Can nöbetindeki Aleviler

TURAN ESER

“Sevgi muhabbet kaynar yanan ocağımızda,
Bülbüller şevke gelir gül açar bağımızda,
Hırslar kinler yok olur aşkla meydanımızda,
Aslanlarla ceylanlar dosttur kucağımızda…”
Hacı Bektaş Veli

AKP iktidarı iç ve dış politikada mezhepçi bir köprü kurup, “durmak yok yola devam” diyerek yürüyor. Siyasette ve uygulamadaki mezhepçiliğin adını İstanbul’da 3. Köprü’ye, Ankara’da GATA’ya veriyorlar. Yavuz Sultan Selim ve Sultan Abdülhamid!

Ecdatlarından ilham alıp onlara kulak verdiler. Onların huyundan ve suyundan gidiyorlar.

Huzurun yolunu demokrasi, hukuk, laiklik, çoğulculuk değil, mezhepçilikte buluyorlar.

İşte bu mezhepçilik Türkiye’yi Ortadoğulaştırdı. Kan gölüne çevirdi. Şimdi herkes tedirgin ve endişeli bekleyiş içinde.
Kutuplaşmalar giderek keskinleşiyor. Ve bu gidiş iyi değil.

“Demokrasi nöbeti” altındaki iktidar nöbetleri, can nöbetindeki Alevileri endişeli ve tedirgin bekleyişin ön sıralarına sokuyor.
Bugün Alevilerin yoğun yaşadığı Mamak’ta Alevilerin, Kürtlerin evleri işaretleniyor. Gaziantep, Maraş ve Adıyaman gibi kentlerde örgütlenmiş İŞİD hücrelerinin, ne türden toplumsal tahribatlar yaratacağını, yaşadığımız katliamlarda gördük. Endişe verici boyuta ulaşan tehlikenin farkındayız, fakat AKP aynı kaygıyı taşımıyor.

Sadece iktidar değil, toplumsal muhalefet dinamikleri bile anlam veremediğim bir ürkeklik ve dağınıklıkla süreci izlemeyi terci etmiş.

Mamak’ta kapısı işaretlenmiş Aleviler, Gaziantep’te hedefe konulmuş Aleviler, hükümetin IŞİD karşı aldığı tedbirlere güvenmiyor. Kendi can güvenliğini kendisi sağlamak için 24 saat nöbet tutuyor.

Alevilerin katline yeminli IŞİD ve diğer cihadistlerin Türkiye’de örgütsel, sosyolojik ve siyasal zemin bulmasına AKP hükümetinin yol açtığına inanıyorlar.

AKP, mezhepçi köprülerinin temelini 16. yüzyılda atan Yavuz Sultan Selim’in yolundan yürüyor.

Aleviler Yavuz’u sevmez. Bu nedenle bu mezhepçi zihniyetin devamcısı olanlara da mesafelidir. Yavuz ismi, Anadolu’da Kızılbaşlara ve Lazkiye’de Arap Alevilerine, katliam, zulüm, acı ve kıyımı hatırlatır.

Yavuz 1514’te Anadolu’da 40 bin Kızılbaşı, 1516’da Hama’da, Humusta, Şam’da binlerce Arap Alevisi’ni katletmiştir.

Bugün Yavuz’un Cihatçı torunları, “Yavuz Sultan Selim Birliği” kuruyor. Aralarında “Fatih Sultan Mehmet Tugayı”, “Sultan Abdülhamit Tugayı”da var. Onları Suriye’de Alevi köylerine yönelik gerçekleştirdikleri katliamlardan tanıdık.

Ecdatların isimleri sadece köprülere ve hastanelere değil, cihadist tugaylara veriliyor. Alevilerin tarihsel belleği silinmeyen bu resim, Alevilere “tarih tekerrür mü ediyor?” diye sorduruyor.

Aleviler endişeli
IŞİD ve diğer cihadist terör grupları toplumsal çatışmayı, önce Alevileri hedefleyerek tetikleyecek riskin adıdır. Aleviler tehlikenin farkında ve hükümeti defalarca uyarmıştır.

Gaziantep’teki IŞİD örgütlenmesinin Alevi, Kürt ve Türkmen köylerinin listesini çıkardığı ve bu bölgelerde keşif yaptığı, Gaziantep’te bulunan cemevinin çeşitli açılardan fotoğraflarını çektiği biliniyor.

Kısacası devletin elindeki tüm istihbarat bilgilerine ve en son Gaziantep’te bir düğün gecesindeki insanlığa yönelik katliama rağmen, IŞİD’in Gaziantep cemevi ve o bölgelerde yaşayan Alevilerin can ve mal güvenliğine dair endişelere ve tedirginleri ortadan kaldıracak adım atılmamıştır.

Gerek İŞİD’in, gerekse IŞİD sever çevrelerin Alevi ve cemevi algısının sonucu Aleviler ve cemevleri hedef durumuna getirilmiştir. Bugün Türkiye’deki birçok siyasal İslamcı birçok dergi, gazete ve TV yayınlarında, cihadist severlik örgütleniyor.

Türkiye’de nüfusun %8’i boşuna IŞİD’e sempati duymuyor. Bu yayınlarla bu cihadist severlik örgütleniyor.

AKP hükümeti bu durumun siyasi sorumlusudur. AKP ve siyasal İslamcı kesimlerin mezhepçi politikaları ve uygulamaları Aleviliği ve cemevlerinin tanımadığı sürece, inkâr, imha, asimilasyon, ayrımcılık ve nefret söyleminin hedefine koydukları sürece, cihadistlere ilham vermeye ve Alevileri hedef göstermeye zemin hazırlamış olacaklardır.

Çözüm laiklik ve barış
Bugün yaşananlar, mezhepçi politikaların ürünüdür. Savaş ve ölümlerin gerekçesini, emperyalistlerin, petrol krallarının, Arap Şeyhlerinin ve sermayenin Ortadoğu’daki çıkarlarından, bu çıkarları korumak adına, gerici, mezhepçi, dinci eğitim ile kindar nesil yetiştiren anlayışında aramak yerine, toplumsal barışın garantisi olan “laikten” arayan zihniyetler, Türkiye’yi Ortadoğululaştırmıştır.

Bir yandan etnik kimlik, diğer yandan dini kimlikler üzerinden toplumsal bölünme ve ayrışma derinleşirken, diğer yandan Türkiye bir iç savaş ortamına sürükleniyor.

Bunu durdurabiliriz.

Dini; devlet, siyaset, kışla, okul, kamu hizmetleri, ekonomi ve hukuktan arındırmalı ve özel alana taşımalıyız.

Savaşı ve ölümleri değil, barışı ve yaşamı beslemeliyiz. İktidar benciliği ile gerilimi değil, toplumsal cömertlikle barışı ve demokratikleşmeyi kazanmalıyız.

Alevileri hedef göstermek yerine, Aleviler dahil, ayrımcılığa maruz kalmış her kesimin eşit yurttaşlık ve eşit haklar talebini kabul edip, barış içinde bir arada yaşama kültürünü inşa etmeliyiz.

EN SON EKLENENLER