‘Can ne 12 Eylül’de sustu ne de şimdi’

Hayatının yaklaşık 20 yılını cezaevinde geçiren 78’liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can’ın tutuklanmasına tepki gösteren mücadele arkadaşı Yunus Bircan, “Can, 12 Eylül’de nasıl susmadıysa şimdi de susmadı ve susmayacak” dedi.

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ve Halkların Demokratik Partisi bileşenlerine yönelik operasyonda tutuklanan 78’liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can, hayatının büyük bir kısmını demokrasi mücadelesine adadı. “Örgüt üyeliği” iddiasıyla 18 kişiyle birlikte tutuklanan Can, hep barışı savundu ve barış mücadelesinin en ön saflarında yer aldı. Hükümet politikaları sonucu bitirilen çözüm sürecinde de Akil İnsanlar Heyeti içinde yer alan Can’ın demokrasi ve özgürlük mücadelesi 1970’li yıllara dayanıyor.
1981’DE CEZAEVİNE GİRDİ 
1954’te Dersim’de dünyaya gelen, ilk ve orta öğrenimini Elazığ’da tamamlayan Can, 1975 yılında eğitim için İstanbul’a geldi ve burada Şişli Siyasal Yüksek Okulu’nda öğrenim gördü. İstanbul’da katıldığı eylem ve etkinliklerle kısa sürede devrimci gençliğin önderlerinden birisi oldu. Can, içinde yer aldığı DEV-GENÇ’in başkanlığını da yaptı. Devrimci Yol-Devrimci Sol ayrışmasından sonra tercihini Devrimci Sol’dan yana kullandı. Sonrasında da devrimci hareketi Kürt kentlerinde örgütlemek için 1977 yılında İstanbul’dan ayrılarak Kürt illerine geçti. 1981 Şubat ayında Malatya’nın Akçadağ ilçesine bağlı Gürkaynak Köyü’nde yakalanan Can, 12 Haziran 1981’de tutulduğu Elazığ Cezaevi’nden tünel kazarak firar etti ve 5 Ocak 1983’te İstanbul’da yakalanarak tutuklandı.
DİYARBAKIR ASKERİ CEZAEVİ’NİN TANIĞIYDI
Tutuklu kaldığı dönemde sırasıyla Selimiye, Sultanahmet ve Sağmalcılar cezaevlerine kalan Can, 1987 yılında Diyarbakır Askeri Cezaevi’ne gönderildi ve o dönemin canlı tanığı oldu. Can, basına verdiği bir demecinde Diyarbakır Cezaevi’ne neden alındıklarını şöyle ifade ediyor: “Diyarbakır’a alınmamı ve işkence görmemizin nedeni Kürt meselesidir. Diyarbakır’da Kürtleri bitirmek istediler. Türkiye’nin yaraları sarılmak isteniyorsa Kürt meselesi aydınlatmalıdır.”
Can, aynı zamanda 12 Eylül döneminde cezaevlerine getirilen tek tip kıyafet uygulamasına direnen, kıyafeti yırtan isimlerden biriydi. Yine bir demecinde o dönem cezaevlerine getirilen tek tip kıyafet uygulamasına karşı tutukluların direndiklerini söyleyen Can, ciddi bedellerin verildiğini fakat sonuç olarak tek tip elbisenin giyilmediği belirterek, cuntanın yenildiğine dikkat çekiyor.
AKİL İNSANLAR LİSTESİNDEYDİ
1983’te firar iken yakalanan ve 17 yıl cezaevinde kaldıktan sonra 22 Eylül 1999’da tahliye olan Can, tahliye edilmesinin ardından bir grup arkadaşıyla 78’liler Girişimi’ni kurarak, bu dernekle kendi kuşağının haklarını aramaya başladı.
Can, 1 Nisan 2013’te ise AKP hükümeti tarafından açıklanan ve çözüm sürecinde görev alan 63 kişilik Akil İnsanlar listesinde İç Anadolu Bölgesi’nde yerini aldı. Can, aynı zamanda “Merhaba başkaldırı”, “Bağımsızlık demokrasi ve sosyalizm mücadelesinde gençlik” ve “78’liler sorguluyor” isimli 3 kitaba da imza attı.
