Alevilerde değişimi ve mücadeleyi tartışmak

CİHAN EREN

Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) otuzuncu kuruluş yıldönümünü zengin bir etkinlikle kutladı. Etkinliğin ‘Yol bir sürek bin bir’ ilkesi ile düzenlemesi anlamlı olmuştur. Bu Alevi inancının özünü temsil ediyor.

İnanç merkezli toplumsal ve siyasal bir örgütlülüğün otuz yıl aralıksız mücadele etmesi bir başarıdır. Sadece AABF değil tüm Alevi örgütleri, özellikle 1990’lardan beri Alevi inancına ve Alevilere büyük hizmetlerde bulunuyor. Alevilerin bugün cesaretle kimliklerini ifade etmesinde bu örgütlü mücadelenin yeri tartışmasızdır. Bu mücadele tarihi değerde birikim ve tecrübe sağlamıştır. Her ne kadar devlet Aleviliği hukuk içinde kabul etmemiş olsa da artık Alevilerde inanç ve toplum olarak varlar. Türkiye ve Kürdistandaki demokratik mücadelenin önemli bir bileşeni ve etkili bir gücüdürler.

Örgütlü Alevi kurumlarının şimdiye kadar yaptığı hizmetler kutsallık derecesinde bir anlama sahiptir. Bu çalışmaları tüm eksikliklerine, hata ve yanlışlıklarına rağmen küçümsememek gerekir. Şimdiye kadar yapılamayanların nedenleri eleştirilmelidir. Bu eleştirileri de yapılan iyi ve güzel hizmetleri göz önünde bulundurarak yapmak kazandırıcı olacaktır.

Alevi toplumu, yaptığı hak hizmetlerinden aldığı güçle kendini sorgulayacak olgunluğa da kavuşmuştur. Bir süredir örgütlü topluluklar içinde ‘bundan sonra ne yapmalıyız, artık böyle topluma cevap olamıyoruz’ minvalinde değerlendirmelerin, eleştirilerin yapılmakta olması bu olgunluğu göstermektedir. Bize göre başta AABF’nin otuzuncu kuruluş yıl dönümü olmak üzere diğer Alevi örgüt ve kurumlarının örgütlü düzeyinden çıkarılması gereken temel sonucun bu olması doğru olacaktır.

Alevilerin yeni bir bakış açısıyla daha derin ve tarihsel olarak kendilerini ele almalarına ihtiyaç vardır. Çünkü Alevilerin güncel sorunları da en az diğer inanç ve topluluklar kadar tarihseldir. Bu nedenle Alevilerin yeni bir paradigmaya ihtiyaçları olduğunu da belirtmemiz gerekmektedir. Zengin yol ve yöntemlerle değişim sağlamak, bir atılım yapmak yeni bir bakış açısı ihtiyacını gündeme getirmiştir.

Alevilerin en başta kim olduklarını ve neden Alevi kaldıklarını tarihsel nedenleriyle ele almaları gerektiğini düşünmekteyiz. Kendilerini farklı kılan değerler sisteminin neden ve niçin, nerede ve kime karşı yaratılarak farklılık arz ettiğini bilince çıkarmadan bugün neden Alevi kalmak gerektiği doğru ve yeterince anlaşılamaz. Bu nedenle Alevi tarih akademilerine çok fazla ihtiyaç vardır. Demek ki cemevlerindeki Alevilik derslerini aşan bir eğitim örgütüne gereksinim doğmuştur.

Tarihe bakışta Selçuklularla başlayan Osmanlıda devam eden ve cumhuriyet Türkiye’sinde biçim değiştirerek sürdürülen Alevilere baskı ve zülüm Alevileri kendine has diyebileceğimiz bir ruhsallığa daha doğrusu ifade ediş tarzına mahkum etmiştir. Bu saldırıların yol açtığı tahribatların Alevilerde belli bir anlayışa da yol açtığı bilinerek tarihe ‘Alevice’ bakmak gerekmektedir. Bu ‘Yol bir sürek bin bir’ ilkesinin de gereğidir. Dolaysıyla elde edilmiş tecrübelere dayanarak, süreklerin kendilerini daha güçlü anlatması gündem olabilmelidir. Bu Alevileri kültürel, tarihsel, yaşamsal, ekonomik, siyasal anlatmak, kavratmak demektir. Hem sayıca hem de örgütlülükte etkili olan Türkmen ve Kürt Alevi süreklerine dönük çok ciddi saldırılar vardır. Türkmen Aleviliği Osmanlı ideolojik saldırı çizgisinin Kemalist yorumu ile özünden, Kürt Aleviler etnik kimlikleri de inkar edilerek asimile edilmeye çalışılıyor. Bu da Alevilerin mücadele tarihlerine daha çok eğilerek kendilerini güncellemeleri ihtiyacını doğurmuştur.

Toplumsal yaşamla ilgili tüm sorunlara karşı birlik içinde daha güçlü mücadele vermek, eksikliklerin görüldüğü bir diğer husus oluyor. Alevilerin siyasi konulara ilgisi giderek zayıflıyor. Bu tehlikeli bir gidişat olduğu için mutlaka önü alınmak durumundaki bir diğer yetmezliktir.

Alevilerde sosyal dayanışma zayıflığı da vardır. Pir ve Ocaklarını dahi Çıralıksız bırakma yaşanabiliyor. Kurumlarının ihtiyaçlarını eleştirdikleri diyanet bütçesinden talep edebiliyor. Kapitalist modernite ile inanç ve yaşam kültürünün öz ilkelerine dayanarak hesaplaşmak yerine, kapitalist maddiyatçılığı, ruhsuz biçimciliği ilericilik görmek gibi çok büyük bir yanlışın da yaşandığı görülmek durumundadır. Kadın konusu Aleviliğin en özgün yanıdır. Bu alandaki sorunları da aşmak gerekiyor.

Kısacası şimdiye kadar yaratılmış gelişmeleri her açıdan değerlendirerek bir yeniliğe yol açmak elzem görünüyor. Tabi ki AABF’nin de misyonunu ve rolünü görüp sorumluluğunun gereklerini yerine getirmeye devam etmesi halinde nice otuz yıllara daha büyük anlamlar katabilir.

Kaynak: özgür politika

EN SON EKLENENLER