Bir sanatçı, üç ayrı performans

Zuhal Olcay’ı nasıl bilirsiniz? İyi biliriz diye seslenmeyin hemen, maşallah taş gibi, genç kızlara hava basar, capcanlı. Sanatçı da hangi dalda? On parmağında marifet olanlardan. Tiyatro, sinema ve müzik. Aslında birbiriyle iç içe geçmiş sanatlar. Tiyatroda da müzikal yapabilir. Ama hepsini ayrı ayrı yapıyor Zuhal Olcay. Nâzım Hikmet’in 120. doğum günü kutlamaları çerçevesinde önce Esenyurt Belediyesi’nin Kültür Merkezi’nde Serhan Asker’in hazırlayıp sunduğu Görkemli Hatıralar programında Nâzım için şarkılar söyledi. Siyah bir elbise giymişti. Programı Halk Tv’den izledim, nefesimi tutarak. Katılımcılar da önemliydi, Nâzım Hikmet Vakfı kurucularından Zeynep Oral da vardı, Rutkay Aziz de Şahin Sancak da. Tabii ev sahibi Belediye Başkanı Kemal Deniz Bozkurt ve belgesel yapımcısı Nebil Özgentürk.

Arada şiirler de okundu ve Zuhal Olcay, Nâzım’ın şiirlerinden bestelenmiş şarkılar söyledi, hepimizin tüylerini diken diken ederek. Çok zarif, çok sakin, çok dingin, çok teatral.

Akşamına, Pasion Turca’nın 20. yılını kutlamak için kurucusu Sinan Ufuk Nergis’in davetlisi olarak dinledim Zuhal Olcay’ı. Buika’dan tutun da Maritza’yı, fadocuları, İspanya’nın, Fransa’nın en popüler sanatçılarını Türkiye’ye getiren, konserler verdiren, bizim sanatçılarımızı yurtdışına götüren organizasyon firması Pasion Turca’nın, 20 yıl, üstelik de pandemi koşullarının sarstığı müzik sektöründe, Türkiye gibi bir ülkede ayakta kalabilmesi, kutlanacak bir başarı. Zuhal Olcay bu kez şansonlar söylüyordu. Siyah kabarık bir etek ve beyaz kabarık bir bluzla, sapsade bir şıklıkla. Bir Fransız şarkıcı edasıyla. Ağır parçalar. Kendi şarkıları. Tiyatro yaparak söylüyordu. Evet sahnede dram oynuyordu. Programın ikinci yarısında ise neşeli bir tarz ve kıyafet benimsemişti. Bu kez gülüyordu, neşeliydi, neşelendiriyordu. Sanatçı, her kalıba, her ortama, her konuya uyuyordu. Zuhal Olcay’ı hayranlıkla izledim. Biraz ses, biraz fizik değil, yaşsız, zamansız, kalıpsız, komple bir sanatçı olduğu için. 

EN SON EKLENENLER