Alevi gerçeği ve devrimci güçlere düşen görevler – Mustafa Karasu

6Okmeydanı’nda iki genç daha katledildi. İlk katledilenin cenazesi Cemevinin avlusunda bulunuyor. Daha önce Gezi olayları sırasında ölen gençlerin tümüne yakını da Alevi’ydi. Kuşkusuz bu durumun sosyolojik ve siyasi nedenleri bulunmaktadır. Üzerinde ciddi olarak durulması gerekmektedir.

AKP Hükümeti Çiller zamanında Kürtlere yönelik gerçekleştirdiği uygulamaları şimdi Türkiye’ye yaymış bulunmaktadır. Tek farkı, Çiller Kürdistan’da şiddeti çok yoğun biçimde kullanmıştı. AKP Hükümeti ise gösterilerde onlarcasını bir anda değil de, bir bir, iki iki öldürüyor. Savaşın ağırlıklı bölümünü de psikolojik ve siyasi alanda yürütüyor. Ayrıca mezhepçilik ve sol düşmanlığı yaparak bu toplulukları hedef gösteriyor. Toplumda kutuplaşma yaratıp kendi tabanını bağnazlaştırıp kemikleştirerek iktidarını ayakta tutuyor. Diğer yandan sorun çözen değil de, sorunların varlığı üzerinden kendi iktidarını yaşatmaya çalışıyor. AKP’nin ve Tayyip Erdoğan’ın siyaset yapma tarzı gerilim üzerinden iktidarını sürdürmek biçiminde somutlaşmıştır. Bu nedenle tüm konuşmaları saldırgan bir üslupla yapılmaktadır. Bu da sorunları çözen değil de sorunların varlığı üzerinden kendini yaşatmak anlamına gelmektedir. Kürt sorunu ve Alevilerin sorunları gibi önemli konular ancak geniş çevrelerin desteğiyle çözülebilecekken, kendi dışındaki tüm çevrelere savaş açması başka anlama gelmemektedir.

Son otuz yılın şiddetli bir savaşla geçmesi ve bu savaşın sonucu Kürtlerin on binlerle ifade edilen sayıda yaşamını yitirmesi, Kürt sorununun varlığının ciddi olduğunun açık kanıtıdır. Yaşamını yitirenlerin binlercesinin de Kürt Alevi olduğu dikkate alınırsa, Alevilerin de ciddi sorunlarının var olduğu kesindir. Gezi olaylarından bugüne Türkiye’deki protestolarda katledilenlerin çoğunluğunun Aleviler olması da bunu ortaya koymaktadır.BoRn1p5CMAABlH3
Aleviler 1400 yıldır Ortadoğu’da hakim olan iktidarlaşmış Sünni İslam tarafından baskıya uğramaktadır. Bu nedenle sürekli kendini gizleyerek, Sünni toplumundan uzak durarak yaşamını sürdürmüşlerdir. Ancak her dönemde baskı görmekten kurtulamamışlardır. Kapitalist modernitenin kültürel soykırım çağında katliam ve soykırımları da yoğun olarak yaşamaktadır. Eskiden sadece fiziki zor ile karşılaşırlarken, şimdi buna çok etkili psikolojik savaş altında bunaltma ve kendi gerçeğinden vazgeçirmeyle kültürel soykırıma uğratma da yoğun olarak devreye girmiştir.

Aleviler genel olarak kırsal bir toplum iken, şehirlerden uzak durarak kendi varlıklarını ve kültürlerini sürdürürlerken, kapitalist modernite çağında kendini var eden kırsal alandan tümden kopup şehirlerin kalabalığı içinde yaşamaya yönelmişlerdir. Öyle ki, bunu kurtuluş gören bir ruh hali bile ortaya çıkmıştır.

Aleviler, Alevi gençleri on yıllardır sosyalist sol, sol demokratlar ve sosyal demokrat gördükleri siyasi hareketlere yönelmişlerdir. Yine Türkiye’deki mevcut otoriter rejime karşı mücadele eden devrimci hareketler içinde hem etkin yer almışlar, hem de desteklemişlerdir. Bu nedenle 1970’li yılların başında yükselen devrimci örgütlenmeler içinde etkin yer almışlardır. Hüseyin İnan, Hüseyin Cevahir ve İbrahim Kaypakkaya’nın devrimci örgütlenmeler içinde öncü kadrolar olarak öne çıkmaları bu gerçeğin sonucudur. Sonraları sol gruplar yanında, özellikle PKK’nin öncülük ettiği Kürt Özgürlük Hareketi’ne yoğun biçimde katılmaları ve binlerce Kürt Alevinin bu mücadelenin içinde yaşamını yitirmesi ve hala mücadele içinde etkin yer almaları, belki de en az Kürt kimliği üzerindeki baskılar kadar inanç kimlikleri üzerindeki baskılar nedeniyledir.

PKK’nin öncülük ettiği özgürlük mücadelesi Kürdistan’da Kürt Alevileri bilinçlendirdiği gibi, tüm Alevi toplumu içinde de örgütlenme ve kendi kimliğine açık biçimde sahiplenme durumunu ortaya çıkarmıştır. Kürt Özgürlük Hareketi’nin mücadelesinin dolaylı ve dolaysız bu örgütlenmede kendi kimliğine sahiplenmede rol oynadığını aklı başında olan herkes takdir etmektedir.

