Alevilerde Bava Dûzgin Ziyareti

Kızılca YÜRÜR

Dêrsim’in Nazımiye ilçesinde bulunan Bava Dûzgin/Düzgün Baba Ziyareti,
1) cem merasimi,
2) adak adanan kurbanların kesimi,
3) ziyaret binasının arkasında yükselen dağda çeşitli kutsal sayılan noktalarda, belirli sırayla yerine getirilen haç görevleri,
4) ziyaretin yer aldığı köyden gelen ailelere ve misafirlere lokma dağıtılması ve
5) çeşitli niyetlerle rüyaya yatılarak, sorunlara çözüm aranması
gibi bir dizi ritüelin yerine getirildiği bir merkezdir. Ayrıca, cemevinin birinci ve ikinci katında bulunan odalarda, cem tutulan meydanda ve Bava Dûzgin’ın mekanı olarak bilinen mağarada, ziyaretçiler geceleyebilir.
Hastalıktan iyileşme, çocuk sahibi olma, bir eş bulma gibi dileklerle ziyarette uyuyan kişilerin, rüyada, Bava Dûzgin, onun gönderdiği bir vekil, Bava Dûzgin’nın suretine büründüğü bir insan ya da hayvan (örn. yılan) veya Xizir ile karşılaştıkları düşünülür. Rüyanın oluşturduğu özel ara alanda Bava Dûzgin’ın, kendi var olduğu zaman ötesi boyuttan, ölümlülerin var olduğu zaman-mekan boyutuna müdahale edebildiğine inanılır. Bava Dûzgin, niyeti iyi olan, sorununa çözüm arayarak ziyarete doğru yaklaşan ve hem düşünce, hem eylemde kötülüğü bulunmayan insanlara olumlu ve destekleyici müdahalelerde bulunabilirken, toplumsal dayanışmaya aykırı davranan, ziyarete ya da çevresine zarar veren, ona verdiği sözü tutmayan kişilere olumsuz ve yıkıcı müdahalelerde de bulunabildiği anlatılır.
Ziyarete yapılan hatayı telafi etmek bazı durumlarda mümkündür, bu durumlarda da, Bava Dûzgin, genellikle rüya yoluyla, yerine getirilmesi gereken görevleri bildirir. Demek ki, manevi alanla teması sağlayan bu rüyaları görmek için, hem insanlar çağrıda bulunabilir, hem de Bava Dûzgin kişiyi ziyaretine çağırmak, pişmanlık karşısında bir cezayı kaldırmak veya uyarıda bulunmak için rüyaları kullanabilir.
Bu yazıda, ziyaretin bir işleyiş alanı olan “rüyaya yatarak iyileştirme” fonksiyonuna odaklanılacak. İşlevci bir yaklaşımla, ziyarete yüklenen anlamların ve ritüel uygulamalarının, toplumsal dayanışma ağlarının işleyişinde ne gibi görevler üstlendiğine bakılacak.
Tıp uzmanları ve tıp tarihçileri arasında, “folklorik tıp uygulamaları”, “geleneksel şifa yöntemleri” gibi tanımlarla kategorize edilen, bir grubun genellikle sözel ve deneyim yaşamaya dayalı aktarımlarla kuşaktan kuşağa geçirdiği iyileştirme yöntemlerinin, tam da geleneksel olduğu, değişmez ve zamansız olduğu var sayılır. Antropolojik bir bakışla, şüphesiz bu önyargı kabul edilemez. Üstelik, pratik değeri olan ve zaman içinde aktarılmaya değer görülen toplumsal bilginin geçirdiği değişimler, grubun yaşadığı ve tepki verdiği siyasi, ekonomik değişimlerin iyi bir göstergesi kabul edilebilir.

