‘Demokratik moderniteyi inşa etmek gerek’

Demokratik Cumhuriyet Konferansı’nın bugünkü ikinci oturumunda yazar Can Soyer Cumhuriyet kavramına değinirken, yazar Nuray Sancar toplumsal sözleşmelerin eşitlik ilkesine üzerine, yazar Ferda Koç, HDP Danışma Kurulu üyesi Kenan Kalyon ve gazeteci yazar Haydar Ergül ise Demkratik Cumhuriyet inşasına dair konuştu

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) düzenlediği Demokratik Cumhuriyet Konferansı’nın ikinci gününde, ikinci oturum “Demokratik Cumhuriyet ve siyasal-toplumsal güçlerin mücadele arayışı” başlığı ile devam etti.

Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) Sözcüler Kurulu üyesi Perihan Koca’nın moderatörlüğünde gerçekleştirilen ikinci oturumda, ilk olarak söz alan yazar Can Soyer “Cumhuriyet ve ötesi: İkinci yüzyıl için mücadele” başlığında sunum yaptı.

Cumhuriyet kavramının tarihsel gelişimi üzerinde duran Soyer, cumhuriyet kavramından ortak öz ve mücadele çıkarmanın Türkiye’de zor olduğunu dile getirdi.

Yeni cumhuriyet elitlere değil halkın öz gücüne dayanmalı

Konuşmasında halkların kendilerini yönetmesi gerektiğine değinen Soyer’in konuşmalarından bazı başlıklar şöyle:

“Dünya tarihine baktığımızda, bir cumhuriyet biçiminin formunun inşa edilmeye çalışıldığını görüyoruz. Sosyalistler açısından baktığımızda, her türlü cumhuriyet eleştirisi, bize içsel bir olgunun eleştirisi olmak zorunda. Halkın kendi kendini yönetmesi ilkesinin hayata geçirilmesi şeklinde formüle ettiğimizde, farklı bir cumhuriyet talebini dile getiriyoruz. Burada sadece bir fikri değil, bir tarihi de konuşuyoruz. Bu içsel eleştiri ancak ve ancak şimdiye kadar yaşadığımız deneyimleri aşarak olabilir.

Geçmiş cumhuriyet deneyimleri, bugünün siyasal konjonktörüne ayak basarak, fırsatlar ve riskler konusunda bir doküman çıkaralım. Türkiye’de cumhuriyetin tarihi, sermaye sınıfının cumhuriyetten kurtulmasıdır. Bazen yükselen, bazen azalan şiddetle, sermayenin cumhuriyetten kurtulma çabası içinde olduğunu görebiliyoruz.

Bu rejim cumhuriyet olarak adlandırmayı hak etmiyor. 2017 referandumuyla beraber yaşanan rejim değişikliği, bu tartışmayı yeni bir düzeleme taşıma olarak görülebilir. Cumhuriyet tasfiye edilirken, toplum içerisinde oluşan cumhuriyetçi birikimin, talebin, isteğin özgürleşmiş olmasıdır. Rejimin geçirdiği radikal dönüşümle birlikte maddi bağını kaybetti. Bir hayalet gibi Türkiye’de dolaşmakta.

Sosyalistler açısından bakıldığı zaman bir ilke tartışmasından çıksın, siyasal programın nasıl inşa edileceğinden plan yapmaya, örgütlenmeye yönelmelidir. Böyle bir cumhuriyet tartışması, halkın geniş kesimlerini, emekçi katmanlarını birlikte kurucu öğe olarak görmek, yeni bir cumhuriyetin kuruluşunda halka dayanmalıdır. Siyasal elitlerin inşa edeceği bir cumhuriyet değil, halkın mayasına dayanan bir biçimde, halkın öz gücüne dayanarak, halkı vasıflandırarak cumhuriyet olmalıdır.”

Cumhur ittifakı ile Altılı Masa arasında fark yok

“Katılımın ötesinde: Halkın demokrasisi, halk cumhuriyeti için sınıfsal çerçeve” başlığında sunum yapan yazar Nuray Sancar ise, toplumsal sözleşmelerin güçlerin eşitliği üzerine kurgulanması gerektiğine işaret etti.

Bunun aksi durumunda bu kelimenin hayali bir kavram dışında bir şey temsil etmediğini belirten Sancar şunları dedi:

“Toplumsal sözleşme güçlerin eşitliği üzerinden bir kavram olarak kurgulanmadığı zaman, hayali bir kavram dışında bir şey temsil etmiyor. Bu durumda bize Millet İttifakı’nın vaat ettiği toplumsal sözleşmenin de bir ütopya olduğunu görüyoruz. Toplumsal sözleşmenin tek taraflı olduğunu gösteriyor. Bu da Cumhur İttifakı ile Altılı parti arasında hiçbir fark olmadığını gösteriyor. Onun dışında yer yer demokratik bir takım hakların verildiği, bunların da eşitsizliğinden kullanılamadığı görülüyor. Pazarlık süreçlerinin ortadan kaldırıldığı bir metin ne Kürtlere ne Alevilere ne farklı kimliklere ne emekçilere gelecek vaat edecek bir durumda değil.”

