Avrupa’da Irkçılığın Yansımaları

Prof. Dr. ALİ ARAYICI

Bugün, Almanya, İngiltere, Hollanda ve Fransa başta olmak üzere, Avrupa’nın bir çok ülkesinde; yabancı düşmanlığını slogan edinmiş aşırı sağcı, ırkçı ve faşist siyasi partilerin varlığı söz konusudur. Bu ülkelerde ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve islâm karşıtlığı tehlikesi önemli bir sorun olarak güncelliğini korumaktadır. Bunun yansımalarını, okulda, işyerinde, sokakta, ev bulmada, iş aramada ve yaşamın her alanında görmek olanaklıdır. Irkçı ve faşist saldırılar, cami kundaklamaları, ev yakmalar, fiziki olarak yoketmeler, insan yakmalar ve öldürmeler şeklinde kendini göstermektedir.

Irkçılığın artması

UAÖ’nün (Uluslararası Af Örgütü) hazırladığı bir  rapora göre, Almanya’da ırkçılık ve ırkçı saldırılar kurumsal boyutlara ulaşmış ve devlet ise insanları koruyamayacak durumdadır. Alman resmi makamlarının, son yıllarda 8’i Türk 10 kişinin öldürülmesi, iki bombalama ve 15 soygun eyleminde bulunan Neo Nazi yanlısı Nasyonal Sosyalist Birliği (NSU) karşısında; başarısız olma nedenlerini ve ırkçılığın bazı resmi kurumlarca nasıl desteklendiğini açıklayan bu Raporla ilgili UAÖ Almanya Şubesi Sekreteri Selmin Çalışkan söyle demektedir: “Almanya’da ırkçı motivasyonu olan saldırıların sayısı, bugün ülkenin tarihinde hiç olmadığı kadar yüksek. Devlet, insanları ırkçı saldırılara karşı mantıklı şekilde koruyacak durumda değil”.

Avrupa’nın, bazı ülkelerinde yabancı düşmanlığı ve islâm karşıtlığı öyle bir boyut kazanmıştır ki, bazı yerli veliler çocuklarını yabancı çocukların yoğun olduğu okullara göndermemektedir. Bu konuda, Fransa’nın başkenti Paris’te yaşanan bir olayı örnek vermek istersek, buradaki okul müdürlerinin bir kısmı, yabancı öğrenci velilerine form dilekçe dağıtmayı bile boykot etmiştir. Yabancı kökenli öğrencilere sınıf tahsisi konusunda, belediyeler hükümetin yazılı angajmanlarını dahi hesaba katmamaktadır. Bununla da yetinmeyerek yabancı ülkelerin eğitim temsilciliklerini, ekonomik yükümlükleri de kapsayan sözleşmeler imzalamaya zorlamakta ve onlara her türlü güçlüğü çıkartmaktadır.

Almanya’da

Son yıllarda, Almanya’da islâm ve göçmen karşıtı ırkçı eylemleriyle tanınan “Batı’nın İslâmlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar” (PEGIDA) hareketi taraftarları, Almanya’nın Dresden kentinde göçmen kökenli gençlere saldırmış; Kuzey Vestfalya eyaletinin Dormagen kentindeki bir okula ırkçı saldırı gerçekleştirmiş; Hackenbroich ilçesindeki ”Leibniz Gymansium” adlı lisenin pencerelerine ve duvarlarına ”Türkler Alman olamaz” ve ”Türkler öldürülecek” şeklinde ırkçı yazılar yazmış ve Nazilerin sembolü gamalı haç işareti çizmiş; Dormagen kenti başta olmak üzere, farklı kentte bulunan Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) bağlı, birçok Camiye ırkçı saldırılar gerçekleştirmiştir.

Almanya İçişleri Bakanlığı’nın bir raporuna göre, geçen yıl ülkede sığınmacı yerleşimlerine yönelik toplam 1.031 ırkçı saldırı gerçekleşti. 2016 yılının son çeyreğinde, sığınmacılara yönelik saldırı sayısı, sadece 345’tir. Aşırı sağcı Almanya Ulusal Demokratik Parti (NPD) ve öteki ırkçı nazi taraftarları; özellikle Türkiye kökenli göçmenlere karşı “Türkler Dışarı”, “Türkler öldürülmeli” ve “Türkler bu kahvelere giremez” gibi ırkçı sloganlarla saldırılarını sürdürmektedir. Irkçı ve faşist saldırılar sonucunda, evlerinde diri, diri yakılarak öldürmeler dahil, onlarca Türkiye ve yabancı kökenli göçmen emekçi yaşamını yitirdi.

