Andrea Nahles SPD’nin ilk kadın genel başkanı

Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) Pazar günkü olağanüstü parti kongresinde parti genel başkanlığına seçilen Andrea Nahles, SPD’nin 155 yıllık tarihindeki ilk kadın lideri oldu.

Nahles, sonbaharda Hrıstiyan Birlik Partileri, Yeşiller ile Hür Demokrat Parti arasındaki koalisyon görüşmelerinin başarısız olması sonrasında alaycı bir şekilde “Sosyal Demokrat Parti’ye ihtiyaç doğdu” demişti. Alman siyaseti ve özellikle de SPD açısından sıkıntılı olan bu süreç büyük koalisyonun kuruluşuyla sona erdi. Almanya’da sosyal demokrasinin tanıdık simalarından olan Nahles’in şimdi SPD’nin başına gelmesi ise bir tesadüf değil.

Nahles 21 Ocak tarihinde Bonn’da düzenlenen SPD kongresinde partinin gizli lideri konumuna gelmiş, bu kongrede siyasi kariyerinin en kayda değer konuşmasını yapmıştı. Siyasi gözlemcilere göre o dönem SPD Genel Başkanı Martin Schulz hayal kırıklığı yaratırken üyeleri sürükleyen ve onları Hristiyan Demokratlarla koalisyon çizgisine getiren Nahles oldu. Sert bir biçimde koalisyon pazarlıklarına girmek gerektiğini çarpıcı sözlerle üyelere anlatan Nahles, büyük koalisyonun kurulmaması hâlinde vatandaşların SPD’ye olan desteklerini çekeceklerini savundu. Nahles SPD’nin büyük koalisyona karşı çıkan Kevin Kühnert liderliğindeki gençlik örgütüne karşı da sırtını dönen net bir pozisyon aldı.

SPD'nin yeni Genel Başkanı Andrea Nahles Başbakan Merkel ile

SPD’nin yeni Genel Başkanı Andrea Nahles Başbakan Merkel ile

Andrea Nahles’in yükselişi

1970 yılında Eifel bölgesinde doğan Nahles bir işçi ailesi çocuğu. Babası duvarcı olan Nahles bir beyanında babasının “omuz, diz ve sırtının sakat olduğunu” söylemişti. Sadece bu kökeni bile Nahles’in inandırıcı sayılmasının bir nedeni. Partinin sol kanadı içinde tanımlanan Nahles iş bitirici bir figür olarak biliniyor. Yaşadığı Weiler’da bir SPD örgütü olmadığı için 18 yaşında kısa sürede bu örgütü kuran da o olmuştu. Nahles partinin tabanıyla da iyi ilişkilere sahip. Nahles 1995 yılında SPD’nin gençlik örgütü Genç Sosyalistler’in (Jusos) lideri oldu. Savunduğu siyaset, 1998 yılında başbakanlık koltuğuna oturan Gerhard Schröder’den ziyade, daha sonra Sol Parti’ye geçecek olan Oskar Lafontaine’in çizgisine yakındı. Nahles, Schröder’in Agenda 2010 adlı sosyal devleti küçülten politikalarını düzenli olarak eleştiri konusu etti. Ancak bu eleştiriler parti içindeki kariyerine engel olmadı. Tersine önce parti meclis grubunda yürütme kurulu üyesi, 2009 yılında da grubun genel sekreteri oldu. Nahles karşıtlıklardan çekinmeyen, tartışmayı seven yönüyle biliniyor.

2013 yılında CDU/CSU-SPD koalisyonu içinde Almanya Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yapan Nahles sol profilini daha da keskin hâle getirme fırsatı bulmuş oldu. Asgari ücret düzenlemesi, 63 yaşında erken emeklilik gibi uygulamalar Nahles’in büyük koalisyon içinde sosyal demokrat siyaseti hayata geçirebildiğinin göstergesi olarak algılandı. Bu sayede partisi içinde ve dışında saygı kazandı. Hrıstiyan demokratlar nezdinde güvenilir bir siyasetçi olarak kabul görürken sosyal demokratlara da hem çok yönlü bir siyasetçi hem de belli bir uzmanlık alanında işini ustalıkla yapabilen bir politikacı olduğunu kanıtladı.

Eylül 2017’deki Federal Meclis seçimleri sonrasında ortaya çıkan koalisyon krizi Nahles’in profilini daha da yükseltmesini beraberinde getirdi. Seçim sonuçlarıyla birlikte sosyal demokratlar koalisyon görüşmelerini baştan reddederek ana muhalefet partisi olmaya hazırlanırken Nahles de SPD’nin meclis grup başkanı seçildi. Kendisine Hrıstiyan Demokratlarla birlikte son bakanlar kurulu toplantısından sonra ne hissedeceği sorulduğunda Nahles esprili bir şekilde şu yanıtı vermişti: “Biraz hüzünlüyüm ama ertesi gün ağızlarının payını alırlar.” Ancak sosyal demokratlar tekrar koalisyon çizgisine geldi ve Mart ayında Hrıstiyan demokratlarla tekrar koalisyon kuruldu.

Tüm yeteneklerine karşın Nahles halk içerisinde aşırı bir sempatiye sahip değil. Alman Birinci Kanalı ARD’nin kamuoyu araştırma enstitüsü Infratest dimap’a yaptırdığı ankete katılanların yüzde 47’si Nahles’in partiyi birleştirebileceğine inanmıyor. Sadece her üç kişiden biri Nahles’in SPD’yi güçlendirebileceği görüşünde.

SPD’nin yeni bir başlangıç yapabilmesi ise onun ellerinde. Bu yeni başlangıcın bir kısmı; partiyi, 2021 yılında düzenlenecek olan Federal Meclis seçimleri öncesinde, daha sol bir çizgiye sokmak olabilir. Nahles ise bu yeni başlangıç konusunda kendisinden bir hayli ümitli. Alman haber ajansı dpa’ya yaptığı açıklamada Nahles, “Bunu yapabileceğime inanıyorum, başkalarıyla takım hâlinde iyi bir şey yapabileceğimi düşünüyorum” dedi.

Friedel Taube

©Deutsche Welle Türkçe

EN SON EKLENENLER