Alevi kadınlar nasıl güçlenir?

Alevi toplumunun övünerek sahiplendiği özelliklerinden biri sorgulamaktır. Körü körüne itaat etmek yerine soru sorabilmektir.

Soru sormaya başladığınızda gelecek cevaplar hoşunuza gitsin ya da gitmesin hakikati kabul etmek gerekir.

Alevi kadınlar açısından da itaat değil, sorgulamak önemli. Özellikle en can yakıcı sorun olan kadın erkek ilişkilerini, mevcut durumun ne olduğunu, kime yaradığını sorgulamak zaruri.
Bir kere soru sormaya başladığınızda şunları görmek kaçınılmazdır.

Alevi kadınlar hem inançları nedeniyle kimlik açısından devlet ve iktidar tarafından ezilip hem de kadın oldukları için başta erkekler olmak üzere yine devlet ve iktidarlar tarafından ezilip sömürülürler.

Alevi kadınların sorunlarının sorumluları devlet, iktidarlar ve erkekler olduğu için kadınların mücadele politikaları bunların Alevi kadınları zayıflatan duruşlarına karşı üretmelidir. Yani mücadele iki alanda kristalize olmalıdır.

İlk olarak inancı ve kadın olması nedeniyle devlet ve iktidarların Alevi kadınlara karşı politikalarıyla mücadele edilmeli. Bu mücadele özel olarak Alevi kadınlara yönelik ayrımcı tutumların yanı sıra Alevilik inancının diğer tüm inanç ve dinler gibi eşit kabul edilmesi, Alevi toplumunun eşit vatandaşlar olarak ayrımcılığa uğramaması da hedefler arasında olacaktır.
Alevi kadınların aynı zamanda kadın olarak (bir inanca sahip toplumsal cinsel grup olarak) özgün mücadele alanları da mevcut. Bu mücadele kadınlık kimliği, kadın emeğinin sömürülmesi ve beden politikaları (devletin ve iktidarın ötekileştirdiği toplumsal grupların kadınlarına yönelik uyguladığı ırkçı, şoven, tekçi, militarist, ötekileştirici beden politikaları, kadınlar üzerinden üretilen cinsel içerikli nefret söylemleri, doğurma-doğurmama, kürtaj, kılık kıyafet vb) zeminlerinde yükselecektir.

Bu mücadele çerçevesinde devletin ve iktidarların kadınlar karşıtı uyguladığı pratikler, yasalar, yasaklar, baskılar teşhir edilerek, Alevi kadın kurumlarının bizzat kendilerinin verdiği mücadelelerle ve yanı sıra kadın hareketi ve feminist hareketle buluşularak verilecek ortak mücadelelerle kazanılmaya çalışılacaktır.

Alevi kadınların mücadele edeceği ikinci alan Alevi toplumu ve Alevi kurumları içindeki kadınları ikincilleştiren cinsiyetçiliğe karşı verilecektir. Bu, diğerinden daha zor ve kuşku yok ki önemli.

Alevi kadınlar, başta Alevi aileler, yanı sıra Alevi kurumlar olmak üzere buralardaki erkek egemen davranışları, anlayışları, alışkanlıkları, kuralları, yasaları değiştirmek için ısrarlı çaba içinde olmalı.

“Babadır, kocadır, başkandır, dededir” diyerek yapılan cinsiyetçilikler sineye çekilmemeli, göz yumulmamalı, cinsiyetçiliğe karşı kararlı bir duruş sergilenmeli. Kadınlar evde ve Alevi kurumlarında kendilerinden alınan hakları geri almak için usanmadan, uslanmadan mücadele etmeyi göze alabilmeli.

Hak istediği için utanmamalı, kendisini suçlu hissetmemeli.

“Neresini düzelteceksin, hepsi aynı, her yerde cinsiyetçilik var” diyerek erkeklerle ve erkeklikle uzlaşmak, erkeklik oyununun kurallarına göre bir yerlere gelmeyi hedeflemek, susarak ya da erkeklerin suyuna giderek onların gözüne girmeyi düşünmek yerine erkeklikle açıktan mücadeleyi hedeflemeli.

