Çocukluğu mahkum edilen çocuklar

Gülcan Kılagöz/ AKP’nin Cezaevi Karnesi-Dosya-1

Miraz Akbaba henüz 7 aylık bebek iken, annesi Gülistan Diken Akbaba ile 19 Şubat’a Bakırköy Cezaevi’nde tutsak durumuna düştü. Şimdi 9 aydır tutsak olan Miraz bebeğin yaşadıkları, cezaevinde annesiyle birlikte tutsak olan bebek ve çocukların (0-6) durumunu bir kez daha gündeme getirdi. Annesiyle birlikte cezaevinde kalan çocuk sayısı, annelerin tahliyesi, açık cezaevine çıkması, yeni tutuklama gibi durumlarla her gün değişiyor. Bakırköy Cezaevi’nde annelerinin yanında kalan 0-6 yaş çocuk sayısı ortalama 60 civarında iken, toplamda ise bu rakam 600’ün üstünde. Bu sayının büyük bir kısmını bebekler oluşturuyor. Hamileyken cezaevine giren ve içeride doğum yapan kadınların sayısı da bir hayli fazla. 0-6 yaş arası çocuğu ya da çocukları olan ve tutuklanan bir annenin 3 seçeneği var: Dışarıda bakacak yakınları varsa çocuğunu onlara bırakmak, bakacak kimsesi yoksa ve bazı koşullardan dolayı çocuğunu yanına almak istemiyorsa, yetiştirme yurduna vermek, son seçenek ise, yanına almak.

Çocuklar kesintisiz travma yaşıyor

Elbette tüm bu seçeneklerin dezavantajlı yönleri bulunmaktadır. Anne-çocuk ilişkisinin devamlılığı için hangi seçenek daha iyi görünüyorsa, anne ona karar veriyor. Çocuklar 6 yaşına kadar annelerinin yanında kalabiliyor; ancak 6 yaşına giren çocuk öncelikle dışarıda bakacak yakını varsa, annesi tarafından ona verilir. Kimsesi yoksa, mecburen yetiştirme yurduna veriliyor, yurda verilen çocuklar sadece ayda bir kere açık görüşe getirilerek, annelerini ziyaret etmeleri sağlanıyor. Ayrıca 6 yaşına kadar annesiyle kalan çocuklar, yönetmelik gerekçe gösterilerek zorunlu olarak anneden alınıyor. Çocuklar için yeterli hijyen, ısı, havalandırma koşulları sağlanamıyor. Bu nedenle sık sık hasta olma durumuyla karşı karşıya kalıyorlar. Her koğuşun revir günü ve saati dışında, hasta da olsan revire çıkılmasına izin verilmiyor. Bu acil durumlar hariç çocuklar için de geçerli. Çocuklar için dahi ilaç yazılsa, en erken 2 gün sonra getiriliyor. Cezaevlerinde sürekli doktor bulunmadığı için bazı prosedürler sonrası çocuklar hastanelere sevk ediliyor. Bu sevkler sırasında, bazı cezaevlerinde çocuklar annesinden alınarak hastaneye götürülüyor ve ciddi bir travma yaşayabiliyor.

Yetişkinler ne yiyorsa onlar da onu…

Cezaevinde 3-6 yaş çocukları gündüzleri kreşe gidebiliyor ve koğuştan, cezaevinden çıkabiliyor. Fakat 0-3 yaş arası çocuklar kreş yaşına gelene kadar dışarıya çıkmıyor. Görüştüğümüz ancak ismini vermek istemeyen eski bir cezaevi çalışanı, cezaevinde doğmuş ve 3 yaşına dek hastane dışında dışarıya çıkmamış olan çocuk sayısının oldukça fazla olduğunu söyledi. Çalışan, “Eğer koğuşunda bir çocuk yoksa, 2 yaşında bir çocuk akranlarıyla bile bir araya gelemeyecektir” dedi. Cezaevinde en büyük problemlerin beslenme, barınma, eğitim ve oyun alanları olduğunu kaydeden çalışan, “Çocuk için ayrı öğünler çıkmamaktadır. Yetişkin ne yiyorsa, çocuk da onu yiyiyor. Halbuki çocukların gelişimi için beslenme çok önemli bir faktördür. Çocuklar için ayrı beşik ya da yatak sayısı yetersizdir. Çocuklar anneleriyle aynı yatakta yatmaktadırlar” dedi.

