‘Beni siyah kefenle gömün’

varter_tumancanyanUmut AKPINAR

Varter Tumancanyan, 1915 Ermeni Soykırımı’ndan kurtulanlardan bir tanesi… Katliamı gerçekleştiren askerlerden birisiyle evlendi. Ölmeden önce, ‘beni siyah kefenle gömün, mezarım düz olsun, altında insan yattığı belli olmasın’ dedi. Vasiyeti yerine getirildi, siyah kefenle gömüldü! Bu coğrafyada milyonlarca kişinin trajedisinin somutlaştığı Varter Tumancanyan’ın kızı Şirin Uçar, annesinin dramını anlatırken, ‘Kendi katiliyle evlenip, 11 çocuğu oldu ama biz onu hiç anlamadık’ diyerek yaşadığı pişmanlığı anlattı.

Varter Tumancanyan 1915 Ermeni Soykırımı’nda henüz 15 yaşındaydı. Elazığ’ın Kulveng Köyü’nü basan askerler köylüleri meydana topladı. Aynı köyde çiftçilik yapan bir Türk aile, Varter Tumancanyan’ın da aralarında bulunduğu 3 kişiyi evinde sakladı. Katliamın ardından kurtulanlar tehcir edildi. Varter ve diğer iki Ermeni kız çocuğu saklandıkları evden çıkıp harabeye dönen köylerinde çaresizlikle baş başa kaldı. Köyde katliama katılan askerlerden birisi Varter Tumancanyan’a ‘seni buradan götüreceğim’ diyerek yanına alarak Elazığ’da tanıdığı bir ailenin yanına götürdü. Daha sonra da kendi memleketi olan Dersim’in Hozat ilçesine götürerek, Varter Tumancanyan’la evlendi. O tarihten itibaren ismi Zeynep olarak değişen Varter, ailesinin katliamını gerçekleştiren kişilerde biriyle evlenerek 11 çocuğu oldu. Çocuklarına Ermeni olduğunu söylemeyen ancak gizli gizli Amerika’ya kaçan ağabeyini arayan Varter, sonunda bir papazın yardımıyla ağabeyine ulaşmayı başardı. Yıllarca papazın yardımıyla ağabeyi ile mektuplaştı ama son kez ağabeyini göremeden öldü. Ölmeden önce çocuklarına ‘siyah kefenle gömülmek istiyorum’ dedi. Vasiyeti yerine getirildi. Varter, siyah kefenle gömüldü!

Yaşamı boyunca gördüğü eziyeti kimseye anlatamadan hayata gözlerini yuman Varter’in kızı Şirin Uçar (67), annesinin dramını ANF’ye anlattı.

ANNESİNİN ERMENİ OLDUĞUNU SONRADA ÖĞRENDİ

Şirin Uçar, kendisinin 1946 doğumlu olduğunu ve annesinin Ermeni olduğunu 1955 yılına kadar bilmediğini belirterek, “1915 yılında Elazığ’ın bir Ermeni Köyü olan Kulveng köyünü basıyorlar. Bütün köyü bir meydanda topluyorlar. Babamda o tarihte köyü basan askerlerin içinde birisi… Yani babam askerlik yaptığı dönemde annemin köyünü basan askerlerin içindeydi. ‘Sizi tehcir edeceğiz’ diyorlar. Anamın anlatımına göre, babam ‘seni kurtaracağım’ diyor anama… O tarihte Türk bir komşuları varmış. Çiftçilikle uğraşan. Anamı ve başka 2 Ermeni kızı saklıyor” dedi.

‘TEHCİR DEĞİL, HİZOL SUYU’

Katliam sırasında saklandıkları ailenin yanında kaldıklarını kaydeden Uçar, “Benim annemin ailesi de dâhil o köyde yaşayan Ermenileri öldürüyorlar ve Elazığ’da Hizol suyu denilen yere döküyorlar. Ölmeyenler, kaçabilenler yollara dökülüyor. Anam bir ağıt yakardı, aklımda kalan kadarıyla sonunda, ‘Bize tehcir dediler, tehcir değil Hizol suyu’ diyordu. Katliamda öldürdüklerini Hizol suyuna attıklarını anlatıyordu. Orada asker çekildikten sonra anam saklandığı evden kendi evine dönüyor. Gördüklerini ağlayarak anlatırdı, her tarafı talan etmişler, yakmışlar, yıkmışlar. Yükte hafif paha da ağır ne varsa alıp götürmüşler” şeklinde konuştu.

‘BABAM ANNEMİ ALIP YANINDA GÖTÜRÜYOR’

Daha sonra köyde katliama katılan babasının annesini alarak Elazığ’da tanıdık bir aileye götürdüğünü anlatan Uçar, “Babam anamı alıp Elazığ’da bir tanıdıklarının yanına götürüyor. Oradan da kendi memleketi olan Dersim’e götürüyor. Orada annemle babam evleniyorlar. İşte ben anamı düşündüğümde, ‘kendi ailesinin katiliyle evlendi’ diye düşünürüm hep. Çünkü katliamı yapanların içinde benim babamda var. Babam katliamda kimseyi öldürmediğini söylüyor ama biz bilemiyoruz. Annem babamdan 11 çocuk doğruyor. Babamda Hozat’lı… Daha sonra oradan da Kayseri’nin Sarız ilçesine göçüyorlar. Orada uyum sorunu yaşayıp tekrar Dersim’e dönüyorlar ama nihayetinde tekrar Kayseri’nin Sarız ilçesine bağlı İnce Mağara Köyü’ne yerleşiyorlar” diye konuştu.

