Can Kayıpları ve Aleviler

Can KASAPOGLU

‘Dört ana-sır’diye bilinen Ateş- Toprak, Hava ve Su’’yu, yani doğayı kutsamıştır Alevilik.

Bu nedenle Aleviler ‘biz karıncayı bile ezmeyiz, çimlere basmaz, yaş ağacı kesmez ve canlıya kıymayız’ diye bilinirler.

Her türlü egemenliğe karşı olduğu gibi, başkaları üzerinde tahakküm kurmaya yada baskı altına almaya da karşıdır. Devletleşmeye, onun jandarmasına, polisine, zabitine ve güvenlik güçleri diye bilinen şiddetçi, baskıcı her türden oluşuma da karşıdır. Sonuçta Alevilik ve Aleviler her türlü devlet baskısı ve şiddetine, onun zorbalığına ve baskına karşıdır.

İnanç ve yaşam (bölüşümcülük) olarak kendi dışındaki bütün inançlardan ve sistemlerden farklı olan Aleviliğin salt bundan ötürü ne tür badireler atlattığı bilinmektedir.

Biat etmeyen ve bu farklılığından dolayı da Alevilik, yukarıda adı geçen devlet sistemi vb oluşumların baskısı, cenderesi ile imha, inkâr dayatmalarına maruz kalmıştır ve bu süreç günümüzde devam etmektedir.

Ancak günümüz koşullarında bakıldığında, baskı altında olan, her gün bir başka yerde şiddete, baskıya maruz kalan, ırkçı-faşist girişimlerle evleri işaretlenen, linç girişimleri ile karşı karşıya kalan Alevilerin baskıcı sisteme karşı‘karşıtlık’ temelinde yeteri kadar örgütlü olduğu söylenebilinirmi?

Tarihsel anlamıyla her türlü baskıya ve zorbalığa karşı olan ve direnerek bedel ödeyip bu günlere kadar gelen Alevilik mevcut Türk-Faşist-İslam sentezci sisteme karşı ne yapmaktadır, mevcut örgütlülüğü ne durumdadır?

Türkiye’nin toplumsal, sosyal ve kangrenleşmiş, çözülmemiş, çözümsüz bırakılmış temel sorunları hakkında Aleviler ve Alevi kurumları ne düşünüyor?

Örneğin yıllardır yaşanan ve son dönemlerde giderek artan çatışmalar konusunda Alevilerin somut, cesaretli ve halklarımızı barışa götürebilecek, inançlarımızı özgürleştirebilecek objektif çözüm önerileri nedir?

Mesela Aleviler, söz konusu laiklik olunca ayağa kalkarlar, sokaklara çıkıyor ve ‘Türkiye laiktir, laik kalacak’ diye hiçte laik olmayan bir ülke ve sistem için ciğerleri yırtılırcasına bağırıyorlar.

Ülkenin her yeri Kerbela’ya dönüştürülmüş, Kürt halkının meşru, seçilmiş siyasetçileri, yöneticileri, seçilmiş vekilleri ve Belediye Başkanları dahil binlercesi tutuklanırken Aleviler, Dersim Soykırımı sanığı CHP ile AKP hükümeti arasında adeta bir ranta dönüştürülmeye çalışılıyor.

Aleviliğin ve Alevilerin sorunları, talepleri, beklentileri nelerdir? Çözüm önerileri nedir?

Örneğin 12 Ağustos’ta Hüseyin Aygün’ün HPG tarafından gözaltına alınması (iki gün içinde serbest bırakıldı) sonucu bazı Alevi kurumları açıklamalar yaptılar, duyarlılık gösterdiler. Fakat diğer yandan Aleviler, devletin cezaevlerinde esir konumunda olan seçilmiş Kürt milletvekilleri için neden böyle bir kampanya başlatmıyor ve bu vekillerin ‚derhal serbest bırakılmasını‘ savunmuyor acaba ?

Bizim doğduğumuz topraklarda ve Alevilerin yaşadığı yerde ateşe su dökülmez!

‘Günahtır’ denir ve ‘Suyun canı acır’ diye bilinir. Bu yüzden ateş toprağa gömülür. Dolayısıyla Alevilik ağaçları da kutsal bilir, taşı toprağı da..

Bu durumda süregelen savaşın son bulması için Alevi kurumları neden elini taşın altına koymazlar? Sokaklara dökülerek, artarak devam eden çatışmalarda yaşamlarını yitiren canlar için neden somut adımlar atmazlar?

İstanbul’dan Diyarbakır’a, yada Ankara’dan Dersim’e veya bir başka merkeze neden bir sembolik yürüyüş başlatmazlar?

Mesela Dersim coğrafyası ve ormanları, operasyona çıkan askerler tarafından yakılıyor. Baraj ve HES’ler yapılarak kutsal mekanlar yok edilmek isteniyor. Dersim’de hemen her gün çatışmalar yaşanıyor. Ülkenin her tarafı Kerbela olmuş. AKP savaş tamtamları çalıyor, CHP ise ancak pasif, risksiz ve çok cılız, ürkek bir şekilde olup-biteni izliyor..

Aleviler ise bu kaos sürecini bir çokları gibi sadece yandaş Türk medyasının yalan-dolan ve gerçekleri çarpıtan TV kanalları, gazete vb iletişim araçlarından izleyebiliyor ve büyük ölçüde inanıyor. Oysa Alevi merak etmeli, araştırmalı ve ikna olduktan sonra inanmalıdır..

Alevi düşmanlığı ise her cepheden son gaz devam ederken, Aleviler her gün bir saldırı ve hakarete maruz kalıp bununla oyalanırken diğer yandan yaşanan çatışmalarda can kayıpları yaşanıyor..

Bu şer cephesi, tarih boyunca süren Sünni ve Müslüman olmayanlara karşı olan “kutsal” ittifakını yine kurdu! Alevi söylemlerine, “Ermeni Dönmesi” tanımını ve “sol”a düşmanlıklarını da itina ile ekliyorlar!

Tek dertleri Müslüman olmayanlar! Bu “politika”ları ve argümanları, bizlere; bunların CİHAD derdinde ve izinde olduklarını gösteriyor. Nerdeyse, kendilerine ait olan, Türkçü-tekçi “ERGENEKON”u bile Alevi yapılanması diye yutturacaklar! Pes doğrusu, insanda biraz utanma olur!

Ancak Osmanlıda, Alevilere ve Kürtlere karşı zihniyet neydi ise TC kuruluşundan günümüze kadar bu zihniyet değişmediği gibi çok daha kan dökerek, katlederek, yok sayarak geldi.

Baskıcı devlet sisteminin başına geçen Erdoğan’ın AKP hükümeti ile yıllardır Alevileri oyalayıp salt oylarını alan CHP’nin reddi Alevilerin önünde en önemli görev olarak durmaktadır.

‘Dört ana-sır’ diye bilinen Ateş- Toprak, Hava ve Su’’yu, yani doğayı kutsayan ve bu nedenle ‘biz karıncayı bile ezmeyiz, çimlere basmaz, yaş ağacı kesmez ve canlıya kıymayız’ diyen Aleviler derhal bu kirli savaşa dur demelidirler.

Doğa inancı Alevilik, artarak süregelen askeri operasyonlar sonucu yaşanan can kayıplarının son bulması için daha ne kadar sessiz kalacaklar?

Alevilerin kutsadıkları Kızılbaş ataları, pirleri, ozanları, evliyaları ve eceliyle değil de, zalimler tarafından katledilen önderleri yaşasaydı acaba bu günkü duruma ne derdi dersiniz ?

EN SON EKLENENLER