Beştaş: Bugünkü OHAL sıkıyönetim uygulamalarını geçti

 27 yıllık meslek hayatında gördüğü, yaşadığı ve tanıklık ettiği süreçleri karşılaştıran Avukat Mesut Beştaş, bugünkü OHAL’in geçmişteki OHAL’den daha fazla topluma sirayet ettiğini ve sıkıyönetim uygulamalarını geçtiğini söyledi.

Bölgede 80’li yıllardan itibaren farklı isimler adı altında uygulanan OHAL, hayatın bir parçası haline geldi. Tüm bu süreçlerin tanığı olan Avukat Mesut Beştaş, bugün yaşanan OHAL’in geçmiştekilerin çok ötesinde olduğunu vurguladı. 1980 darbesinin gerçekleştiği dönemde daha çocuk olduğunu dile getiren Beştaş, 1987’ye kadar sıkıyönetim uygulamalarının uygulandığını sonrasında da OHAL’e geçildiğini ifade etti. Sıkıyönetim uygulamalarında politik davalara Sıkıyönetim Mahkemeleri’nin baktığını dile getiren Beştaş, 90’lı yıllarda avukatlık mesleğine başladığını ve OHAL ile tanıştığını, 27 yıllık meslek hayatının çoğunu OHAL süreciyle geçirdiğini anlattı.

‘GEÇMİŞTEKİ OHAL’DEN BU HALE GELDİK’

Geçmiş yıllar ile 20 Temmuz 2016’da ilan edilen OHAL’i değerlendiren Beştaş, şöyle konuştu: “1987’de Türkiye’de sıkıyönetim uygulamalarından OHAL’e geçildi. OHAL o dönemde mevcut sıkıyönetimin iyi haliydi. Bugün ise normal olağan bir durumdan OHAL’e geçtik. Kötü bir gidişe gittik. Hukuk boyutu ile bakıldığında aslında OHAL’de hukuk yok gibi bir sonuç var, bir algı var. ‘OHAL var ise haklarını arayamazsın’, ‘seni tutuklarım’ durumu var. Son dönemde ilan edilen OHAL’de toplumda yaşayan her bireyin, toplumun bütün hakları askıya alınmış bir algı söz konusu. Hakimler de bu algıya inanıyor ve ‘OHAL varsa ceza veririm’, ‘OHAL varsa hukuka aykırı sonuçlarla ilgi karar verebilirim’ gibi bir yaklaşım vardır. En önemli farklardan biri de OHAL’in ötesinde yönetenlerin istediklerini yaşama geçirme problemi var. Bugünkü OHAL sistemi öyle bir şey ki sanki mutlak iktidarı elde etme aracı olarak değerlendirilmek isteniyor. Bugünün OHAL’ini yaşayan hakim ile geçmişteki OHAL’i yaşayan hakimin kendine güveni itibari ile karşılaştırırsak bugünkü hakim kendini daha çok büyük tehlike altında hissediyor. Kendisiyle ilgili kaygı taşıyan birinin hakimlik yapma şansı da yok. Kararlar verebilir ama hakim olarak karar veremez. Adalet Bakanlığı’nın bir personeli olarak karar verebilir. Hiçbir insan kendini güvende hissetmiyor. Yani geçmişte OHAL’den bu hale geldik desek yerindedir.”

‘OHAL VAR DİYE İŞKENCE BİLE ARAŞTIRILMIYOR’

1990’lı yıllarda OHAL’de göz gözü görmeyen bir durumun olduğunu, her gün “faili meçhul” cinayetler, köy yakmaları, işkence, suikast gibi uygulamaların net bir şekilde kendini hissettirdiğini dile getiren Beştaş, “Bugün ise cezasızlık hali çok net bir şekilde kendini hissettiriyor. Bir hakim ya da savcı bile kendini güvende hissetmediği için sanki OHAL var diye işkenceyi, faili meçhul cinayeti sorgulamama sorumluluğunu taşıyor. Türkiye’de hakimler her zaman adaleti bırakıp iktidarın yanında yer aldılar ama bugün ayrı bir taraf tutma durumu söz konusudur” diye konuştu.

