Altıparmak: Türkiye’deki OHAL de AİHM kararları da atipik

Uygulanan OHAL’in Türkiye ve Avrupa tarihinde örneği olmadığı söyleyen Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak, AİHM’i bürokrasinin hakimiyeti altına girmekle eleştirerek, “Bizim OHAL nasıl atipik ise AİHM kararları da atipik” dedi.

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Ankara Şubeler Platformu tarafından OHAL’in bir yılı ve OHAL Komisyonu’na dair SES Ankara Şube binasında panel düzenlendi. Panelde, Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak konuştu.

‘ATİPİK BİR OHAL’

Altıparmak, Türkiye’deki OHAL ilanı ve uygulaması, hem Türkiye tarihi hem de bütün Avrupa’daki OHAL uygulamalarıyla karşılaştırıldığında atipik (örneği olmayan) bir nitelik taşıdığını söyledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’deki 120 bin kamu emekçisinin ihraç edilmesine dair Avrupa’dan gelen tepkilere karşı Doğu Almanya’daki ihraçları örnek göstermesini hatırlatan Altıparmak, “500 bin rakamı nereden çıktı bilinmiyor. Rakamlar doğru değil” diyerek, koşullara bakıldığında da her iki OHAL uygulamasının kıyaslanmasının yanlış olduğunu söyledi.

Altınparmak, OHAL ilanı sonrası Türkiye’nin Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Konseyi’ne (AK) “OHAL ilan ettim, sözleşmede (AİHS) askıya alınamaz denilen bütün hakları askıya alabilirim” şeklinde yazı gönderdiği söyledi. Bu durumun “daha geniş bir sınırlandırma” anlamına geldiğini belirten Altıparmak, daha önce ilan edilen OHAL dönemlerinde bile hangi maddeyi askıya alındığının açıkça bildirildiğini, bu açıdan OHAL’in atipik ve geçmişe göre daha ileri düzeyde olduğunu söyledi.

İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE

Askıya alınmayacak maddeler denildiğinde akıllara “işkence ve kötü muamele” geldiğini ifade eden Altıparmak, “Bu dönemde işkenceye dair çok ciddi iddialar var. İddialar her ne kadar resmi makamlar reddetse bile” dedi. Türkiye’nin “bireysel özgürlüğü kısıtladım” savunmasıyla insanların 30, 15 ve 7 gün gözaltında tutulduğunu belirten Altıparmak, gözaltında tutulan insanların avukat ve ailesi ile görüşme hakkının sınırlandırılmasının aynı zamanda işkence ve kötü muameleye girdiğini söyledi.

SUÇ VE CEZALAR GERİYE YÜRÜYOR

Altıparmak, bir başka önemli konunun da OHAL ile birlikte suç ve cezaların geriye gitmesi olduğunu söyledi. Böyle bir şeyin demokrasilerde mümkün olmadığı ve Sözleşmeye aykırı olduğunu dile getiren Altıparmak, OHAL KHK’lerinde yer alan “iltisak ve irtibat” suçlamalarının bu suç ve cezanın geriye gitmesi durumuna örnek teşkil ettiğini söyledi.

GÜNÜMÜZÜN OHAL’İ 83’ÜN OHAL KANUNA AYKIRI

Altıparmak, şimdiki OHAL uygulamalarının 1983 yılında çıkartılan OHAL Kanunu’na aykırı olduğunu belirterek, özetle şunları söyledi:

“Türkiye’deki OHAL ilanı ve devamında yapılan şeyler ulusal hukukun kendisine de aykırı. Askerler döneminde 1983 yılında alınmış OHAL Kanunu, bugün yetersiz görülüyor onu ve katbekat aşan uygulamalar yaşandı… Venedik Komisyonu, Anayasa’ya bakınca Türkiye’ye ‘121’inci madde ne anlama geliyor’ diye sordu. Çünkü OHAL Kanunu’nda hiç gösterilmeyen önlemler alınıyor. Örneği dernekler kapatılıyor. Oysa OHAL Kanunu’nda ‘3 ay süreyle askıya alınır’ deniliyor. OHAL Kanunu, geçici önlem alın ve sürekli sonuç doğurmasın diyor. Venedik Komisyonu bu konuda eleştiriyor. Ama Hükümet de KHK de OHAL Kanunu kadar güçlüdür diyor. Objektif birisi ‘OHAL Kanunu’na aykırı KHK çıkartılamaz’ der.”

KHK REJİMİ YARATILDI

Tüm bu çelişkilerin baş nedeninin Anayasa Mahkemesi olduğunu belirten Altıparmak, “Bir hukuk devletinde idarenin aldığı işlemleri denetlememekle kendini yok etmiş bir mahkemedir AYM. Siz 125 bin kişinin ihracının nedenini denetlemeycekseniz 5 bin kişi hakkında karar verseniz ne olur. Bu durum sınırsız bir KHK rejimi yarattı. Her konunun KHK yoluyla uygulandığı ve bunu kimsenin denetlemediği bir rejim… Bu KHK’ler iki ana grupta sınırlandırılabilir. Bireysel önlemler alan KHK’ler ve sonuçları devamlı olanlar. Bir diğeri ise insan haklarını doğrudan etkiyen ve genel yasalarda yapılan değişiklikler. Mesela yurt dışından dönmezsen vatandaşlık hakkını kaybedebilirsin deniliyor. Ya da Yüksek Seçim Kurulu (YSK) ile düzenleme yaptılar. YSK’nin karasız yapmayan yayınlarla ilgili yaptırımı varken KHK ile bu kaldırıldı. İlgisi olmayan uygulamalar” değerlendirmesinde bulundu.

AİHM DE ATİPİK

Altıparmak, böyle bir ortamda OHAL İnceleme Komisyonu’nun kurulma nedenleri ise şöyle açıkladı: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) Mayıs ayı itibariyle Türkiye’den giden başvurular sayısı 24 bin 600’ü bulmuş. Mayıs’ın sonuna gelindiğinde AİHM’in önüne gelen başvuruların yüzde 26’sını Türkiye’den gelen başvurular. Bunun öne kesilmezse sene sonu AİHM önünde başvuruların yarısı Türkiye’ye ilişkin olacaktı… İlk olarak Trabzon’dan bir öğretmenin başvurusunu reddederek AİHM topu taca attı. ‘İç hukuk yolunu tüket’ dedi. Mahkemenin siyasetinin de burada kaçırmamak lazım. Seçtiği başvuru temel meseleleri iyi bir şekilde tartışmıyor… AİHM zaman içinde giderek bürokrasinin hakimiyetine geçti. Birçok devlet kendi yargıcını temsil edenleri görmek istedi. Mahkeme, Avrupa Konseyi’ndeki siyasetin dışında kalmadı. Genel sekter ile hükümet pazarlık yapıyor, hükümet komisyon kuruyor, mahkeme kabul ediyor. Bizim OHAL nasıl atipik se Mahkemenin kararı da atipiktir. AİHM diyor ki Venedik Komisyonu da, ‘OHAL Komisyonu önermişti.’ Ama Venedik Komisyonu’nun yayınladığı raporunda, OHAL Komisyonu’na dair, ‘Bu benim önerdiğim Komisyon değil’ diyor.”

EN SON EKLENENLER