Çürüyen AKP ve belediye başkanları neden görevden alınıyor?

Bir süreden beri Erdoğan AKP’yi yeniden yapılandırmaya çalışmaktadır.
Aslında ilk önce parti yönetimlerinde değişikliklerle başladı bu süreç. Ancak kamuoyu bu gelişmeyle çok fazla ilgilenmedi. Belediye başkanlarının görevden alınması söz konusu olunca, konu, toplumun gündemine girdi.

Erdoğan diktatörlüğünü yıkmaya çalışan toplumsal kesimler Kürtler, Aleviler ve tüm ezilenler de doğal olarak, bu gelişmeleri yakında izlemektedirler.  O halde neler oluyor, Erdoğan belediye başkanlarını neden görevden alıyor bu gelişmenin demokrasi güçleri, Aleviler,
Kürtler ve ezilenler açısında nasıl bir anlamı bulunmakta mıdır? Bu sorulara cevap arayabiliriz.

Öncelikle şunu belirtmek önemlidir.  Erdoğan’ın çetesi olan AKP, başından beri, bir rant ve soygun şirketi olarak çalışmıştır.  Başta Erdoğan ve ailesi olmak üzere, bütün AKP kurmaylarının ve
kadrolarının, soygunculukta ve hırsızlıkta ne kadar yetenekli olduklarını, herhangi bir AKP yöneticisinin bugünü ile geçmişini karşılaştıran herkes görebilir.  Esasında AKP, politik olarak faşist
ve gerici bir çete olmanın yanında ve aynı zamanda soygun ve rant amacıyla bir araya gelmiş, açgözlü, Müslüman, taşralı eşraflardan oluşmuş bir karanlık şebekedir.  Şu an olan biten ise bunların bazılarının çetenin büyük ‘reisi’ tarafında tasfiye edilmesidir.

O nedenle Erdoğan’ın çetesinin içinde yer almış olan bu unsurların hepsinin eli, vicdanı ve bütün insani özellikleri kirlidir. Bunlar halkların kanı ve emeği ile beslenmiş, Erdoğan’ın suç ortaklarıdırlar. Bunların bu saatten sonra karanlık, ranta ve sahtekarlığa dayalı küçük iktidarlarını korumak amacıyla, Erdoğan’a karşı alacakları hiçbir tutum, onları işledikleri suçlardan kurtarmayacaktır.

Bunlar sıradan AKP’liler değildirler. Her biri AKP şebekesinin işlediği suçlardan önemli görev ve sorumluluklar almışlardır. Sayısız bilgiye ve ilişkiye sahipler. Ne zaman ki bu bilgi ve ilişkileri üzerinde Erdoğan diktatörlüğüne karşı gerçekten halklardan yana bir tutum alırlar ve yine sahip oldukları bilgiler üzerinden, ne zaman ki Erdoğan’ın ipliğini pazara çıkartmaya çalışırlar, işte o zaman,
yaptıkları bir anlam taşıyacaktır. Yoksa mevcut durumda mağduriyet edebiyatı yaparak kendilerini haklı göstermelerinin kıymeti harbiyesi
yoktur.

Kaldı ki Erdoğan’ın bunları bu kadar kolay görevden almasının nasıl
mümkün olabildiğine de bakmak gerekir. Bunların Erdoğan’ın zorlamasıyla istifa etmiş olmasının, onların Erdoğan’ın karşısında seslerini yeterince çıkartamıyor olmalarının bir anlamı olmalıdır.

Anlaşılan bunların halklara karşı işledikleri ve Erdoğan’ın ortak
olduğu suçlar bulunmakta ve Erdoğan bunları deşifre edeceğini, bu yolla bunların tutuklanmasını sağlayabileceğini ileri sürerek bunları
istifa ettirebilmiştir.

O nedenle ve bu noktaları belirttikten sonra, tek cümleyle olan biteni özetlemek mümkündür. Olanlar, faşist, gerici AKP çetesinin, çürümüşlüğünün yaydığı mide bulandırıcı kokudan başka bir şey değildir. AKP gibi rant ve hırsızlık üzerinde bir araya gelmiş olan
çete elemanlarının ortaklığının, bu şekilde etrafı çürük kokusuyla
bunaltması, yeni ve özel bir durum değildir. Elbette bu çürümüşlük, Erdoğan diktatörlüğünün de temel dayanaklarının ciddi anlamda zayıfladığını göstermektedir.

