Çağan, Sivas Katliamı’nda yaşadıklarını anlattı

Gerici ve faşist güçler, 2 Temmuz 1993 günü Sivas’ta bir katliam gerçekleştirdi. Pir Sultan Abdal etkinliklerine katılmak için Madımak Oteli’nde kalan aydınlara önce taşlarla saldırıldı, ardından da otel yakıldı.

Aralarında Asım Bezirci, Hasret Gültekin, Nesimi Çimen, Behçet Aysan, Metin Altıkok ve Uğur Kaynar’ın da bulunduğu 33 sanatçı ve aydın, katledildi. 2 otel görevlisi de yaşamını yitirdi.

Yakılmaktan son anda ‘kurtulan’ Ozan Ali Çağan, uzun yıllardan beri İsveç’te yaşıyor. Aynı zamanda Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu’nun Yönetim Kurulü Üyesi olan Çağan, Madımak’ta yaşadıklarını ANF’ye anlattı.

Çağan, Sivas’ta gerçekleştirilen etkinlik sırasında Pir Sultan Abdal Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Kültür Sekreteriydi.

‘STÖ’LERİN İSTEMİ ÜZERİNE ETKİNLİĞİ SİVAS’TA YAPTIK’

Çağan, Sivas Katliamı’ndan 1 yıl önce Banaz’da gerçekleştirdikleri etkinliğe Sivas Valisi’nin de katılarak olumlu bir konuşma yaptığını ve Sivas’taki sivil toplum örgütlerinin istemleri üzerine 1993 yılında etkinlikleri Sivas’ta da yapmayı kararlaştırdıklarını söyledi.

Etkinliği 2 gün Banaz, 2 gün de Sivas’ta yapacaklarını söyleyen Çağan, şunları anlattı:

”2. günde Arif Sağ’ın dinletisinden önce Kültür Merkezi’ne saldırı olduğunu öğrendik. Arif Sağ’la birlikte Kültür Merkezi’ne gitmekten vazgeçtik. Bu arada Kültür Merkezi’ne yönelik saldırının püskürtüldüğünü ve saldırganların Madımak Oteli’ne doğru yürüdükleri haberi geldi. İşyerlerinin kapanmasından sonra dışarıdaki gürühun sayısı giderek arttı ve 15 bine yükseldi. Bu arada yetkililerle telefonda görüştük. Bize kılımıza bile zarar gelmeyeceği güvencesini verdiler. 8 saat otele yardım göndermelerini bekledik.”

‘8 SAAT YARDIM GÖNDERİLMEDİ’

Otelin kuşatıldığı 8 saat süresince hiçbir yardım gönderilmediğini belirten Çağan, ”Camları kırdılar ve arabaları tahrip ettiler. Birden ağır bir duman kokusu yükselmeye başladı. Dumandan ilk etkilenenlerden biri bendim. O sırada Hasret Gültekin yanımdaydı. ‘Hasret, nefes alamıyorum’ dedim. O sırada odalardan birinin penceresinin açık olduğunu gördüm. Nefes almak için pencereye koştum. Sonradan o pencerenin Büyük Birlik Partisi’ne (BBP) açıldığını öğrendim. Oradan arkadaşlarımıza daha önce silah göstermişler. Ben bunu daha önce bilmiyorum. Aziz Nesin’in koruması Komiser Mehmet, bana pencereden atlamamı söyledi” dedi.

Pencereye tutunup aşağıya inmeye çalışırken BBP’li faşistlerin ayaklarına sopalarla vurduğunu söyleyen Çağan, yaşadıklarını şöyle özetledi:

”Sürekli küfrediyorlardı. ‘Nereden otele girdiyseniz oradan çıkın’ diye bağırıyorlardı. Bu arada pencereden atlayanlar oldu. Komiser Mehmet, onlara kendisinin polis olduğunu ve bizlerin de sanatçı değil, otel müşterisi olduğumuzu söyledi. Faşistler bize ‘orada ötüyordunuz, şimdi de ötsenize’ dediler. Bunlardan bazıları etkinliklere gelmiş. Biri beni tanıdığını söyleyince çok kaygılandım. Komiser Mehmet, emniyet müdürlüğüne telefon etti ve bir otobüs istedi. 1,5 saat orada bekledikten sonra BBP binasından ayrılıp otobüse bindik ve emniyet müdürlüğüne götürüldük.”