Cumhuriyetin nasıl demokratikleşeceği üzerine sunum yapan araştırmacı yazar Ferda Koç, sosyalistlerin Demokratik Cumhuriyet mücadelesinden vazgeçmeyeceklerini ifade etti.

Sıfırdan başlama irademiz var

Demokratik ulus inşasının demokratik esaslara göre inşa edilmesi gerektiğine işaret eden Koç’un konuşmalarından bazı satır başları şöyle:

“Bugünkü siyasi düzeni, demokrasinin uzağına götüren devlet var. Cumhuriyet bir form olarak eridi. Bizim sıfırdan başlama irademiz var. Ama önce odanın ortasında kocaman fili görmek gerekiyor: Devlet. Özünde bir zorbalık aygıtı olarak şekillenen, onun siyasi iradesinin oluşumuna ilişkin tartışmasını derinleştirip, başka bir noktaya sıçramayı tartışıyoruz. O fili ortadan kaldırmadan, demokratik cumhuriyet inşasını tartışmak mümkün değil.

Bugün ki rejim faşizmin krizinin ürünü

Bugünkü rejimi herkes başka tanımlayabilir. Başkancı faşist rejim olarak tanımlarsak, bu rejim tanzimattan bugüne çizilen cumhuriyet doğrusunun en ucunda yer alan bir olgunlaşma ürünü olarak kabul edilemez. Esasen, Türkiye’de ikinci dünya savaşının ardından inşa edilen devlet krizinin ürünü. Faşizmin krizinin ürünü olan bir sonuç. Egemen sınıflar adına bulunacak çarelerden birini temsil eden rejim yapısıyla karşı karşıyayız. Filin adı, 50-60 yıldır faşizmdir.

HDP bir dinamik ortaya çıkardı

Kitle muhalefetinin önünü açacak, akacağı mecralar açmaya yetecek yollar ve muhalefet gerekiyor. Kürtler genelde en olmadık zamanlarda bu enerjiyi ortaya koydular. HDP adayını belli eder etmez ortaya çıkan dinamiklere bakın. Pek çok dinamik sarsıldı. Bu ve benzeri dinamiklerin çoğaldığı bir toplumsallıkta çok daha fazla şey değişecektir. Önümüzde tarihsel fırsat var. 14 Mayıs seçim sandığı ile değil, 15 Temmuz anında doğmuştur bu. Toplumda Sol’un en büyük güç noktasında olduğu bir süreçteyiz. Fakat fili odadan çıkartmadan, kurucu rol oynayamayız.”

Demokratik Cumhuriyet anayasal bir bağdır

“Demokratik Cumhuriyet ve üçüncü yol siyaseti” üzerine sunum yapan HDP Danışma Kurulu üyesi Kenan Kalyon ise Demokratik Cumhuriyet için uzun mücadeleler gerektiğine işaret etti.

Kalyon’un konuşmalarından bazı satır başları şöyle:

“Demokratik Cumhuriyette yurttaşlık bağı anayasal bağdır. Demokratik Cumhuriyet, bütün din ve inançlar karşısında nötrdür, bunu cemaatlere havale eder. Devleti dinden arındırır. Demokratik Cumhuriyet, politik birliğini mümkün olan en geniş özerklik üzerine kurar. Demokratik Cumhuriyetin birliği, gönüllü bir birliktir. Demokratik Cumhuriyeti oluşturan özerk birimlerin ayrılma hakkı mahfuzdur. Demokratik Cumhuriyet, yukarıdan resmi bir dil dayatmaz. Genel anlaşma dilinin nasıl olması gerektiğini, kendi haline bırakır.

Kürt özgürlük hareketinin ifade ettiği gibi, ayrılma hakkı, özerklik, sadece bir etnik gruba mahsus olarak düşünülmemiştir. Bununla yetinilebilir mi? Bunlar asli karakterleridir. Elbette bununla yetinilemez. Hak mücadeleleri var. Demokratik Cumhuriyet, bütün uluslararası sözleşmesi hak içerisinde işlemek zorundadır. Aynı zamanda günümüzde ekolojik bir sözleşme olmalıdır. Kadın kurtuluş mücadelesinin bütün kazanımlarını içermek zorundadır. LGBTİ haklarını da içermek zorundadır. Hayvan haklarını da içermek zorundadır.

Üçüncü yol ezilenlerin tarihsel blokunun inşasıdır

İktidarın seçeneği belli. Millet İttifakı’nın seçeneği belli. Bunlar tadilat önerileridir. HDP’nin Demokratik Cumhuriyet seçeneğinden bakacak olursak, dışında, ötesinde ve karşısındadır. Üçüncü Yol sadece buradan ifade edilmedi. Bu egemen sınıfların, iki kutuplu gelişimi, yarılması, çoğu kez toplumsal muhalefeti kendine yedeklemesiyle ilgili tarihsel arka planı var. Tarihten de baktığımızda hayır diyoruz, onun dışında başka bir yol izleyeceğiz. Üçüncü yol, ezilenlerin tarihsel blokunun inşasıdır.”