Alevi kadınlar, Alevi toplumunda hala “laf olsun diye” de olsa kabul edilen eşitliği, Alevilik inancında kesin olarak bulunan kadın erkek eşitliğini akıldan çıkartmayarak, bu zemini sahiplenen, Alevi kurumları ve Alevi aileleri bu eşitlik anlayışına göre şekillenmeye zorlayan ortak örgütlü bir hattı savunmalı.

Başka türlü kazanma şansı yok.

Bunun için eviçinde kadın erkek arasında ortak işbölümü, kız-oğlan çocuklar arasında ayrımcılık yapmadan eşit davranabilme pratikleri ve elbette evlilik içinde edinilen malların ortak mülkiyeti, bu mülklerin eşit denetimi sağlanmalı. Mal, mülk sadece erkeklerin üzerine değil, kadın ve erkeklerin üzerine eşitçe kaydedilmeli. Sıklıkla erkeklerin kadınlardan çaldıkları miras da kadın ve erkeklere eşitçe paylaşılmalı.

Alevi kurumlarının program ve tüzüklerinde kadın hakları lehine düzenlemeler daha da gecikmeden yapmalı. Kadın erkek eşit diyen bir inancın program ve tüzükleri eşitlikten uzak olamaz.
Alevi kurumları artık karar vermeli, Alevilik inancının eşitlik ilkesini sahipleniyorlar mı, sahiplenmiyorlar mı?

Alevi kurumlarında, Alevi kadınlar, kadın hareketi ve feminist hareketin mücadele vererek elde ettiği kazanımlardan geri talepleri kabul etmemeli. Siyasette kadın ve erkeğin eşit temsilini simgeleyen eş başkanlık sisteminde ısrarcı olunmalı. Çünkü Alevilik inancındaki Dede ve Ana’nın varlığı, Aleviliğin eş başkanlık ve eşit temsili içerdiğini göstermekte.

Kadınların yönetim organlarında daha fazla yer almasını sağlamak üzere uygulanan yüzde 30-40 kotalar olumludur ancak kadın mücadelesinin kazanımları açısından yeterli değildir. Asıl olarak tıpkı temsiliyette olduğu gibi yönetimlerde de eşit katılım esas olmalı, kadınlar hayattın içinde olduğu gibi yönetimlerde de en az yüzde 50 eşit katılımla temsil edilmelidir.

Alevi kadınlar bilmeli ki kadın hareketinin ve feminist hareketin kazanımları kendilerine annelerinin sütü kadar haktır.

Ama Alevi kadınlar bu haklarla kazanmak ve daha fazlasını elde edebilmek için, Hace Bektaş Veli’nin söylediği gibi “eş değil, eşit olmak” için daha çok örgütlenmeli ve birlikte hareket etmeli.
Alevi kadınlar Kıbrıs, Avrupa, Türkiye’deki kadınlar olarak ortak kurultaylar, çalıştaylar, toplantılar, sempozyumlar, paneller vb etkinlikler yaparak sorunları ve çözümleri ortak tespit edip ortak mücadele hattı kurarak birlikte eşzamanlı mücadeleler örebilmeli.

Aksi durumda kurumlarda tek tek, birbirinden habersiz, bağlantısız, birbirinin kazanımından, başarısından etkilenmeyen dağınık ve müdahaleye açık kalmak işten bile değil.

Mevcut durum aslında biraz bunu göstermekte. Daha da toparlanmaya ihtiyaç olduğu ortada.

Mevcut “dağınık” durum nedeniyle Alevi kadınların mücadelesi taş taş üstüne koymakta zorluk yaşıyor.

Oysa ne çok kurumda, ne çok kadın canla başla, olağanüstü performanslarla çalışıyor. Bunların aynı yerde buluşmasının sağlanma yolları bulunmazsa maalesef Alevi kadın hareketi oluşamıyor, kazanımlar arttırılıp, yaygınlaştırılıp kalıcılaştırılamıyor.

Bunun için elbette federasyonlar ve merkezi kadın örgütlenmelerinin üzerine çokça görevler düşmekte.

Bütün bu sorunlarımızı tartışıp çözüm yollarında ortaklaşmamızı sağlamak üzere, Türkiye’de ve Avrupa’da hep birlikte organize edilecek “Alevi Kadın Kurultayları”nın yapılmasının önünde engel olduğunu düşünmüyorum.

Kadınlar isterse başarmak mümkün.

Kadıncıl aşk ile

EN SON EKLENENLER