Bir barış neferini kaybettik!

ALİ ERDOĞAN

Doğanın değişmeyen yasasıdır: Her canlı doğar, büyür, gelişir; kendi benzerini üretir ve günü geldiğinde dünyaya gelmemişçesine çekip gider. Geriye sadece topluma bıraktıkları kalır. Ya lanetlenir, ya da O’ndan söz edilirken minnetle anılır.

Pir Ali Haydar Cilasun den söz ediyoruz. Aramızdan Aralığın son günlerinden ayrılmış. Ben basından duydum. İçim burkuldu. Londra’ya geldiğinde bana misafir olurdu. Sohbetlerimiz uzun sürerdi. Ayaklı bir kütüphaneydi. Adeta bir hazineydi. Bir daha ne zaman misafirim olacaksınız sorusunu sormadan edemezdim. Almanya’ya uğradığımda da mutlaka görür, elini öperdim.

Cilasun, yazardı, tiyatrocuydu, mücadele adamıydı ve aynı zamanda topluma hitap ederken bir psigologdu. Ülkede akan kanın durması için kefen giyerek tüm Avrupa’yı gezdi. Uğradığı ülkenin bayrağıyla Türk bayrağını birlikte taşıdı. Avrupa’ya vermek istediği mesaj: Türkiye’deki kardeş kavgasından, sizler de sorumlusunuz. Sonlandırın bu savaşı, demek istiyordu. O zaman Cilasun 93’e merdiven dayamış bir delikanlıydı. O yaşa rağmen barış için mücadele veriyordu. Bu mücadeleyi tek başına veriyordu. Ne arayanı ve nede soranı vardı. Hiç kimseye boyun eğmezdi. Doğru bildiği yoldan tek başına yürürdü.

Biz Kürtler O’na gerekli ilgiyi göstermedik. Başta Avrupa’daki Alevi Federasyonların ve kuruluşların hataları var. Pir’e bir özür borçları var. Ben bir birey olarak O’ndan özür diliyorum. Hiç olmazsa cenazesine ben de omuz vermeliydim. Hakka yürüdüğünü basından öğrendim.

Alevi Akademilerine çok iş düşüyor. Yaşamını araştırıp, panellerde genç kuşaklara anlatmaları gerekiyor. Her Kürt gibi ŞARK ISLAHAT PLANI’n bir kurbanı olarak baba ocağından küçük yaşlarda iken ailesi ile birlikte sürgün edilir. Kayseri’ye gelirler ve çileli hayatı bugüne dek devam eder.

Pir, 20’nın üzerinde kitap yazar. Aleviliği diğer dinlerden ayırımını şöyle özetler:

“Pir anlatımıyla beyni doldurur.

Zakir, söyleşisi ile kulağı kalbi doldurur.

 Semah giden canlarla gözler doyurulur.

Ve canların lokması ile canlar doyar. Hiç bir dinde imanda bedenin dört önemli noktasının doyduğu görülmemiştir” der. (Alevi Dinozorlar, s.ıı)

Pir Cilasun, aynı zamanda bir tiyatrocuydu. Sanata Genel Bir Bakış adlı eserinde (s.7) Sanatı şöyle tanımlar: “ Sanat madde ile düşüncenin üretime dönme biçimidir. Sanat insanla başlar, insanın kendisi sanatın bir parçasıdır. Sanat, Edebiyat ve insan ögesinin bir birleşimidir ve sanat toplumsal isyanın ve başkaldırının anlatım biçimidir” der.

Sevgili barış elçisi, belki düşlerin gerçekleşmedi; ama siz kendinize düşenin fazlasını yaptınız. Barıştan yana olan herkes sizleri saygı ile anacaktır.

Bir asırlık mücadeleli yaşamınızın önünde saygı ile eğiliyorum.

EN SON EKLENENLER