Devletin ‘açılımı’ aydının görevi

Devlet durmadan “açıla” dursun bu “açılımların” sebebi hikmeti ne ola ki? Kocaman 20 yüzyılı kaskatı kapanarak geçiren devlet hidayete mi erdi de açılmaya başladı? Herkesin merak ettiği konu “Devlet bu açılımlarda sahiden samimi mi?” Bu soruları sormak, endişelenmek, düşünmek, kaygılanmak elbette insani bir durum! Ancak bu soruları sormak mevcut duruma seyirci kalmak anlamına gelmiyor mu? Devleti, hükümeti tanıyoruz ya da tanıdığımızı sanıyoruz! Oturduğumuz yerden “Bu çözüm sürecinden bir şey çıkmaz!” demek ne kadar doğrudur? Çözüm sürecini ilmik ilmik ören akıl devleti, hükümeti bizim kadar tanımıyor mu? Devletin oyunlarıyla başa çıkmak için harcanmış bir ömrün insanları hakikati görmüyor da biz oturduğumuz yerden mi görüyoruz?

Devletin, hükümetin geleneksel ırkçılık ve inkarcılıktan kaynaklı fobileri var. Kürt sorununu barışçıl yollardan çözmek! “Alevi açılımı” dendiğinde duraksamak iyi de biz “ötekine” çevremize, dünyaya, değişime ne kadar açığız? “Alevi açılımı” ve “çözüm süreci” için öyle bir enerji gerekli ki! Bu enerjiyi yaratacak, düşünsel, kültürel, siyasi, tarihi, inançsal birikimimiz ve enerjimiz yeterli mi? Farkında mıyız? Aslında birçok şeyi bir yerlere havale etmiş durumdayız.
Çevremize, olup bitenlere dikkatle baktığımızda bu kadar ağır sorunların üç beş kişinin omuzlarında olduğunu göreceğiz. Devletin ideologları devletin kirlenen yüzünü aklayıp paklamak için can hıraş bir şekilde çalışırken sadece devleti ve çözümün aktörlerini dışsal bir bakışla eleştirmek hiç de vicdanlı bir tutum değil.

Bunca kurum, dernek, parti, vakıf vb. var. Neden bunların birinde görev almıyoruz? Mütevazı bir kişilikle çevremize, toplumumuza verebileceğimiz çok şey var. Yaşadığımız günler tam da kendimizdeki ataletin farkına varma, silkinip uyanma, işe bir yerinden başlama zamanıdır. Bunun için çok ciddi bir farkındalık gerek. Birey ve toplum olarak bizde kıt olan, kendini tartma, kendini eleştirme, eksiğinin farkına varma… Yani kendi hakikatiyle yüzleşme!

İki bin yıllık devlet geleneği ile uğraşmak öyle kolay bir iş mi? Her başa bir külah uydurmakta üstüne yoktur devletimizin! Babayla oğlu, anayla kızı bir birine kırdırır da suçu da kırılanların üstüne atar. “Devletin bekası için” kendi çocuğunu boğduran zihniyetten himmet beklemek saflığın süzme halidir. Dedikten sonra şu sorunun sorulacağına eminim! “Eee böyle bir devlet çözüm sürecini geliştirir mi? “Alevi açılımı” yapar mı?” El cevap; Çözmez, açılım yapmaz! Ama çözdürmek, açılımı yaptırmak zorundayız. Hem de bu devlete! Bunun için gerekli olan öz güven, disiplinli bir çalışma, dayanışma, üretim ve sağduyudur. Çözümün öznesi olmak böyle bir şeydir. Özne sebat ve sabırla özünü ortaya koyan ve umutla, istekle çalışandır.

Bir de “Devlete benzemek, hükümetin suyuna gitmek” gibi beylik bir eleştiri var. İçinde bulunduğumuz birkaç yıl öyle önemli ki, ya çalışıp çabalayıp başaracağız ya da bu ırkçı, inkarcı sisteme teslim olacağız. Devlet yetkililerinin “Olumlu” sayılabilecek açıklamalarında umuda kapılıp, gelişmeler tıkandığında karamsarlığa bürünmek bir aydın tutumu olamaz. Aydın bütün gelişmeleri gözleyen, izleyen ama bunlardan azade üretme, yaratma becerisi olandır. Havale eden, beklentiye giren, bekleyip görmeye çalışan akıldan aydın olmaz. Güncün sınırlarını objektif bir bakışla tanımlayıp gücü oranında sorumluluk alan insan aydındır.

Kadın, çocuk, genç demeden adı konmamış bir yok etme kuşatmasının karşısında canını dişine takarak mücadele eden, gerektiğinde canını veren insanları görmenin ve bir vicdan muhasebesi yapmanın zamanı geldi de geçiyor bile!… Dünya tarihi olmazı olduran örneklerle dolu! Bizler olmazı olduranları okuyup nostaljik kültür birikimi yaratmaktan ne zaman uyanacağız? Ayrıca dünyanın öte ucundaki “Olmazı olduranı görüp hayran kalanlar!” Türkiye’de, Kürdistan’da olmazın sonsuz kere olmaz olanını olduran hakikati görmeyecek kadar bakar kör olamayız! Devlet kendi çıkarı, bekasının devamı için “Açılım, çözüm” diyor. Biz toplumun, mazlum ve masumların, yoksulların hakkı için “Açılım ve çözüm” diyoruz… İşimiz zor ama imkansız değil. Yeter ki farkında olalım, gerekli enerji ve donanımı edinip sebat ve sağduyuyla mücadele edelim!…

EN SON EKLENENLER