Alevi örgütlenmelerinin Avrupa’da güçlü biçimde ortaya çıkmasının başka etkenleri olsa da, PKK’nin Avrupa’daki Kürt Alevilerin çoğunluğunu örgütlü hale getirmesi, özgürlük ve demokrasi bilincini geliştirmesi önemli rol oynamıştır. Avrupa’daki PKK örgütlenmesi ve kitlesinin, zorunlu göçlerin ortaya çıkmasına kadar ağırlıklı bölümünün Kürt Alevilere dayanması Türk devletini çok zorlamıştır. Bu nedenle Türk devletinin Alevilerin örgütlenmesine 1990’lı yılların başından itibaren kolaylık gösterdiği bile söylenebilir. Aleviler de Türk devleti tarafından gösterilen yumuşamaları haklı olarak ele alıp değerlendirmişlerdir. Bunu da Kürt Özgürlük Hareketi’nin mücadelesinin ortaya çıkardığı olumlu gelişmelerden görmek gerekmektedir. Kürt Özgürlük Hareketi’nin farklı kültür ve kimliklerin kendi kültürlerini sahiplenmede teşvik edici bir rol oynadığı da tartışmasız bir gerçektir. Avrupa’daki ilk Alevi örgütlenmelerinden en önemlisinin Kürdistan Aleviler Birliği’nin olduğu bilinmektedir. Bu birliğin çıkardığı Zülfikar dergisi 1990’ların başında on beş bin civarında bir dağıtıma ulaşmıştır.

Mevcut durumda Türkiye ve Avrupa’daki Alevi örgütlenmeleri önemli bir boyuta ulaşmıştır. Yine birçok televizyon, radyo ve dergi yayın yapmaktadır. Bunlar da Alevilerin kendi hakları açısından bilinçlenme ve duyarlılık yaratmaktadır. Bu nedenle özgürlük ve demokrasi için mücadele etmekte, kendi kimlik, inanç ve kültürel varlıklarını özgür ortamda yaşatmayı hedeflemektedirler. Bu talepleri yakıcı ve acil hale gelmiştir. Nitekim AKP Hükümeti bile “Alevi açılımı” adı altında birçok toplantı düzenlemiştir. Sonunda bu açılımın varlıklarını ve özgürlüklerini tanımayı değil de, yeni koşullarda kültürel soykırımı hedeflediği anlaşılınca Aleviler tarafından reddedilmiştir.

Aleviler atık haklarının tanınmasını acil istemektedirler. Bu konuda toplumsal bilinç yüksektir. Tüm muhalif hareketler içinde toplumsal olarak yer almaktadırlar. Eskiden sadece bilinçli olanları bu tür gösterilerde aktif olarak yer alırken, şimdi toplum olarak muhalif gösteriler içinde yer almaktadırlar. Bu nedenle özellikle İstanbul’daki gösterilerde polis kurşununa hedef olmaktadırlar. Bilindiği gibi İstanbul hem Kürtlerin hem de Alevilerin en fazla yaşadığı bir şehirdir. İstanbul’da yaşayan Alevilerin çoğunluğu da Kürt’tür. Eskiden Sivas, Malatya ve Maraş gibi yerlerde Alevi Kürtler çok yoğunluklu yaşarken, şimdi yüzde 80’i Türkiye metropolleri ve Avrupa’ya göç etmişlerdir. Bu nedenle İstanbul’daki gösterileree Aleviler etkili katılmaktadırlar.

Bu gerçeklik şunu göstermektedir; demokratik ve özgürlükçü güçler Alevilerin bu gerçeğini dikkate almak durumundadırlar. Hem örgütlenmelerinde hem de programlarında Alevileri gözetmeleri gerekmektedir. Bunun yanında Aleviler de tercihlerini gerçek demokrasi ve özgürlükçü güçlerden yana yapmak zorundadırlar. Çünkü varlıklarını ve özgürlüklerini ancak radikal demokrasi mücadelesi içinde olarak koruyup geliştirebilirler.
Devrimci demokratik güçler Alevilerin taleplerini dillendirme ve gündemleştirmede yetersizlikler yaşarken, Alevi örgütlenmeleri ve kimi Alevi çevreleri ise varlıklarını ve özgürlüklerini koruma kaygısı yerine günlük çıkarlar ya da bazı bireysel ve grupsal siyasi, sosyal ve ekonomik çıkarlar nedeniyle gerçek demokrasi güçleri içinde yer alma yerine CHP gibi demokrasi özürlü, hatta demokratik karakteri kuşkulu, şovenist ve farklı kültürlere düşmanlıkla zehirlenmiş bir partinin kuyruğuna takılarak enerjilerini tüketmektedirler. Bu iki yetersiz ve yanlış eğilim giderildiğinde Aleviler demokrasi ve özgürlük mücadelesinde daha etkin olacaklar ve özgür ve demokratik yaşamlarına kısa sürede ulaşacaklardır. Bu açıdan HDP’ye bu her iki yetersiz ve yanlış eğilimi aştırmada önemli görevler düşmektedir.

/Yeni Özgür Politika

EN SON EKLENENLER