Fransa’da

Fransa’nın başkenti Paris’te, 13 Kasım 2015 tarihinde terör örgütü DEAŞ tarafindan eş zamanlı gerçekleştirilen silahlı ve bombalı saldırı sonucu 130 kişi yaşamını yitirdi. Saldırıların olduğu akşam ilan edilen OHAL (Olağanüstü Hal), parlamentonun her iki kanadının onay vermesi üzerine, beşinci kez uzatılmış oldu. OHAL’n süresi, Mayıs’ta Cumhurbaşkanlığı ve Haziran’da Genel Seçimleri yapıldıktan sonra, 15 Temmuz 2017 tarihinde sona erecektir. Bu terör saldırısından sonra, ülkenin birçok kentinde islâm karşıtlığı ve göçmenlere yönelik saldırılarda arttı. Öyleki, yabancılara karşı yapılan ırkçılık ve ırkçı saldırılar devlet kurumlarını dahi tedirgin etmeye başladı. Yapılan anketlerde, bugün her 3 fransızdan 1’i kendisini “ırkçı” olarak kabul ediyor. Kuşkusuz, ırkçılığın başlıca kurbanları müslümanlar, Afrika’lılar ve Çingeneler’dir.

Fransa’da, göçmenlere yönelik islâm karşıtlığı, ırkçı ve faşist bir politika izleyen Ulusalcı Cephe (FN) ve diğer ırkçı partiler; gerek Mayıs’taki Cumhurbaşkanlığı seçiminde, gerekse Haziran’daki Genel ve daha sonra yapılacak Yerel Seçimlerde; göçmen emekçileri işsizliğin ve ekonomik krizin baş sorumlusu olarak görüp onları birer “seçim malzemesi” yapmaktadır. Böylece oy oranlarını önemli ölçüde artıracaktır. Fransa’da da, ırkçı saldırılarda, onlarca göçmen emekçi yaşamını yitirmiştir. Malesef, Danimarka, Hollanda, İngiltere ve Avrupa’nın birçok ülkesinde ırkçı ve faşist saldırılar, yabancı düşmanlığı ve islâm karşıtlığı güncelliğini korumaktadır. Bu durumda, bize Avrupa’da göçmen emekçilere yönelik ırkçılığın ne boyutta olduğunu göstermektedir.

Sonuç olarak

Avrupa’da, yabancı düşmanlığından, islâm karşıtlığınden, ırkçılık, ırkçı ve faşist saldırılardan en fazla etkilenen göçmen emekçileridir. Fransız eski Cumhurbaşkanlarından François Mitterand, ırkçılığın tarifini “ırkçılık bir savaştır ve insanlığın en büyük düşmanıdır” şeklinde yapmaktadır. Avrupa’da ırkçılık yapanlar, ırkçı ve faşist saldırılarda bulunanlar, geçmiş tarihlerine iyi bakmalı ve ırkçılığın günümüze kadar neler getirdiğini ve neler götürdüğünü iyi analiz etmelidir. Irkçılığı kendine meslek edinen düşüncenin, insanlığa gözyaşından, yıkımdan, kıyımdan ve milyonlarca ölümden başka hiç bir şey bırakmadı. Gerçekten, çok iyi düşünüldüğünde ırkçılığın, insani olmayan «barbar» ve ortaçağ düşüncesi olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

 

IRKÇILIĞA KARŞI ÖNLEMLER

Avrupa’nın bazı ülkelerinde, güncelliğini koruyan göçmen emekçilere yönelik yabancı düşmanlığını, islâm karşıtlığını, ırkçılık tehlikesini, inanç yerleri (cami) ve ev yakmaları, ırkçı ve faşist saldırıları polisiye tedbirlerle kesin olarak önlemek olanaklı değildir. Bundan dolayıdır ki, sorunların temel kaynağına inmek, meydana geliş nedenlerini bilimsel verilerle araştırmak, sorunları yaratan ortamı ve unsurları kesin olarak ortadan kaldırmak ve sorunu temelden çözmeye yönelik, alternatif «demokratik göçmen politikaları» üretmek gerekir.

Göçmenler sorumlu değil

Göçmen kökenli gençlerin ve genç kuşakların, bulundukları ülkelerde faşist ve ırkçıların tahriklerine kapılmamaları, provokasyona ve oyuna gelmemeleri için; uyanık ve bilinçli hareket etmeleri gerekir. Geçmiş yıllarda Fransa’da ve bazı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, siyasi iktidarın uyguladığı ırkçı ve ayrımcı politikalara, “ötekileştirme”ye, işsizliğe, ırkçı ve faşist saldırılara karşı; araba yakılması, bazı yerleşim birimlerinin tahrip edilmesi, polislere saldırılması ve güvenlik güçlerinin protesto edilmesi olaylarının sorumlusunun; göçmen emekçi ve çocukları olarak lanse edilmesi gerçek dışıdır.  Bu sav, tamamen yanlış ve bir “günah keçisi” aramaktan başka bir şey değildir