Çocuklar risk altında

Çocuklu tutsak anneler için özel barınma, oyun alanlarının olmadığını kaydeden çalışan, “Kalabalık koğuş sistemlerinde çocuklar hiç tanımadıkları insanlarla bir arada kalmalarından dolayı devamlı olarak fiziksel, psikolojik, cinsel istismar riski altında bulunmaktadır” diye konuştu. Bebeklerin emekleme alanının olmadığını sözlerine ekleyen çalışan, bunun çocukların yürümesinin geciktirdiğini söyledi. Çocukların tuvalet alışkanlığının da zorlaştığını, bununda bedensel, zihinsel gelişimlerini olumsuz yönde etkilendiğini kaydeden psikolog, koğuşlarda boya kaleminin dahi yasak olduğunu, çocuklara sadece 1-2 oyuncak verildiğini söyledi. Olumsuzluklardan çocuklar kadar annelerin de etkilendiğini kaydeden çalışan, kendi hallerine ek olarak tükenmişlik, yetersizlik, çaresizlik, depresyon gibi sonuçlara yol açtığını vurguladı. Çocuk hakları sözleşmesinin temel ilkelerinden birinin de çocuğun üstün yararının gözetilmesi gerektiği olduğunu söyleyen çalışan, cezaevlerinin yapısı itibari ile bu ilkeye ters düştüğünü, koşulların çocukların temel haklarını ihlal ettiğinin altını çizdi.

Suça itiliyorlar

Çocukların en önemli yıllarını kapalı alanda geçirdiğini vurgulayan çalışan, bu çocukların dışarı çıktığında fiziksel, ruhsal, zihinsel gelişim olarak diğer yaşıtlarının aksine gerilik göstereceğini, suça eğilimin artacağını ve dış dünyaya uyum sağlamakta zorluk çekeceğini söyledi. Çalışan son olarak, “Bu çocuk yetişkin bir mahpus olarak cezaevine girdiğinde onu bir “fail”, bir “suçlu” olarak değil, koşullardan dolayı suça itilmiş bir birey olarak adlandırmak gerekir” dedi.

Sesleri duyulmuyor

Avukat Ezgi Duman ise, konuyla ilgili bize bazı örnekler verdi: “Sincan Cezaevi’nde çocuğu yüzde 70 engelli olan kadın var. Aynı şekilde başka bir mahpus var, çocuğu 4 yaşında. Bize ilk yazmaya başladığında çocuk 3 yaşındaydı. Kronik böbrek hastası. Yani Poyraz Ali gibi örnekler, siyasi mahpusların çocukları, çok bilenebiliyor. Ya da duyulabiliyor. Adlilerin sesi hakikaten duyulmuyor.”

Irkçı davranılıyor

Afrikalı ve özellikle siyahilerin çok ciddi problemler yaşadığını ve onlar için hayatın ayrıca zor olduğunu kaydeden Avukat Hatice Korkut da, “Çünkü çoğu ülkenin burada konsolosluğu yok. Çocuklarını göndermek için aileleriyle iletişim kuramıyorlar. Çocuklarını bırakabilecek neredeyse hiçbir yerleri yok. Siyahilere son derece ırkçı davranılıyor” diyerek yabancıların yaşadığı soruna dikkat çekti.

Çocuk hakları sözleşmesine aykırı

Çocukların haksız mahkumiyeti, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin, ‘her tür işlemde çocuğun üstün yararının gözetilmesi gerektiği’ ilkesine ters düşen ve çocukların cezaevlerinde mahkum gibi değil, diğer çocuklar gibi yaşaması için gerekli koşulların sağlanmasının zorunlu olduğu belirtilirken, Türkiye’deki cezaevlerinde tam tersi uygulama söz konusu.

Özgürlükçü Demokrasi

EN SON EKLENENLER