Toplumsal dayanışma

Mezopotamya ve Anadolu’da çok sayıda rüyaya yatarak iyileşme ziyareti vardır ve çoğunlukla Alevi baba ve dedelerinin kerametiyle bağlantılı görülen bu mekanlar, toplum üyelerinden, hatta toplum dışından gereksinim duyan herkese açıktır. Bu işlevleriyle, hastalık gibi bireylere ağır acı ve yük veren, hem de toplumsal görevlerini yerine getirmelerine engel olan bir sorun karşısında, grubun bireyin sorumluluk ve çare arayışına katıldığı bir yöntem olarak, şüphesiz tüm rüyaya yatma mekanları birer dayanışma alanı şeklinde tanımlanabilir. Ancak, bunların hemen hepsinin, kendine özgü rüya dokuları, işleyiş biçimlerinde ufak farklar, evliyanın karakterinde toplumun ve içinde yaşadığı dünyanın, doğa koşullarının getirdiği belirgin ayırt edici hatlar olduğu gözlemlenebilir.
Geçtiğimiz yıllarda, Antakya’daki Şeyh Yusuf Hekim ve Tokat’ın Zile ilçesine bağlı Çeltek Köyü’nde bulunan Çeltek Baba Ziyaretleri’nde de kısa alan çalışmaları yapılmış ve rüya anlatıları derlenmişti. Ancak, Bava Dûzgin’ın, bu iki ziyarette rüyaya giren, iyileştirici evliyalardan farklı olarak, rüyalarla düzene soktuğu bir diğer alan vardır: Toplumsal dayanışma ilişkileri.
Bu alanda Bava Dûzgin sadece iyileştiren değil, aynı zamanda dayanışmaya aykırı davranan kişileri hastalıkla cezalandıran bir kuvvettir. Derlenen örneklerden birinde, Bava Dûzgin Dağı’na giderken, yola düşmüş bir kütüğü kaldırıp kenara koymayı aklından geçirmesine rağmen ihmal eden bir kişinin rüyasına kızıl bir yılan görünümünde giren Bava Dûzgin, kütüğün kaldırılmamasından dolayı hava karardıktan sonra bir kaza yaşandığını belirtmiş, kişinin boğazına çöreklenerek yüzünün bir kısmını sokmuştu. Ayrıca “istesem seni öldürebilirdim. Git, o yolu yaptır” diyerek, rüyada kişiye, uyandıktan sonra fark ettiği yüz felcinden kurtulmanın da çaresini söylemişti. Kişi, bu yolu yaptırdıktan sonra yüz felci geçmiş, böylece topluma karşı yerine getirmesi gereken dayanışma hizmetini bilinçli olarak ihmal ettiği ve zarara yol açtığı için ağır bir ders almış, bu öyküyle de başka toplum üyelerini dayanışma konusunda uyaran bir örnek olmuştu.
Bir diğer örnekte de Dêrsimli bir köylü, arabasıyla ziyarete giderken, aynı köyden, ama iyi anlaşamadığı bir kişi, yolda ona işaret ederek, onu da yanında götürmesini ister. Ancak ziyarete giden köylü arabasını durdurmaz, geçip gider ve hatta geride bıraktığı kişinin haline güler. Öyküde, kısa süre sonra araba bir kaza geçirmektedir. Köylünün hastanede gördüğü bir rüyada, aynı köyden bir dedenin suretinde görünen Bava Dûzgin, arabaya almadığı köylüsünden özür dilemesi ve ziyarette kurban kesmesi koşuluyla, onu iyileştireceğini söyler. Yani kaza, yoldaki ziyaretçiyi almadığı için gerçekleşmiştir. Aynı rüyayı, sureti rüyada beliren dede de görmüştür; ertesi gün iki kişi birbirinden habersiz aynı rüyayı çevrelerine anlatırlar. Hemen hastaneye çağrılan hasım kişiden özür dilenir, kurban kesilir ve hasta sağ salim hastaneden çıkar.
‘İyileştirme ziyaretleri’ çerçevesinde, hastalık, kaza gibi bedene etki eden ve büyük oranda rastlantısal kabul ettiğimiz felaketler ile, eşlerin çocuğunun olmaması gibi fizyolojik işlev bozukluğu kabul ettiğimiz sorunların daha geniş bir kozmik etki-tepki ağına dahil edildiğini, hem teşhis hem tedavi aşamasında bu sorunların, toplumsal hizmetler ve topluma etki eden algı ötesi kuvvetler bağlamında ele alındığını görüyoruz. İşte tam da bu hizmetlerin ve topluma etki eden algı ötesi kuvvetlerin toplumdan beklentilerinin çeşitli ziyaret örneklerinde farklılık gösterdiğini söyleyebiliriz. Bava Dûzgin ve ait olduğu toplum, iyileştirme rüyası anlatılarına bakılırsa, toplumsal dayanışmaya büyük önem vermekte, birey bu dayanışma içinde üstüne düşen hizmeti yerine getirmez, bu nedenle diğer toplum üyelerine zarar verirse, hastalık ve felaketi hak etmektedir. Bava Dûzgin de, doğaüstü kuvvetleriyle, bu uyarı-ceza-bedel ödenmesi ve affetme mekanizmasını işletmektedir.

