Anadilde Cem İbadeti

Hatırlıyorum, semahı ilk defa Dersim’de görmüştüm. Altı yaşımdaydım ilk semah döndüğümde. Köyümüzün meydanında, akrabalarımla beraber bir çember şeklinde ateşin etrafındaydık. Bir bağlamaya karşı onlarca ses deyiş söylüyordu, anlamadığım bir dilde. O gün orada ne yaptığıma dair en ufak bir fikrim yoktu. Belki de uyumam gereken bir saatte büyüklerim ne yapıyorsa onu yapıyordum. Bir elim göğsümde ötekisi dışarıda, sonra eller yer değiştiriyor… Fark ettiğim tek şey ise ninelerimin ve dedelerim yüzündeki mutluluktu. Altı yaşımda, o gün orada her ne yapıyorduysam, onları çok mutlu etmiştim.

O gün söylenen deyişlerin çoğu anlamadığım bir dildeydi: Kürtçe. Türkçe de söylendi elbette, onların da mânâsını anlamıyordum. Farklı bir dil kullanımı vardı. Türkçe deyiş dinlemeye devam ettim sonra; lâkin bundan sonra bir daha Kürtçe deyiş dinlemem 20 yaşıma tekabül etti. Anlamadığım mevzudur; bir insanın hangi dilde Hakk ile konuşacağına kim karar verebilir? Bu hadsizlik sebebiyle Alevilerin Türkçe dua etmesi mesele edilir. Şehirlerde gittiğimiz Cemevlerinde hep Türkçe Cem oluruz, dualarımız Türkçedir. Yine ilginçtir ki altı yaşında Kürtçe deyişler dinlemiş biri olsam dahi Kürtçe Cem olunabileceği aklıma bile gelmemişti.

2012 senesinde köy derneğimiz olan Civrak Derneği’nde Xızır Cemi olduk, dil Kürtçeydi. Daha doğrusu Dimilkî/ Zazacaydı. Tıpkı altı yaşımda olduğu gibi, bu dili bilmemekle birlikte kelime dağarcığımı biraz daha genişletmiştim. Bunu söylesem karşımdaki insanda tesiri olur mu bilmem; ama burada bir acı daha vardı. Değişen neydi? Anadilimizde gulbanglar mıydı sadece? Cemevlerinde her zaman Kerbela’ya ağlanır, burada da öyle oldu. Bir de Alevilerin unuttuğu Dersim mazlumlarına…

O gün, derneğimizde cem olacağını bilen bir arkadaşım bize katılmak istedi. Alevi olmayan arkadaşım çok özenerek geldi derneğimize, ilk defa cem olacaktı zira. Kendi isteği ile başına bir örtü bağladı ve yerleşti. Cem olmadan önce Pir konuşmaya başladı, anadilinde. Belki bir cümle söyledi, söylemedi, arkadaş “Ben anlamadığım bir dilde dua etmem” diye başındaki örtüyü çekti kafasından. Kalktı ve orayı terk etti. Kimse ceme girmek zorunda değil, cemde bizim hissettiklerimizi hissetmek zorunda değil. Meselem onun “anlamadığı dille”. Yüreğimize ağır gelen hâdise sebebiyle daha sonra yüzleştik onunla. Sorular basitti: “Sen Arapça duaların mânâsını biliyor musun? Bilmediğin yerde başörtünü kafandan çekip gidiyor musun?” Cevabı biliyorsunuzdur. Özür diledi.

İlk defa anadilim olan; ama aslında anadilim olmayan Kürtçe ceme katılışımda böyle üzücü bir hâdise yaşamıştık. İnsanlar görmezden geldiler; çünkü bizim kuralımızdır “gördüğünü örtüp görmediğini söylememek.” Görmedik ve cem başladı. Sonrası gözyaşı. Ne ilginçtir ki o gün de sorgulamadım, neden Kürtçe cem olmadığımızı cemevlerinde. Normaldir, gelenlerin ortak dili Türkçe, bu var kafamda; ama bana yöneltilen “Dersimliler neden Cemevlerine gelmiyor?” sorusu artınca sorgulamaya başladım. Sahi gelmiyorlar mı? Gelmiyorlarsa neden?

Bana öyle geliyor ki Kürt Alevileri, öteki olan Kürtlerin ve Alevilerin de ötekisi. Bunu anlamak isterseniz, bir “dernekte” Kürtçe cem olursa, lütfen gidin. “Yol bir sürek bin bir” dediğimiz gibi bin birinci süreğe mihman olmak gerek bir gün…

gazeteoniki

EN SON EKLENENLER