Oturumun son konuşmasını ise gazeteci-yazar Haydar Ergül, “Demokratik Cumhuriyet halklara ne vadediyor” başlığı üzerine gerçekleştirdi.

Üniversite karşılaştığı ırkçı söylemlerden örnek vererek konuşmasına başlayan Ergül, “O dönem ‘Kurdistan sömürgedir’ tartışmalarımız var. Eve geldi, şunu sordu: Haydar arkadaş, Kürtlerin kuyruğu varmış diyorlar. ‘Hayır sen Kürt olamazsın’ diyor. Bana Kürt olmadığımı söylüyor. Yüz yıllık, 1850’lerle başlayan, Osmanlı’nın dağılmasıyla birlikte ortaya çıkan yeni Türkçü akımın o günkü tezahürüdür. Zihniyet dünyasında yaratılan nedir? Kürt kuyrukludur. Beni gördü, kuyruksuz” diye anlattı.

Cumhuriyet kurulduğunda halk toplulukları olduğunu zamanla Türkleştirildiğini ifade eden Ergül, “Burası Osmanlı bakiyesidir. Herkes Türk yapıldı. Kürtlerin hali de biraz farklı. Daha büyük bir topluluk, dörde parçalansa da Lozan’da, kendi coğrafyasında kök salmış. Zihin dünyası kolay kolay sökülüp atılamıyor. Varlık işin ideolojisidir. Asimile edilen Kürtler ilk olarak özgürlük mücadelesini başlattı” dedi.

Kürt düşman olmayı ret etti

Ergül’ün konuşmasından bazı satır başları şöyle:

“Mevcut Türkiye toplumları, yüz yıl sonra nasıl yol alacak. Mevcut yapıyla mı yol alacaklar? Bu soruya seçimler katkı olacaktır. Ama sorunları köklü çözemez. Çözüm farklı yerde. Varlık homojen değildir. Tartışma, diyalog, müzakereler varlığın özünde vardır. İktidar, devlet bunu inkarıdır. Özellikle ulus devletler varlığın inkarıdır. Halkları birbirine düşman ettiler. Herkesi Türk tanımladılar, Kürt bunu reddetti. Sorun bir kişinin neyi savunduğu değil, nasıl düşündüğü ve pratikleştirdiği önemlidir.

Krizli kişilikler yaratıldı

Özgürlükçü güçler, her türlü fırsatı değerlendirmesi doğrudur. Ama egemenlerin etkisine girmeden. Egemenlerle pazarlık yapılmalı. Ama halklar arasındaki diyalogdur. Günümüz dünyası küresel merkezi kapitalist sistem yaşamıyla her yere girmiştir. Sistem, tarihin en derin yapısal krizini yaşıyor. Yapısal kriz sadece devlet yapılarında değil, tek tek kişilikler krizli hale getirmiştir.

Varlığı tanımazsak, bireyi de tanımayız

Halkların hakikati bütündür, parçalı ele alınamaz. Çünkü toplumsal varlık, 3 bin yıl öncesine dayanır. Tarih anlayışına göre Sümer öncesi yoktur. Bu doğru değil. Sümer devleti bir tarihi milattır ancak toplumsal yapıyı parçalayan, sınıflaştıran, çatıştıran bir yapıdır. Bunun ideolojik yapısını da kurandır. Toplumsal varlık bir başlangıç değildir. Toplumsal varlığın saptırılmasıdır, tarihin yönünün kaldırılmasıdır. Adını böyle koymazsak, bilim diye tartışılır. İdeolojiler önemli. Varlığı tanımazsak, bireyi de tanımayız. Varlık kolektiftir, birey bireyseldir.

Demokratik moderniteyi inşa etmek gerek

Günümüzdeki Demokratik Cumhuriyete yönelebilmek için, halkların gasp edilen haklarının iade edilmesi için, ideolojik mücadele esastır. Kapitalist Moderniteye alternatif, Demokratik Moderniyeti inşa etmek lazım. Nasıl yaşıyorsan, öyle düşünüyorsundur. Teorik önemli değil. Kürt özgürlük hareketinin başarılı olması, buradan gelir. Üçüncü Yol, Demokratik Cumhuriyet, demokratik ulus paradigmasını geliştiren PKK Lideri Abdullah Öcalan’dır. Türkiye halkları özgür olmak istiyorsa, Öcalan’a sahip çıkmak zorundadır. Sahip çıkmazlarsa, daha çok yol var.”

*Oturumun ilk bölümü: https://yeniyasamgazetesi4.com/demokratik-cumhuriyet-konferansi-ikinci-gununde/

Kaynak: MA

#Demokratik #moderniteyi #inşa #etmek #gerek

EN SON EKLENENLER