’20 YILLIK CEZAEVİ SÜRECİ SUSTURAMADI’
Celalettin Can’ın 14 yıllık arkadaşı 78’liler Girişimi İstanbul Sözcüsü Yunus Bircan, Can’ı ilk olarak 78’lilerin kuruluşunu sağlayan bir özne olarak tanıdıklarını belirtti. Bircan, “78’liler oluşturulurken amacı bu ülkede darbenin, darbecilerin yargılanması, toplumun darbe hukuku ile yüzleşmesi, hesaplaşması ve adaletin sağlanmasıydı. Can bu görüşün öncülerindendir. Aynı zamanda geçmişte yaşanmış olayları, katliamları, bu toplumun gerilemesine neden olmuş, bütün süreci bir yeniden güncellemek, toplumun önüne çıkarmak fikriyatına sahipti. 20 yıla yakın bir cezaevi sürecinden sonra dışarıya çıkıp, mevcut siyasal duruma bakarak ‘ne yapılması gerekiyoru’ tartıştı. Bu tartışmayla kendi kuşağından mücadele içerisinde tanıdığı arkadaşlarıyla karşılıklı konuşarak, tartışarak 78’lilerin oluşumunu sağladı” dedi.
‘ÖNEMLİ ADALET DOSYALARI AÇTI’
Can’ın çalışma disiplini, enerjisiyle, çevresindeki insanları harekete geçiren ve onların çalışmalarına şevk katan bir özelliğinin olduğunu söyleyen Bircan, “Bulunduğu alanlarda, o alanları domine edebilecek nitelikte ve aynı zamanda hem siyasi hem teorik hem de çalışma disiplini anlamında insanları etkilerdi. Geçmişte yaşanan 1 Mayıs Katliamı, Kızıldere Katliamı ve 12 Eylül darbesine varana kadar yaşanan önemli toplumsal meselelerde gerçeklerin araştırılması için adalet dosyaları açtı. Ve bunların çözümüne dair çalışmalar yürüten bir isim. Celalettin Can çalışmaların kolektif yürüyebilmesi, sürdürülebilmesi noktasında ciddi çabalar göstermiş bir arkadaşımızdır” ifadelerini kullandı.
‘TUTUKLANMASI MANİDAR’
Bircan, şöyle devam etti: “Celalettin’in bugün içeri alınmasının en büyük nedeni, onun bu ülkede gerçek bir demokrasinin oluşturulması, demokratik hak ve özgürlükler alanının açılması mücadelesinde öncü olmasıdır. Ülkenin bu zor koşullarında dahi sesini kısmadı. Bugün yurttaşların siyaset yapabilme hakkının tanınmasında, özellikle Kürt meselesinin çözümü ve bir iç barışın sağlanması noktasında önemli çalışmaları vardı. Bu gayretler onu toplumun önünde bilinen bir özne olarak ortaya çıkarmıştır. Yani şurası bir gerçektir ki; Can’ın sosyalist, Kürt, Alevi kimliği, duruşu, sözünü eğilmeden kurması diğer akil insanlarda olmayan bir duruşu sergilemesi, akil insan olarak sadece onun tutuklanmasına da neden olmuştur. Bu düşündürücüdür. Celalettin Can gibi siyasetçilerin, kanaat önderlerinin, öne çıkan insanların tutuklanması gelinen bu süreçte bu toplumun bir sindirme, korkutma, sessizleştirme politikalarından başka bir şey değildir. Bugünkü süreç 12 Eylül’den daha ağır, pervazsız bir dönem, Celalettin o dönem nasıl susmadıysa bu dönemin hukuksuzluğuna, adaletsizliğine, kuralsızlığına da susmadı. Onun gibi siyaset yapan insanlara gözaltı ve tutuklamaların olması da tümüyle bu sürecin, mevcut siyasal iktidar tarafından domine edilmesi anlamı taşıdığını biliyoruz.”
MA / Bilal Seçkin

EN SON EKLENENLER