Alevi örgütlerindeki yalnızlık halinin tehlikeleri

Hüsnü ÇAVUŞ

Yalnızlık, bir tür içe kapanma ve kendi tükenişini zamana yayma halidir. Çoğu Alevi örgütlerinin bu halinin temelinde ise “içe kapanarak iktidarını kaybetmeme kaygısı” bulunmaktadır. Ki bu kaygı, hem Aleviliğin güzelliklerini herkesle buluşturma amacı ve hem de Alevi tarihindeki toplumsal mücadele gerçekliğiyle çelişmektedir.

Nedir bu güzellikler? Ahlaki politik toplumun temel özellikleri olan demokratik komünal değerlerdir. Bu değerler, “eline-beline-diline-aşına-eşine-işine” sahip olmak, demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü, adalet, eşitlik, özgürlük, dayanışma, paylaşım, rızalık gibi devlet dışı olmanın toplumsal özellikleridir. Devlet eksenli olmak, bu değerlere ihanet olarak algılanır. Zaten tarih boyunca devletlerin Alevileri sakıncalı görerek kültürel, fiziki ve coğrafi katliam ve soykırımlara tabi tutması da onun bu özelliklerinin iktidarlar için tehlikeli görülmesindendir. Bu nedenle, kendi dışında olanı kendine benzeterek sistemin köleleri durumuna getirmek istemişlerdir. Bu devlete uzak bütün inançlar ve ulusal kimlikler için de böyledir.

Alevilerin belli bir süre gizlenerek-içe kapanarak yaşamasının, kendini koruma refleksli olduğu kabul edilebilir. Ama günümüzde ulaşmış olduğu örgütsel seviye gerçekliği göz önüne alındığında, bunu makul görmek doğru bir yaklaşım olamaz.

Raye Haq-Alevilik-Kızılbaşlık-Kakailik-Yaresanlık aynı zamanda güzel dostluk, barış ve kardeşlik, iyilik, doğruluk, lokmasını paylaşma, düşeni kaldırma ve feryad edenin acısına çare olma inancıdır. Dergahının ve gönlünün kapısı bütün mazlumlara açıktır. Uzatılan hiç bir mazlumun elini görmezden gelmez. Ve aynı zamanda bu hakikat yolu, toplumsal yaşamın örgütlenmesine ilişkin yani ekoloji, barınma, iş, beslenme, yönetim gibi bütün toplumsal sorunlarına ve işlerine ilişkin de doğrudan katılım gösterir, sözünü söyler ve karar sürecinde olmak ister. Yani siyaset-politika yapar. Kendi tarihindeki yol erenlerinin direnişleri bu siyasetin kendisiydi. Pir Sultan bu siyaseti yaptığı için asılmıştı. Rıza Şehri‘ne ulaşmak bu mücadelenin bir arzusuydu. O zaman bütün bu gerçeklere sırtını dönerek, “Aleviler siyasetten uzak durmalıdır, Alevi dernekleri siyaset yeri değildir” gibi bu inanca ve bu yolda ser vermiş direnişçilerine ters düşmenin anlamı nedir? Nesimi pişmanlık gösterip kurtulmak varken, derisinin yüzülmesini göze alarak direnişini sürdürme siyasetinden neden vaz geçmedi? Pir Sultan neden “dostun attığı gül yaralar beni” dedi ve boyun eğmedi? Alevi tarihinde bunun yüzlerce örneği bulunmaktadır. Tıpkı yüzlerce yol düşkünlerinin örneği gibi.

Bütün bunlar çok net ve biliniyor iken, Alevi örgütlerinini çoğu neden hala toplumsal sorunlara karşı dostlarıyla birlikte mücadele etmek yerine içe kapanmayı tercih etmektedir? Neden hala inançsal kimliğine ters düşerek ulusal, sınıfsal, cins ve diğer kimlikleri yokmuş gibi davranmakta, ilgisiz kalmakta veya itirazlarını tek başlarına küçük bir grupla sadece sözde bir iki genel cümleyle kamuoyuna açıklamaktadır? Artık net olarak açığa çıkmış ve gelinen aşamada yaşanan pratiklerden hareketle netleşmiştir ki bu yalnızlaşma-dostlarıyla ortak hareket etmeme durumu, Alevi örgütlerinin bir iktidar hastalığıdır. “Alevi derneklerinde siyaset yapılmaz” söylemi de bu hastalığı gizlemek için belirtilmektedir. Kuşkusuz makalemize sığmayacak daha bir çok nedenleri de bulunmaktadır.

İşte bu hastalık ve korku, Raye Haq (Alevi) süreğindeki demokratik komünal değerlerin hem herkesle paylaşılmasını, hem dostlarla ortak mücadelesini engellemekte ve hem de bu inancın sözde mensupları eliyle etkisizleştirilmesine neden olmaktadır. Bu aynı zamanda devletin ve İran’ın da özel yönelimlerinin kültürel soykırımına güç katmaktadır. İşte özellikle Madımak katliamı sonrası gelişen örgütsel atılımın bugün inişe geçmesinin ve yayın organlarının Aleviler üzerinde istenilen etkiyi gösterememesinin temelinde bu gerçeklik kadar, buna karşı direnenlerin yetmezlikleri de yatmaktadır. Alevilerin kendi ulusal problemlerine uzak durulmasını da buraya bağlamak gerekir. Bu itibarla Aleviler bulundukları halden olması gereken hale doğru bir geçişi başaramazlarsa, gelecek kuşaklara devredecekleri ahlaki politik temelli Rıza Şehri‘nin demokratik komünal değerlerinin çok daha fazla aşındırılmasının da vebalini taşıyacaklardır.

Alevi örgütlerinin artık iç sorunlarına enerji tüketmeyi terk ederek, Alevilere doğru öncülük yaparak toplumsal sorunların çözülme mücadelesi için başta Kürt Hareketi olmak üzere, bütün devrimci demokratik güçlerle ortaklaşmaya yönelmeleri gerekmektedir. Çünkü kendi sorunlarını çözmesinin de başka yolu bulunmamaktadır. Eğer bunu başarabilirlerse, Kürt, Türkmen ve farklı ulusal kimliklerden Aleviler olarak da Kürdistan‘ın özgürleşmesi ve Türkiye‘nin demokratikleşmesine de katkısı olacaktır. Eğer Aleviler eşit yurttaşlık hakları istiyorlarsa yalnızlığını terk etmek dergah ve gönül kapılarını bütün insanlığa açıp öz savunmasına da yoğunlaşarak, inancına uygun davranmak zorundadır. Yasaklı olan inancının ulusal kimlik yanına yönelik bir soykırım uygulanırken bu olmuyormuş gibi davranmaya devam edilirse, diğer yanını da kaybedeceğini artık anlamalıdır. Yoksa yarın ah vah etmenin hiç bir faydası olmayacaktır. Çünkü çok daha tehlikeli günlerin çanları çalmaktadır. Alevi örgütleri bu sesi duyarak tedbirlerini almakla yükümlü olduklarını ve öncülüğe layık olmaları gerektiğini, daha fazla geç olmadan anlamak durumundadırlar.

özgür politika

27 01 2020

EN SON EKLENENLER