‘ANNE SEN NELER YAŞADIN?’ DİYE SORAMADIM

Hayatı boyunca annesiyle ilgili suçluluk duyduğunu ifade eden Uçar, “Benim için hayatımın en acı yeri anamın Ermeni olduğunu öğrendikten sonra da hiç bu konuda konuşamamamız oldu. Yani, anamı oturtup, ‘Sen neler yaşadın, anneni-babanı katlettiler, evini barkını dağıttılar. Neler hissettin? Şimdi nasılsın?’ diye hiç soramadık. Daha doğrusu cehaletimizden sormadık. Ermeni katliamını biz çok sonraları öğrendik. Anama bu konuda hiç destek olamadık. Bu bilinç yoktu bizde. Ermeniler katledilmiş, Süryaniler sürülmüş hiç bilmiyorduk. Babam hem katliamı gören ve içinde olan birisi olarak anamın bu sorunuyla hiç ilgilenmedi. O yüzden ben babamdan razı değilim” diye kaydetti.

‘ANNEM SONRA TAM BİR ALEVİ GİBİ DAVRANDI’

Annesinin ilk başlarda Alevi toplumu içinde de dışlandığını vurgulayan Uçar, “Anam babamla ilk evlendiğinde anamı Cem törenlerine almıyorlarmış, ‘bu bizden değil’ diye… Sonraları anam tam bir Alevi oldu. Yani Alevi kültürünü benimsedi ya da buna mecbur kaldı. Tam bir Alevi gibi davrandı. Anam hem Zazaca hem Kurmanci hem de Ermenice konuşuyordu” dedi.

AMERİKA’YA KAÇAN AĞABEYİNİ BULDU

Annesinin bir kardeşinin tehcirden bir süre önce Amerika’ya kaçtığını belirten Uçar yaşanan dramı anlatmaya şöyle devam etti:   “Benim ablam Kayseri’de bir hastanede uzun süre tedavi gördü. Bu süreçte annemde ablamın yanında kaldı. Burada bir Alevi dede ile tanıştı. Başından geçenleri bu dedeye anlattı ve onun yardımıyla bir kiliseye gittiler. Bu kilisedeki papazın yardımıyla Amerika’da yaşayan ağabeyine ulaştı. Uzun süre mektuplaştılar. Dayım annemi görmek için yanına defalarca çağırdı ama babam izin vermediği için gidemedi. Annem dayımı bir daha göremeden öldü”

‘ANAM HİÇ GÜLMEDİ’

Annesinin yüksekle güldüğüne hiç şahit olmadığını vurgulayan Uçar, “Anamla ilgili düşündüğüm zaman hiç gülmediğini hatırlarım. Bu da benim içimi çok burkar. Ben anamı tanımadım diyorum. Anam babamla hiç samimiyet kuramadı. Ben şimdi düşününce bunu anlamlandırabiliyorum. Ama o zaman nedenini bilmiyordum” diye belirtti.

SİYAH KEFENLE GÖMÜLMEYİ VASİYET ETTİ

Annesi ölmeden önce siyah kefenle gömülmeyi vasiyet ettiğini söyleyen Uçar şöyle konuştu; “Anam ölmeden önce vasiyet etti, ‘Beni siyah kefenle gömün, mezarım da düpe düz olsun. Orada birinin yattığını kimse bilmesin’ dedi. Biz annemin vasiyetini yerine getirdik ve siyah kefenle gömdük. Bu nasıl bir acıdır anlatılmaz!”

sirin_ucar‘ERMENİ KATLİAMINI HADEP’LE TANIŞINCA ÖĞRENDİM’

Ermeni katliamını HADEP’le birlikte öğrendiğini ifade eden Uçar sözlerini şöyle sürdürdü: “Ben HADEP’le tanışınca anamı tanıdım. Biz sol mücadelenin içindeydik ama bize hiç Ermeni katliamıyla ilgili bir şey söylenmedi. Biz Kürt sorunu, Ermeni, Süryani sorunu hiç duymadık. Bir gün Ülke Gazetesi elime geçti. Gazeteyi okurken, Kürt sorunundan bahsediliyordu. Ben de solcuyum sözde ama Kürt sorununu hiç bilmiyorum. Köşe yazıları çok hoşuma gitti. Sonra ben bu gazeteyi aldım eve geldim. Her satırını okudum. Sonra bir gün 1994 yılıydı sanırım çarşıya indim. Oradan geçerken HADEP bayrağı asılı bir bina gördüm. Yukarıya çıktım. Ben o süreçte HADEP’e âşık oldum. O zaman ben Ermeni sorununu, Kürt sorununu öğrenmeye başladım. Sonrada bugüne kadar bu konuda hangi kitabı bulduysam okumaya çalıştım. ‘Anam biz seni anlayamadık’ diye çok kahrettim kendi kendime”

ANF

EN SON EKLENENLER