Asimilasyon mu, Alevi açılımı mı?

AKP iktidarının « Çözüm » paketleri ard arda sahaya sürülüyor. Ancak iş pratik adım atma noktasına bir türlü evrilemiyor. Erdoğan’ın politikası oyala ve yönet oluyor. Ilk olarak Kürt halkını oyala ve yönet ile « Çözüm » sürecine « ikna » ettiğini sandı. Simdi sıra Alevilere gelmiş görünüyor.  Son günlerin gündem maddelerinden biri yeniden « Alevi Açılımı » olacağa benziyor.

Bekir Bozdağ’ın başkanlığında kurulacak komisyon « Alevi açılımı »nı   tekrar ele alacak deniyor. Oysa hatırlanacaktır, bu yeni bir iş değil, 2009-2010 yıllarında yapılan meşhur « Alevi Çalıştayları » sonrası hazırlanan ve özde değil biçimde bazı değişimleri içeren, Alevilerin somut hiçbir talebine yer vermeyen AKP ‘nin raporunun yıllar sonra ısıtılıp yeniden piyasaya sürülmesinden başka bir şey değildir. Bu yeni bir açılım  değildir. Tamı tamına bir asimilasyon belgesidir. Cumhuriyet tarihi boyunca uygulanan ve amacı Aleviliği Türk-İslam sentezi içinde eritmek olan politikaların bir başka versiyonla  AKP eliyle yeniden sahnelendiği tek taraflı bir devlet projesidir. Bu proje bugün bazı aymaz sözde Alevi önderleri de kullanılarak seçeneksiz bir biçimde Alevilere dayatılmaktadır.

Hatırlanacaktır.  Alevi çalıştayları süresince Alevilerin  ve kitlesel tabanı olan Alevi kurumlarının görüşleri, önerileri ve talepleri dikkate alınmadı. Çalıştaylara katılan Aleviler ve kurumları dinlenmiş, sıra taleplerin uygulanması noktasına gelince es geçilmiştir. Aleviler bu çalıştayların kamuoyunu yanıltma aracı yapılmıştır. Amaç « bakınız işte biz bu çalıştaylarda gördüğünüz gibi toplumun tüm kesimlerini olduğu gibi Alevileri ve kurumlarını muhatap alıyoruz » algısının yaratılmasıydı.

Adı Alevi Çaştayı olan bu toplantıların katılımcılarının ezici çoğunluğunu Sunni kökenliler oluşturmaktaydı. Ve sonuçta bu çalıştayların mimarı olarak piyasaya sürülen Milletvekili Reha Çamuroğlu bile bu çalıştaylar sonrasında AKP tarafından harcanmıştır.

AKP  iktidarı,  başlangıçta Alevi kurum temsilcilerinin samimi duygular ve çözüm beklentileriyle katıldıkları « Alevi çalıştayları »  vasıtasıyla kamuoyunu yanılttı ve  Alevileri istismar etti. Çünkü bu çalıştaylar sonrası ortaya çıkan «  Alevi Çalıştayları Nihai Raporu »  kitapçığı iyi incelendiğinde anlaşılacaktır ki,  bir asimilasyon belgesidir. Kitapçık, Başbakanın ve dönemin Diyanetten sorumlu Devlet Bakanı Faruk Çelik’in önsözleriyle hazırlandı.

Bu kitapçıkta amaç var olan bir sorunu çözme değil, Alevilerin haklı taleplerini görmezden gelerek, Aleviliği AKP’nin yeni bakış açısıyla bu sefer Ümmetçi İslam içinde sentezleyip bitirmektir. Bu anlamıyla ve içeriğiyle kitapçık  stratejik belge niteliğindedir.

Oysa günümüzde kitlesel gücü olan Alevi kurumlarının  Alevi toplumuna ilişkin  talepleri ve çözüm önerileri ile hükümetin tek taraflı asimilasyoncu çözüm adı altında çözümsüzlüğü kalıcı kılma amaçlı girişimleri taban tabana zıtlık taşıyor. AKP hükümeti tarafından hazırlanan ve Alevi kurumlarının kabul etmediği  stratejik bir asimilasyon belgesi olan  « Nihai  Rapor »  üzerinden « Alevilerle tam bir uzlaşma sağlanmıştır » denilerek, kamuoyu yanıltılmaktadır.

Oysa orta da bir uzlaşma yoktur. Ve gelecekte de olması muhtemel görünmemektedir. Alevi açılımı adı altında yapılan,  ataları osmanlıların kutsal  Pirlik kurumu yerine devlet maaşlı dedelik-babalık kurumunun yeniden piyasaya sürülmesidir. Tarihte Alevi inanç önderlerinin Pir olarak adlandırılması yokmuş sayılarak, yerine devletin soy seceresi tahsis ederek,( bu sahte soy secereleri ile, etnik kökenlerine bakılmaksızın tüm dede-baba ailelelerinin soyları Muhammede kadar vardırılmıştır.)  Alevi yerleşim yerlerini aralarında paylaştırıp asimilasyon görevlisi olarak dede-babalar gönderilmiştir.

