyla gerçekleşebileceği anımsatıldı.

Cumhurbaşkanının gücü arttı
16 Nisan referandumu için yapılan düzenlemelerin Venedik Komisyonu tarafından “denge ve denetleme”den yoksun bulunduğu ve yürütme ile yargı arasındaki güçler ayrılığına zarar verdiği belirtilen belgede referandumun, OHAL’in olumsuz etkileriyle birlikte taraflar arasında “adil olmayan oyun alanı” ve “seçimin bütünlüğünü koruyan güvenceleri” zayıflattığı belirtildi. “Parlamentonun yasama işlevinin kısıtlandığı”na işaret edilen belgede, 6 HDP’linin milletvekilliğinin düşürüldüğüne de işaret ediliyor. Raporda Cumhurbaşkanı için şu ifadeler yer alıyor:

“KHK’larla birçok yetkinin verilmesiyle Cumhurbaşkanının yürütme üzerinde rolü arttı. Belediyelere, seçilmişler yerine atanan kayyımlar yerel demokrasinin önemli ölçüde zayıflamasına neden oldu.

Asker ve istihbarat hesap vermekten uzak
“Muhalif grupların barışçıl toplantılarının yasaklanabilmesi için idarenin yetkilerinin artırıldığı” belirtilen belgede, hükümetin asker-sivil ilişkisinde yasal zemini kontrol altına aldığı belirtilirken, yüksek askeri mahkemelerin kaldırıldığı anımsatıldı. Ardından da “Asker ve istihbarat servisleri hala Parlamento’ya hesap vermekten uzak” denildi.

Güneydoğu akut sorun
Güneydoğu’daki durumun hala ülke için “akut sorun” olduğu belirtilirken, kötüye giden güvenliğin artık kırsal alanlara kaydığı belirtildi. Belgede, hükümetin terörle mücadele hakkının olduğu belirtilirken, “Ancak bunu hukukun üstünlüğü, insan hakları ve temel özgürlükleri sağlayarak yapmalı. Teröre karşı alınan önlemler orantılı olmalı. Hükümetin zarar gören bölgeleri yeniden inşa etme sözüne karşın az sayıda kişi bu tazminatı aldı” deniliyor. AB, çözüm sürecine dönüş beklentisini ise şöyle ifade etti:

“Barışçıl ve sürdürülebilir çözüm için ciddi olarak siyasi süreci yeniden başlatma konusunda gelişme olmadı”

Türkiye’nin yargısı henüz başlangıç aşamasında
“Türkiye’deki yargı sistemine ilişkin hazırlıklar başlangıç aşamasındadır” denilen belgede “Geçtiğimiz yılda, özellikle de yargının bağımsızlığı konusunda daha da ciddi gerileme oldu” deniliyor. HSK’nın yapısında yapılan düzenlemenin yargının yürütmeden bağımsızlığına daha da zarar verdiği belirtilerek, kurumun çok sayıda görevden alma ve yer değiştirmede rol oynadığına işaret ediliyor. Hakim ve savcıların atamalarında “Objektif, hak temelli, birörnek ve önceden belirlenen kriterlere dayanan” olunmasını gerektiren endişeleri giderecek adım atılmadığı belirtiliyor. Türkiye’nin kamu idari reformu konusunda daha açık olma sözü verdiği anımsatılırken, “Ancak kamu hizmetlerinde ve insan kaynaklarının yönetiminde” “ciddi gerileme” olduğu belirtilerek idari yargıya hesap vermenin ve tazminat hakkının eksikliğine işaret ediliyor.

Yolsuzlukla mücadelede adım yok
Türkiye’nin yolsuzlukla mücadele alanında da adım atmadığına işaret edilirken yürütmenin soruşturma ve kovuşturmalarda hala etkili olduğu belirtiliyor; Türkiye’nin hesapverebilirlik ve şeffaflık yönünde adım atmadığına işaret ediliyor. Türkiye’nin örgütlü suçlarla mücadelede de nadiren varlıkların dondurulduğu ve el konulduğu belirtilirken “Türkiye’nin ceza ve terör yasası AİHM içtihatlarıyla uyumlu hale getirilmeli. Orantıllık ilkesi uygulamada da gözlenmeli” deniliyor.

Ciddi gerileme var
İfade özgürlüğü alanında “ciddi gerileme”nin devam ettiği belirtilirken yargı bağımsızlığında olduğu gibi Türkiye’nin bu alanda da henüz “başlangıç aşamasında” olduğuna işaret ediliyor. İnternet sayfalarına yönelik engellemenin de devam ettiği belirtilirek bu da “ciddi gerileme” alanları aasında sayılıyor.
Kıbrıs ve Yunanistan’a ‘diğerleri’ eklendi
AB ile Türkiye arasındaki değişmeyen gündem maddeleri olan Kıbrıs ve Yunanistan’a, Almanya-Hollanda-Avusturya ile yaşanan krizlerin ardından yeni bir başlık daha eklendi. Belgede, “Birçok AB üyesi ülkeyle ikili ilişkiler özellikle 2017’de kötüleşti ve Türkiye son derece saldırgan ve kabul edilemez söylemlere başvurdu. Mart 2018’de, AB, Türkiye’yi Doğu Akdeniz ve Ege’deki yasadışı hareketleri nedeniyle güçlü şekilde kınadı” ifadeleri yer alıyor.
Ekonomide de gerileme
Türkiye’de işleyen bir pazar ekonomisi olduğu belirtilen raporda, 2017’de güçlü bir büyüme gerçekleştiği belirtildikten sonra uyarılar sıralanıyor: “Cari hesap açığı yüksek ve 2017’nin sonuna doğru arttı. Bu da ülkeyi sermaye akışına ve dışardan şoklara karşı savunmasız kıldı. Enflasyon çift haneli rakamlara çıktı, Türk lirasının değer kaybı sürdü ki bu da para politikasında karar vericilerin fiyat istikrarı konusundaki taahhütlerinde endişeleri artırdı. Sonuçta bu alanda da gerileme oldu. Ekonomide devlet kontrolünü artırma eğilimi ve şirketlere, işadamlarına ve siyasi muhaliflere ve onların işlerine yönelik adımlar iş ortamına zarar verdi”
FETÖ demedi!
2016’da yayınladığı raporunda hükümetin 15 Temmuz’dan Gülen hareketini sorumlu tuttuğunu belirten Komisyon, bu defa “Gülen hareketinin Türk makamlar tarafından terör örgütü olarak kabul ettiğine yer veriyor. 2016’daki raporunda olduğu gibi sadece “Gülen hareketi” tanımlamasını kullanan Komisyon, PKK ile ilgili bölümde ise, bu örgütün AB’nin terör listesinde olduğunu tekrarlıyor.

EN SON EKLENENLER