Erdoğan’ın yaptığı bu tasfiyelerin üç nedeni olduğu anlaşılmaktadır.
Birincisi, parti içindeki zorbalığını tartışılmaz hale getirerek tam bir faşist zihniyeti hâkim kılmak istemektedir. İkincisi, AKP, son
dönemlerde Kürtlere, Alevi ve ezilenlere karşı izlediği savaşçı ve katliamcı politikalarıyla yaşadığı çürümeyi hızlandırdı ve parti içi çatışmalar büyüdü. Bugün olanlar bu çürümenin sonucudurlar. Bu tasfiyelerin üçüncü nedeni ise, Erdoğan temel amacı olan İslam ve Osmanlı imparatorluğunu gerçekleştirmeye ve kendisini padişah ve
halife olarak ilan etmeye yönelmesinin yarattığı sorunlardır.

Belirtilen bu noktalar AKP’nin zayıflamasına, çete içindeki
ilişkilerin bozulmasına, maddi, sosyal ve siyasal rant paylaşımının Erdoğan lehine değişmesine, dolayısıyla bilinen gelişmelerin yaşanmasına yol açmıştır.

AKP’nin ve Erdoğan’ın yarattığı kirlilik ve kokuşmuşluk, arada geçen 15 yıl içinde azalmadı, sistematize edilerek, artırıldı.  Rant ve soygunun giderek artması ve bu yöntemin her alanda yaygın olarak kullanılması, söz konusu AKP çetesinin içinde çatışmaları da zorunlu
kılmıştır. Bu çatışma süreci, AKP’nin kuruluşundan beri aralıksız devam etmekteydi. İpleri elinden tutan ve geleceğinden korktuğu için bu konumunu bırakmayı göze alamayan Erdoğan, fırsatını bulduğu her durumda, kendisine rakip olacağından korktuğu veya kendisine koşulsuz biat etmekten kaçınan kim varsa, onu, gözden çıkartmakta ve ilk fırsatta üstünü çizmektedir.

Erdoğan’a göre, iktidarını zayıflatacağını düşündüğü, muhalefet
etmeseler bile böyle bir ihtimalin olduğu herkes, Erdoğan için potansiyel tehlikedir, etkisizleştirmeli, arada çıkartılmalıdır.

Bu zihniyeti politik bir yöntem olarak kullanan Erdoğan, toplumsal muhalefet odaklarına karşı izlediği faşist ve baskıcı yöntemleri aynı şekilde AKP içinden de uygulamaktadır. Özellikle FETÖ sopasını, bu amaçla çok yaygın ve sistemli olarak her alanda kullanmaktadır.  Kim Erdoğan’a karşı çıkmaya kalksa, buna niyet etse, hemen ona FETÖ sopasıyla saldırılmakta ve böylece geri adım atması, teslim olması
istenmektedir.

Aslında bu yöntemler, Erdoğan’ın çok sahiplendiği ecdadının kullandığı entrikacı yöntemlerin bazılarıdır. İktidarı için tehlikeli bulduğunda,
oğlunu, kızını ve kendisine karşı çıkabilecek herkesi, gücünün yettiği
her anda, katletmek için gözünü karartabilecek kadar katil ruhludur,
Erdoğan. Dolayısıyla Erdoğan iktidarını sürdürmek için  Osmanlı saray entrikalarına başvurmak bunların ‘fıtrat’ında bulunmaktadır. Bu
yapılanları da Erdoğan’ın padişahlığının bir başka biçimde tezahürü gibi görmek mümkündür. Erdoğan görevde aldıklarına, ‘ben padişahım, seni o makama ben seçtim, ben olmasaydım sen bir hiçsin ve ben seni yarattığım gibi yok edebilirim’ demektedir.

Erdoğan’ın belediye başkanlarına, parti içinde muhalefet edebilecek tüm kesimlere karşı sürdürdüğü bu baskı politikaları, korkusunun büyüklüğünü göstermektedir. Bütün bu olanlar Erdoğan’ın gücünün değil, güçsüzlüğünün sonucudur. Erdoğan, en yakınlarına güvenmeyecek ve en yakınlarını harcamayı göze alabilecek kadar zayıftır ve korkmaktadır. Emin olmalıyız ki Erdoğan’ın korkusu, uzak olmayan bir gelecekte gerçek olacaktır. Bunun yolu, demokratik toplumsal muhalefet odaklarının, mevcut direnişlerini, Erdoğan’ı yıkacak olan saldırıya
dönüştürmekten ve büyütmekten geçmektedir. İnanıyor ve güveniyoruz ki,
her yol, araç ve imkanla, sadece direnmek için değil, Erdoğan’ı yıkmak
amacıyla mücadele büyütülecek,  bir üst aşamaya taşınacaktır. Evet hiçbir şey kolay değil ve zafer acılarla yoğrulacaktır.  Ancak ezilenlerin, ekmek kadar, su ve  hava gibi bir zafere ihtiyacı var. O nedenle  entrikacı zalimler kaybedecek, direnen halklar ve emekçiler kazanacaktır!..

EN SON EKLENENLER