Bugün kapitalizmin geldiği gelişme düzeyi ve Aleviliğin köy topluluğu olmaktan çıkıp şehirleştiği bir ortamda Çıralık Hakkı  toplayamayan dedeler yukarda adı geçen çakma Alevi kurumlarının istemleri ile AKP tarafından maaşa bağlanma sözü almışlardır.    Var olan uzlaşma devlet, iktidar, cemaat ve cemaatin Aleviler içerisindeki uzantıları devşirilmiş çakma Alevi kurumları arasındadır.

AKP’nin Alevilere yönelik atacağı adımlar  “devletçi Çözüm” adımlarıdır. Bu adımlar asla, Alevi toplumunun özgürlük, eşitlik ve kardeşçe bir arada yaşama taleplerine, devletin dinden tamamen elini çektiği gerçek  laiklik, demokrasi ve inanç özgürlüğünü sağlamaya yönelik olmayacaktır. AKP’nin amacı  Kürt Özgürlük Hareketi ile Alevilerin ortak platformlarda buluşmasının önünü kesmektir. Her ne kadar bu adımlar Alevileri CHP’den koparma girişimi gibi gösterilmeye çalışılsa da, amaç tam tersinedir. Alevilerin, oluşma ihtimali yüksek Kürtlerin ve Alevilerin içinde kitlesel olarak yer alacağı yeni bir muhalefet blokuna katılımını bu sahte çözüm vaatleriyle önlemektir.

Aleviler ve onların gerçek temsilcileri ilerici Alevi kurumları sürece müdahale etmezlerse, İzzetin Doğan’a ait Cem Vakfı, Gülen cemaati tarafından açıldığı bilinen çakma Alevi dernekleri, araştırma merkezleri ve AKP tarafından açılmış çakma Alevi dernekleri önümüzdeki süreçte, hükümetin toplumu aldatıcı açılım paketinin  muhatapları ve “devletçi çözümün” tarafı olacaklardır.

Tüm bileşenleri ile Alevi hareketi, önümüzdeki süreçte siyasal İslamcı, cemaatçi ve diyanet endeksli çözümlere karşı çıkarak, Aleviliği ve Alevileri kendi çıkarları için pazarlayanlara yönelik toplumu ikna edici doğru bir politika izlemeli, iktidarın desteği ile Alevi önderi geçinen bu madrabazları teşhir ve tecrit etmelidir

Her dönemin ve her inancın  din tüccarları olmuştur ve olacaktır. Şimdi Aleviler adına din tüccarlığa soyunarak, Aleviliği  Sünni İslam içinde eritme ve devrimci, dönüştürücü toplumsal dinamiklerden uzaklaştırmak isteyenleri, gerçek laikliğin, demokrasi ve inanç özgürlüğünün evrensel değerlerine aykırı pazarlıkların tarafı olanları deşifre etmek gerekir.

AKP’nin önümüzdeki günlerde gündeme taşıyacağı gözlenen Alevi Açılımı sürecinde kitleler içinde örgütlü ve sol muhalefet saflarında yer alan Alevi kurumlarını muhatap olarak görmeyeceği bilinmektedir. Nitekim  bir yandan İzzetin Doğan ve ekibi ile, Cemaat destekli başka kurum ve şahsiyetler kamuoyu önüne çıkarılarak itibar sahibi yapılmaya çalışılırken, öte yandan Alevi hareketinin en kitlesel kurumları hakkında, yandaş medyanın kimi kalemşörleri tarafından  itibarsızlaştırma kampanyası başlatılmıştır.

Son günlerde,  yandaş medyanın kimi yazarları  “Alevi açılımı için solcu, demokrat, özgürlükçü ve laik kimlikli Alevileri değil,  Alevi İslam kimlikli kesimleri muhatap alın” diye Başbakana ve hükümete akıl hocalığı yapıyorlar.  Alevilerin inançlarından kaynaklı soldan ve adaletten, özgürlükten, laiklikten yana oluşlarını kabullenemeyen egemenler, işi gerçek Alevi kurumlarını ve önderlerini  itibarsızlaştırılmaya vardırmaktadırlar. Bir kez daha “böl, itibarsızlaştır ve yönet” politikası sahneye sürülmektedir.

Yandaş medyanın   köşe yazarları AKP’ye uyarılarda bulunarak,  Cumhuriyet tarihi boyunca her dönemin hükümetleri ile çıkar birliği ekseninde yan yana gelen İzzetin Doğan ve benzerlerinin muhatap alınmasını ima ediyorlar. Nitekim İzzetin Doğan adeta bir Alevi önderi olarak lanse edilip Erdoğan’ın akil adamlar listesine alındı. Oysa aynı İzzettin Doğan Evren Paşanın Danışma Meclisi üyesidir, Turgut Sunalp Paşanın MDP’sinin kurucu üyesidir. MHP’li katil zanlısı Musa Serdar Çelebi’nin mesai arkadaşıdır.

AKP Kürdü böl ve yönet plotikasına, şimdi de Aleviyi böl ve yönet politikasını eklemiştir. Bunu önlemenin yolu daha fazla birlik çalışması yürütmek, daha fazla güç birlikleri oluşturmak, daha fazla tüm ötekileştirilen toplum kesimleri ile omuz omuza mücadele etmektir. Şimdi, Alevilerin eskisinden daha çok gerçek toplumsal muhalefet güçleriyle yan yana gelmesi ve eskiden olduğu gibi bir kez daha AKP’nin sahte çözüm oyununu bozma zamanıdır.

EN SON EKLENENLER