Ağustosböcekleri ve tavuk sevdası

Ağustos gelmeden, böcekleri erken geldi. Birkaç haftadır, Kanada’nın güneyinde, ABD’de ağustosböceği cinsinin her 17 senede bir uzun uykusundan uyanıp kozasından çıkan “Brood-X” türü ortalığı istila etti; ben diyeyim milyarlarca, siz deyin trilyonlarca…Amerika’nın kuzey eyaletleri bütün yaz boyu bu cır cırların sesini dinleyecek. Tabii böcekler pasaport kontrolüne tabi olmadıklarından sınırı geçip Kanada’yı da istilaya başladı; biz de cırcır sesiyle yaz geçireceğiz. 

Brood-X’ler coğrafik olarak sadece Amerika kıtasının orta kesimlerinde görülüyor. Latince bilimsel adı “Cicadidae” olan bu böceklerin her yaz ötmeye çıkanları da var; onlar sıradan ağustos… Bu, 17 senelik uyku mahmurluğundaki Brood-X’ler normal ağustosböceklerinden bir hayli irice, etine dolgun, fakat sevimli canlılar. Gelgelelim feryat figan ötüp duruyorlar, başkaca zararları yok. Salt ağaçların kabuğundan içeri hortum batırıp öz suyunu içerek 3-5 hafta yaşıyor, bu arada çiftleşmeyi ihmal etmiyor, yumurtalarını toprak altına gömüp ahir ömürlerini tamamlıyorlar. O yumurtaların, 17 sene sonra yine kabuğu çatlayacaktır.

Aslında kırsalda bir ziyafet dönemidir bu, öyle ki hemen bütün canlılar ağustosböceklerini mideye indirmek peşine düşermiş. Şimdi ise protein zengini olan bu böcekleri yemek üzere insanlara da reçeteler sunulmaya başlandı. Birkaç zamandır televizyonda mangal başı yapıp ağustosları pişiren, yiyenler izleniyor, nasıl yenir tarifleri gazetelerde, web sayfalarında yer almaya başladı. Anlattıklarına bakılırsa pek lezzetliymiş; herkes denesin ben sonra yerim. Ne var ki İngiliz teorisyen Malthus’un 1798’de yayımladığı nüfusun geometrik katlamalı arttığı, gıda maddelerinin ise aritmetik artışına dair tezine inat, Homo Sapiens’lerin yaşamda kalmak için her şeyi yiyebileceğine de inanmıyor değilim. 

OLAĞANÜSTÜ HAL İLANI!

Bütün yazı arka bahçelerimizde “Bir Tatlı Huzur Almaya Geldik Kalamış’tan” şarkısındaki gibi mutlu mesut geçireceğimizi ümit ederken, üstelik tam da salgının artık uzaklaştığı şu günlerde, bu kez ağustosların cır cır kakafonisi çıktı başımıza, oysa karıncalar sessiz sedasız çalışıyor, hiç gürültü yapmıyorlar. 

Bu mühim gelişmeleri komşum, İngiliz göçmeni Liverpoollu Mr. Harold’la konuştum. 17 sene evvel, 2004’te, Alberta ve diğer eyaletlerde bunlar yüzünden olağanüstü hal ilan edildiğini söyledi. Bahçede oturmak şöyle dursun, bir süre dışarı çıkamamışlar. Kanada’da böcek ilaçlaması yasak olduğu için öteki canlılardan, yılan, fare, yarasa, kuş ve kertenkelelerden medet umulmuş. Fakat onların da bir yiyip içme, tıkınma haddi var, mide fesadı geçirmek insana mahsus. Mr. Harold’u şaşkınlık ve biraz da önümüzdeki günlerin feci hallerini düşünerek korkuyla dinledim. Cır cır gürültüsü şehrimize doğru yaklaşıyordu. Mr. Harold böyle anlatırken, eşi Mrs. Thelma çıkageldi yanımıza. Ona bakılırsa bu işin en iyi çözümü ağustosları çuval çuval toplayıp tavukhanelere sevk etmekmiş. Tavuklar bayılır diyor, fakat kümeslerinden çıkamadıkları için onlara servis yapılmalıymış. 

Eyalet yasaları gereği tavuklar Kanada’da kümes hapsindedir. Bazı şehirlerin özel izin vermiş olmasına karşın Kanada’nın neredeyse tamamında yerleşim alanları tavuklara kapalıdır. Edmonton’da tavuğa izin olsaydı, eminim, Mr. Harold yan bahçeye kümesini çatardı; sabahları horoz sesiyle uyanırdık! Tavuk ve öteki kümes hayvanları kapalı besi yerlerinde ve çiftliklerde yetiştiriliyor. Tavuk yasağının gerekçesi şehirlerin çevresini saran vahşi doğanın en başta tilki olmak üzere çakal, sırtlan, rakun, hatta kurt ve ayıların kentlere dadanacağı, fareler ve sürüngenlerin de bilhassa taze yumurta için kümese gireceği endişesidir. Kanada’nın doğal yaşamını dikkate almakla böyle düşününce yasaklamayı haklı buluyorum. Yasaklamaya karşı Kanada’da bir sivil muhalefet sürüyor, çeşitli dernekler kuruluyor, itiraz dilekçeleri veriliyor ama kural kesin: Apartman balkonunda tavuk olmaz! 

Kanada’daki tavuk horoz yasağı pek çoklarını mutsuz ediyor olmalı. Tavuk aşkı diye bir şey var; bilmez değiliz. Bazıları tavuğa âşıktır: Tüyüne, gagasına, civcivine, sesine, ötüşüne, gıdaklamasına, yumurtasına, yemliğe koşturmasına, gerdan kırıp salınarak gezinmesine, yan yan bakıp efelenmesine, sonra birdenbire feylosof kesilip derin düşüncelere dalmasına, tünekte ayaküstü uyumasına, hasılı her şeylerine âşık insanlar var. 

Büyük romancı Refik Halid, 2. Meşrutiyet zamanında Bilecik’e sürgüne gönderilmişti; anılarında yazıyor: Şehrin ileri gelenlerinden birisi Denizli horozu hediye etmiş, sürgündeyken oturduğu evin bahçesine bir de kümes yapmışlar; Refik Bey sadece yem verecek! Bir süre horoz sessiz durmuş, ardından bir sabah ötmeye başlayıp takatı kesilene, sonra bayılana kadar ötmüş. “Bu kadar orijinaliteye dayanamadım, horozu başımdan defettim” diye yazmaktadır. Tavuk mevzusu olunca ben de Refik Halid rahmetliden yanayım, fakat ağustosböceği ile karınca masalı yanlış çıktığından beri La Fontaine’e diyecek bir şey bulamıyorum. Ağustoslar, kış aylarına kadar yaşamadıkları için zemheri vakti karıncanın kapısını çalıp ekmek dilenmiyorlar da ondan…

[email protected]

EN SON EKLENENLER