Söz konusu edilen «sosyal patlamadan”, asıl sorumlu olan devletin bizzat kendisi ve yılllardır, ülkede uyguladığı yanlış politikalarıdır. Eğer, bir ülkede sosyal adaletsizlik, işsizlik, eşitsizlik, yaşamın her alanında ayrımcılık, ırkçılık, islâm karşıtlığı ve yabancı düsmanlığı, ırkçı ve fasist saldırılar varsa; bu türden “sosyal patlamaların” olması kadar doğal başka bir şey olamaz. Son yıllarda Almanya, Fransa ve İngiltere’de işsizlik, eğitim ve öğretim sorunları, konut edinme, göçmenlere karşı yaşamın her alanında; ayrımcılık, islâm karşıtlığı, yabancı düşmanlığı ve ırkçılık giderek artmıştır. Bu durumdan, doğal olarak en çok göçmen emekçiler ve çocukları etkilenmektedir.

Yapılması gerekenler

Bu konuda, yapılması gereken önemli etkinliklerden sadece birkaç tanesi aşağıda yer almaktadır:

1- Göçmen kökenli genç kuşaklar, her türlü eylemlerini, azınlık hakları ve eşit haklar mücadelelerini demokratik zeminlerde sürdürmelidir.

a- Olanaklı olduğu ölçüde bulundukları toplumsal yapıdaki işçi, emekçi, sendikal ve politik güçlerle birlikte mücadele vermeleri, işbirliği ve dayanışma içinde olmaları gerekir.

b- Bu konuda, ailelere ve sivil toplumsal örgütlere ve toplumun her kesiminden insanlara önemli birer sorumluluk düşmektedir.

2- İslâm karşıtlığı ve yabancı düşmanlığını, ırkçılığı yayğınlaştıran ve saldırğan hale getiren; temel nedenler araştırılarak sorunu temelden çözücü, her türlü yasal önleyici tedbirler alınmalı.

3- Göçmen bulunduran ülkeler, ırkçılığı, islâm karşıtlığı ve yabancı düşmanlığını polisiye önlemleriyle temelden çözülemeyeceği gerçeğini kabul etmeli ve sorunları temelden çözücü başka alternatif demokratik göçmen politikalar üretmeli.

4- Göçmen kabul eden ülkelerdeki, güvenlik güçleri ve onların yetişmeleriyle ilgili olarak;

a- Polis ve güvenlik güçlerinin, insan temel haklarına, çağdaş ve demokratik normlara saygı duyacak şekilde; çokkültürlülük ve çokdillilik temelinde yetişmesi temel alınmalı.

b- Irkçılık, islâm karşıtlığı ve yabancı düşmanlığına karşı savaşım verecek, güvenlik güçleri ve polislerin özel olarak yetiştirilmesi ve özellikle de göçmen kökenli gençlerin ağırlıklı olarak yer alması sağlanmalı.

c- İçinden geldikleri toplumsal yapıları çok iyi bildikleri ve tanıdıkları için; bu insanlar göçmen emekçilerin yoğun olarak yaşadıkları yerleşim birimlerinde görevlendirilmeli.

d- Irkçılık, islâm karşıtlığı ve yapancı düşmanlığını bir yaşam biçimi olarak ele alan polis ve güvenlik güçlerinin, göçmenlerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde kesin görevlendirilmemeli.

5- Ekonomik krizin ve işsizliğin nedeninin göçmenler olmadığı gerçeğini kabul ederek, onlara yönelik ırkçılık, islâm karşıtlığı ve yabancı düşmanlığını temel politika yapan siyasi parti ve örgütlere karşı; gereken caydırıcı yasal önlemler  alınmalı ve cezalandırılmalı.

6- Göçmenlerin, bulundukları ülkelerin gelişmişliğine ve ekonomik kalkınmasına önemli katkılar sundukları gerçeği kabul edilerek; ayrımcılık yapanlara ve ırkçılıktan medet umanlara karşı, yasal her türlü önlemler alınmalı.

7- İşe alımında, ev ve sosyal konut edinmede, okulda, sokakta ve yaşamın her alanında var olan ayrımcılık. «ötekileştirme” ve ırkçılığa karşı olarak;

a- Göçmen emekçiler, ulusal ve uluslararası düzede örgütsel yapılanmalara gitmeli, yerli ve yabancı örgütlerle işbirliği ve dayanışmasını geliştirmeli.

b- Bulundukları ülkelerdeki demokratik sendika ve kitle örgütleri, siyasi partiler, işçi sendikaları, sivil toplumsal güçlerle dayanışma ve işbirliği içinde olmalıdır.

 

 

EN SON EKLENENLER