Anlatılar ve işleyiş

Bava Dûzgin Ziyareti’nin evliyasının rüyalarda ak sakallı bir dede olarak göründüğü söylense de, aslında Bava Dûzgin’nın henüz genç yaşta, evlenmeden ve çocuk sahibi olmadan sır olduğu anlatılmaktadır. Bu nedenle, “muradına eremediği için, başkalarının muradını yerine getiriyor” denmektedir. Çeşitli hastalıklardan muzdarip kişiler ziyarete başvursa da, ziyaretin en yaygın kullanımı, çocuk sahibi olmak isteyen kişilere bereket sağlamaktır. Soyun sürmesine katkıda bulunan bu işleviyle, ziyaret üreme ve doğum konularında, bireylerin üstünde kurulan yoğun baskıyı hafifletmekte, bunu dünyevi olanın ötesinde bir alana taşıyarak, toplumun ortak yükümlülüğüne de sokmuş olmaktadır. Zira, bir iyileştirme ziyareti aynı zamanda bireyin ya da bir ailenin kendi kaynaklarıyla çözemediği bir soruna, toplumun biriktirilmiş hafızasında, kültürel sorun çözme yöntemlerinde çözüm aramasının bir alanıdır.
Başarılı bir iyileşme anlatısıyla, birey toplumun bilgisine sadakatini ve bu bilgiye vakıf olduğunu kanıtlayarak, topluma aidiyetini teyit etmiş olmaktadır. İyileşme anlatılarında vurgulanan “tek bir dokunuş, darbe ya da hamleyle, hasta kişinin iyileştirilmesi” gücü, toplumun geliştirdiği bu çare arama yöntemine güvenmenin bu sadakati haklı çıkardığını göstermektedir. Birey, hastalık durumuyla tek başına başa çıkmak zorunda değildir, ziyarette rüyaya yatarak iyileşen kişi, toplumsal dayanışma ağlarının, onun kavrayışı ötesindeki alanlarda bile iş gördüğünü yaşamaktadır. O da, iyileşme anlatılarıyla, bu ağların süregitmesini destekler ve çare arama yönteminin yaygınlaşmasını sağlar, bilgi aktarımının hem üreticisi hem aracısı konumuna gelir.
(Yazarın, yaptığı araştırma kapsamında görüştüğü – e.n.) bir görüşmeci, ziyaretlerin ancak son 5-6 yıldır yeniden kullanıma açıldığını, ama bundan sonra yoğun bir ilgi geliştiğini açıklamıştır. İstanbul’da yaşayan bu görüşmeciye göre, özellikle kentlerde yaşayan Dêrsimli genç nüfus, ziyaretleri “öğrenilmiş bir ibadet sürecinin, bilinmez zamanlarda gidişatı belirlenmiş ritüellerin takip edildiği dini mekanlar”dan ziyade, “kimliklerine ilişkin duygusal bir deneyim geçirdikleri ve Alevi kültürünü sürdürdükleri yerler” olarak