Devletin organize ettiği ve seyrettiği bir katliam olduğunu söyleyen Çağan, ”Bize verilen sözlerin tutulacağını ve yardım gönderileceğini sanıyorduk ama yanılmışız. Vatandaşların can güvenliğini korumakla yükümlü devlet, görevini yapmadı ve 33 arkadaşımızın katledilmesine müdahale etmedi” dedi.

‘MAHKEMEDE SUÇLU MUAMALESİ GÖRDÜK’

Çağan, mahkeme sürecinde kendilerine suçlu mumalesi yapıldığını belirterek, duruşmalarda yaşadıklarını şöyle özetledi:

”Mahkemeler başladığında sanıkların öz güveni vardı. Şu anda 30 veya 40’ı milletvekili veya parti üst yöneticisi olan avukatlar ordusu, katilleri savunuyordu. Bunların arasında eski Adalet Bakanı Şevket Kazan, eski Devlet Bakanı Hayati Yazıcı vardı. Oradaki avukatların çoğu sonra AKP’den milletvekili oldu. Tek kelime ile özetlemek gerekirse; hakim ve savcılar ‘siz neden ölmediniz’ gibisinden muamele yapıyordu. Caniler ise mahkemede ceplerinden çıkardıkları çakmak ve bozuk paraları sağa sola fırlatıyordu. Ne hakim ne de güvenlik güçleri müdahale ediyordu. Duruşmanın ortasında ‘Allah-u Ekber diye bağırıp namaz kılmalarına kimse bir şey demiyordu.”

‘CANİLERE ÖDÜL GİBİ CEZA VERDİLER’

Mahkemenin sanıklara ödül gibi ceza verdiğini ve kendilerinin itirazı üzerine Yargıtay’ın mahkeme kararını bozduğunu söyleyen Çağan, ”Mahkemeyi uzattılar ve bu sırada bunlardan çoğu yurt dışına kaçtı. Şu anda Sivas Katliamı’nı gerçekleştirenlerin bazıları Almanya’da. Biz bunların adreslerini belirledik. Türk devleti güya bunları arıyor. Arama gerekçesine izinsiz gösteri yazdıkları için Almanya bunları Türkiye’ye teslim etmiyor” dedi.

Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakanı Tansu Çiller ve İçişleri Bakanı Gültekin Gazioğlu’nun saldırganları koruyucu ve kendilerini suçlayıcı demeçler verdiklerini hatırlatan Çağan, ”Demirel, ‘halkla orduyu karşı karşıya getirmeyin’ talimatı vererek, askerlerin canilere müdahalesini engelledi” şeklinde konuştu.

Çağan, Erdoğan’ın dava zaman aşımına uğrayıp suçlular serbest bırakıldığında ”Milletimize ve memleketimize hayırlı olsun” dediğini hatırlattıktan sonra, ”Devleti yönetenler bu tür açıklamalar yaptıklarında katliam yapmayı düşünenleri cesaretlendiriyor ve adeta teşvik ediyor. Bunlar kendilerini güvencede hissediyor. Devletin herkese eşit davranması gerekir ama bu yapılmıyor” dedi.

Almanya’nın Soligen kentinde Madımak Katliamı’nın olduğu yıl bir Türkün evinin yakılarak 5 kişinin katledildiğini belirten Çağan, şunlara dikkat çekti:

‘ALEVİLER HÂLÂ HEDEFTE’

”Alman Cumhurbaşkanı özür diledi. Sorumluluğu kabul etti. Evin olduğu araziyi satın aldılar ve oraya 5 ağaç diktiler. Her yıl katliamın yıl dönümünde cumhurbaşkanı oraya gidiyor ve ölenleri anıyor. Bu yaşamlarını yitirenleri geri getirmez ama yeni katliamların önünü alır. İnsanların yaralarına merhem olur. Türkiye’deki arkadaşlarımız Madımak’ın müze olmasını istiyor. Müze olsun ama bu yetmez. Orası utanç müzesi olmalı ve Türkiye’yi yönetenler her yıl katliamın yıl dönümünde oraya gidip özür dilemeli. Sivas Katliamı’ndan sonra orada yaşayan Aleviler korkudan kenti boşalttı. AKP şimdi Suriye’den gelenleri Alevilerin olduğu köylere yerleştiriyor. Amaçları, Alevileri ev ve topraklarından sürmek.”

EN SON EKLENENLER