‘BU OHAL TOPLUMUN HER KESİMİNE SİRAYET ETMİŞ’

1987’de sıkıyönetimin OHAL’e dönüştürülmesinin tüm Türkiye için geçerli olduğunu, ancak daha sonra 8 kente düşürüldüğünü, en son da Diyarbakır ve Dersim’de uygulanıp, kaldırıldığını anlatan Beştaş, OHAL ve sıkıyönetim uygulamalarının her dönemde olduğu gibi ağırlıklı biçimde bölgede uygulandığını söyledi. OHAL’in de batıda kaldırılsa bile bölgede süreceğine inandığını kaydeden Beştaş, hukuksuzluklara bakıldığında bölgede çok feci hukuksuzlarla karşılaşıldığına vurgu yaptı. Beştaş, “1987’de gelen OHAL ile bölgede büyük acılar yaşandı. Faili meçhul cinayetler, siyasetçiler kaçırıldı, katledildi. Faili meçhul cinayetlerin işlenmesindeki amaç toplumun kendini baskı altında hissetmesi, herkesin hedef haline getirilmek istendi. Son süreçte yapılan politikalar da benzer bir uygulama uygulanıyor. 200 bini aşkın ihraç, 100 bine yakın tutuklama, yüz binlerce gözaltından sonra kendini risk altında düşünmeyen kimse yoktur. Her an işten atılabileceği, gözaltına alınabileceği, tutuklanabileceği durumu söz konusu. Böyle de bakıldığında bugünkü OHAL geçmişteki OHAL’den daha fazla topluma sirayet ettiğini söylemek mümkündür. Hatta sıkıyönetim uygulamalarını geçtiğini söylemek mümkün. Yargılamalar 12 Eylül’ü aratmıyor. 12 Eylül 1987’ye kadar hatta 89’a kadar Kenan Evren’in iktidarda kaldığı süre itibariyle 600 bin kişi gözaltına alındı. Ama şimdi son 6 ayda 1 milyon 600 bin kişi gözaltına alındı. 90’lı yıllarda yönelim açısından kimlerin hedefte olabileceği tahmin edilebiliyordu ama şimdi tahmin etmek mümkün değil. Çünkü ölçü olmadığı için herkese yönelim olabilir” dedi.

TÜRKİYE’DE OHAL

Olağanüstü Hal Bölge Valiliği (OHAL), bölgedeki 8 ilde başlayan ve bu illerde “terörle mücadele” adı altında güvenliği sağlamak iddiasıyla 19 Temmuz 1987 yürürlüğe konuldu. Göreve başlayan valiliğin kurulmasıyla Bingöl, Diyarbakır, Hakkâri, Elazığ, Mardin, Siirt, Van ve Dersim’de OHAL uygulanmaya başlandı. Olağanüstü hal uygulanan iller zamanla artmakla birlikte 30 Kasım 2002 tarihinde OHAL kaldırıldı. Olağanüstü hal süresince 6 vali görev yaptı. Olağanüstü hal valileri, diğer valilerden daha çok yetkiye sahip olması nedeniyle kamuoyunda “Süper Vali” olarak tanımlandı. İlk Olağanüstü Hal Bölge Valisi ise, 4,5 yıl süreyle en uzun süre görev yapan Hayri Kozakçıoğlu oldu. Daha sonra bu görevi, Necati Çetinkaya, Ünal Erkan, Necati Bilican, Aydın Arslan ve Gökhan Aydıner yürüttü. OHAL eski Valisi Hayri Kozakçıoğlu 23 Mayıs 2013’te İstanbul Sarıyer’deki evinde ölü bulundu. Savcılık olayın intihar olduğunu açıklasa da ailesi “İntihar değil cinayet” dedi. Kozakçoğlu’nun ölümü sonrasında karanlık bir dönemin cevap bekleyen soruları da cevapsız kaldı.

OHAL 23 YIL BOYUNCA SÜRDÜ

Olağanüstü hal her 4 ayda bir olmak üzere toplam 46 kez uzatıldı. Olağanüstü hal 1987’de başlamasına karşın 1978’den beri bölgede sıkıyönetim söz konusu oldu. Bunun sonucu bölgede yaklaşık 23 yıl süresince normal olmayan yönetim biçimi yaşandı. OHAL’in bölgede kaldırılmasından sonra da, fiili olarak uygulamalar devam etti.

EN SON EKLENENLER