yaşıyordu. Bir diğer görüşmeci de, ziyaretlerin manevi gücün yoğunlaştığı yerler olduğunu, burada her bireyin, manevi olanla kendine göre temasa geçtiğini, bunun için belli ritüeller ya da aracılar gerekmediğini belirtmiştir. Ancak 3 farklı görüşmecinin belirttiği bir nokta, ailelerinin onları çocukluklarından beri her sene bir kez Bava Dûzgin’e getirdiği, hatta orada beraber gecelendiği yönündedir. Demek ki, burada ailelerin çocuklarına vermek istediği, sözel olarak değil, yaşanılarak aktarılan bilgiler vardır. Çocukların, ebeveynlerine kıyasla, bu bilgiye nerelerde ve ne derece manevi önem atfettiği, bu maneviliğin yaşanmasında ortak ve toplumsal deneyimi nereye yerleştirdiği, araştırılması gereken bir konudur. Ancak büyük olasılıkla, kentlerden ziyarete gelen gençler ile yörede yaşayan, yetişen genç kuşaklar arasında ziyarete ve ritüel akışına yaklaşım açısından farklar vardır. Yine de ortak bir eğitim sistemi içinde yer almaları ve ülkemizde popüler medyanın, özellikle televizyonun etkisi, bu farkların çok da büyük olmamasına yol açıyor olabilir.
Dêrsim bölgesinde, kamu sağlık ocakları ve devlet hastanelerinin yanı sıra, özel sağlık kurumları da bulunmaktadır. Modern sağlık kurumlarının işleyişi, verimliliği ve halk arasında bunlar hakkında paylaşılan bilgi, aynı zamanda fabrika üretimi ilaçların ulaşılabilirliği, iyileşme amacıyla ziyaretlere başvurulmasını nasıl ve ne derece etkilemektedir? Anlatılar, modern tıp yöntemleri ve iyileştirme ziyaretlerinin birlikte kullanıldığını teyit etmektedir. Ancak ilaç endüstrisi ve sağlık kurumları, belli hastalıkları ziyaretlerin alanından çıkarmış olabilir. Örneğin, bir görüşmeci, enfeksiyon hastalıklarında, cerrahi müdahale gerektiren durumlarda ve organ bozukluklarında, ziyarete başvurulmadığını belirtmiştir. Oysa, 56 yaşındaki bir görüşmeci, ailesindeki bir anlatıya göre, kurşun yarası almış ve kurşun çıkarıldığı halde ateşli ve bilincini kaybetmiş halde yatan dedesinin ziyarete götürüldüğünü ve rüyada Bava Dûzgin ile karşılaştıktan sonra iyileştiğini belirtmiştir. Ziyarette geçmişte ve günümüzde hangi sağlık sorunlarına çözüm bulmak için rüyaya yatıldığına dair farklı kuşaklardan Dêrsimlilerle görüşmek gerekir.

Ziyaretlerin yarı-geçirgen yapısı

Görüşmelerin tümünde sorduğumuz bir soru, Bava Dûzgin’ın kendi toplumundan insanların sorunlarına daha fazla çözüm getirip, getirmediğiydi. Bu soru, toplumun ziyaret yoluyla işletilen dayanışma ağlarının sınırlarını nasıl çizdiğini anlamak için önemliydi. Tüm görüşmeciler, ziyarete başvuran kişinin toplumsal aidiyetinin, yardım almak açısından bir önem taşımadığını söyledi. Buna göre, Anadolu’nun farklı kentlerinden, Alevi ya da Sünni, çok sayıda insan buraya geliyordu ve İstanbul’da Bava Dûzgin’ın methini duyup, Dêrsim’e gelen ve hastalığına şifa bulan Sivaslı bir Sünni vatandaşın öyküsü de, anlatıldı. Uygulamayla öğrenilen ritüel adımlarına hakim olması mümkün olmayan, dışarıdan gelen bir kişi şüphesiz grup üyelerince hemen ayırt edilmekte ve ziyaret bu kişilerin kullanımına açık olsa da, grup kendinden olmayanı, ortak uygulama bilgisine sahip olmaması yoluyla, belli bir sınırda tutabilmektedir. Bu nedenle, burada tamamen kimlik sınırlarının kalkmasından ziyade, mekana bağlı, yarı-geçirgen bir geçici ritüel cemaati oluşumundan bahsedebiliriz.
Buradaki sorumuz: Alevi ve Dêrsim aşiretlerinden olmayan kişilerce ziyaretin kullanımı, her zaman bu şekilde mi düzenlenmekteydi? Yoksa, bu yarı-geçirgen yapı zaman içinde daha kapalı veya, daha açık bir hal mi aldı? Bu değişim, toplumun kendinden farklı gruplarla iletişim ve ittifaklara açıklığı açısından, bize ne söylemektedir? Üstelik, pratikte gerçekten ziyarete Dêrsim ve Alevi cemaati dışından insanlar gelmekte midir? Bu durum kuvvetle olasıdır, zira Diyanet İşleri Başkanlığı Sünni vatandaşlara ziyaret ve türbe uygulamalarını yasaklamıştır ve bu ritüeller, resmen caiz değildir. Sünni türbelerinin çoğu kilitlidir ve ritüel uygulama alanları kapatılmıştır. Bu durum, Sünni inananları, Alevi ziyaretlerinden faydalanmaya yönlendirmektedir ve Bava Dûzgin, tüm Türkiye’de bilinen bir iyileştirme – bereket arama merkezidir. Ancak, böylesi bir ortak kullanım varsa, bunun ne zaman, nasıl yoğunlaştığı, zamanımızda bunun getirdiği karşılaşma ve sınırları yeniden çizme deneyimleri, geçmiş kuşakların anlatılarıyla kıyaslanmalıdır.
Bava Dûzgin Ziyareti’nde görüştüğümüz bir dede, geçmişte insanların ziyaretle ilişkisini, daha fazla kendilerini zorlayarak ve eğiterek kurduğunu belirtti. Dedeye göre, günümüzde ziyaretle ilişki, bir para temelli alış verişe dönmüştü: İnsanlar ziyarete para bağışında bulunarak, ciddi ücretlerle kurban alıp keserek, görevlerini yerine getirdiklerini ve gereken fedakarlıkta bulunduklarını düşünüyorlardı. Para ekonomisinin ziyaretlerde kurulan toplum ilişkisini ve ritüel uygulamasını belirlemesi ve dönüştürmesi, ne zaman ve hangi dinamiklerle hız kazanmıştı?
Muhtemelen, nüfusun önemli bir kısmının kentlere göç etmesi burada bir rol oynamıştır. Emeğini satan ücretli çalışanlar olarak, geçimlik üretim yapan köylülerin aksine, girdikleri işlerine ve emeklerine yabancılaşma süreci, bölgelerine ve ziyaretlerine görev ve sadakat anlayışlarını da değiştiriyor, burada da, paranın aracılığıyla sunulan bir emek ve çaba, daha doğrudan; çile ve zorluk çekerek kurulan ilişkinin yerini alıyordu. “Eskiden bu dağa yalın ayak çıkılırdı” sözünde vurgulanan da, bu değişim olabilir.
Dedenin ifade ettiği rahatsızlık, para ekonomisiyle, aşiret yapısının geçimlik üretime dayalı ekonomisi arasındaki çatışmaya; birbiriyle uyuşamaz ama, ziyaret yapısında birlikte var olmak zorunda kalan iki farklı üretim ve kaynak kullanımı sistemine işaret etmektedir. Üretim ilişkilerindeki değişimin, kültürel ve dini yapıların dönüşümüne etkisini incelemek için, bu değişim sürecinin takibi verimli veriler sunabilir.

 

EN SON EKLENENLER