Direnişin ve çiçeklerin taçlandığı mekan

HAL ve KHK rejimine karşı 186 gündür kesintisiz bir mücadelenin, 66 gündür açlık grevinin sürdüğü İnsan Hakları Anıtı, polis müdahalesinden sonra yeniden çiçek bahçesine ve direniş alanına dönüştü. 66 gündür başa taç edilen direnişe, gözaltına alınan ve mücadeleyle geri iade edilen papatyalar da eklendi.

Elinde sayfaları hiç çevrilmeyen ve her bir satırına hakim, bir beyanname ile bir kadın heykeli. Şimdiye kadar ne eylemler, ne açıklamalar, ne saldırılara tanıklık etti. Burası Yüksel Caddesi İnsan Hakları Anıtı. Herkesin derdini, kederini paylaştığı sessiz bir heykel. O ise Türkiye’de en çok ihlal edilen önündeki beyanname ile meşgul. Bir süredir de işinden atılmış OHAL ve KHK mağdurlarının eylemlerine ev sahipliği yapıyor ve haliyle hareketli günler geçiriyor. Geceli gündüzlü direnişçileri ağırlıyor. Hiç yalnız kalmıyor. Normal zamanlarda bile amaçsızca insanların gelip kendisiyle fotoğraf çektirdiği bu anıt, bir süredir amansız bir direnişin hem tanığı hem de bir parçası.

ÇİÇEKLERE KELEPÇE VURULUNCA!

Nuriye Gülmen, Semih Özakça, Veli Saçılık, Acun Karadağ tarafından başlatılan oturma eyleminin 66 gün önce Nuriye Gülmen ve Semih Özakça tarafından süresiz dönüşümsüz açlık grevine dönüştürüldüğü mekana dün sabah, etraflarından hiç eksik olmayan davetsiz misafirler geldi. Bir süredir çiçek bahçesine dönüştürülen bu alanda resmi ve sivil polisler tarafından önce çiçekler toplanıp torbalara dolduruldu. Sonra nöbet tutan 4 eylemci darp edilerek gözaltına alındı. Anıt ise vakur tavrını sürdürdü, çünkü biliyordu ev sahipliği yaptığı direnişçiler bir süre sonra geri dönecekler. Öyle de oldu. Önce kelepçelenen ve gözaltına alınan çiçekler serbest bırakıldı, ardından eylemciler. Tıpkı Nuriye ve Semih’in 186 gün önce başlattıkları eylemde her gün gözaltına alınıp bir süre sonra ısrarla kendisine dönmeleri gibi.

KELEPÇELENEN ÇİÇEKLER BAŞA TAÇ YAPILDI

Sonra destekçiler ve başka başka eylemciler. Alan yeniden direnişe durdu. Siyasal kimlikleri farklı; ama her biri haksızlığa karşı mücadeleyi acıyla deneyimlemiş yüzlerce insan toplandı. Kelepçelenip gözaltına alınan, hırpalanıp geri getirilen çiçeklerin yerine yenileri geldi. Alan yeniden çiçek bahçesine döndü. Gözaltından çöp poşetlerine doldurularak geri getirilen çiçekler de unutulmadı. Bir grup kadın, “Devrimcilik yıkılanı yapmak, olmazı oldurmak, soldurulanı yeniden yeşertmektir” diyerek, papatyaları direnişçilere taç yaptı. Gözaltına alınan çiçekler böylece başa taç yapıldı.

BAŞBAKAN HABERDAR OLUNCA POLİSLERİ GÖNDERDİ!

Kalabalık her geçen saat arttı. Kurumlar geldi, insanlar toplandı açıklamalar yapıldı, müzik eşliğinde halaya duruldu. Ardından iki tekerlekli sandalye ile enfeksiyon kapmasınlar diye taktıkları maskenin yüzlerindeki gülümseyişi gizlemediği Nuriye ve Semih geldi alana. İnsanlar alkışlarla ve sloganlarla üzerlerine titreye titreye yol açtı ikiliye. Bu alanda çiçeklerden sonra direniş de başa taç yapıldı. Önceki gün basına yansıdığı kadar durumun kendisine anlatıldığı Başbakan, Yüksel Caddesi’nde 66 gündür devam eden, sağır sultanın, dünyanın öbür ucundan, “Hans’ın Hagel’in” duyduğu, haberdar olduğu eylemden haberdar olmadığını söylemişti. Haberdar olduktan hemen sonra ise, kendisine bağlı polisler çiçekleri ve eylemcileri kelepçeleyerek götürmüştü. Ama müdahale ters tepti ve mücadele sahiplenildi.

DİRENİŞ ALANINDA SİYASAL ÇEŞİTLİLİK

Bu alan artık siyasal çeşitliliğin hakim olduğu alanlardan biri. Her renkten ve her anlayıştan insan var burada ve tabii trajik hikayeler de. İnsanların 66 gündür boğazlarından bir lokma ekmeğin geçmediği bu alanın hemen sağında iki büyük “dürümcü” bulunuyor. Eylem alanındaki direnişçilere bu durumun eylemcileri zorlayıp zorlamadığını soruyoruz. İki çocuğu tutuklu 57 yaşındaki beyaz saçlı Zeynep Yayla, tersini düşünüyor: “Bir kere insan açlık grevine karar verdi mi, o iradeyi ortaya koydu mu hiç bir şey onu etkilemez.”

YA KÜRDÜZ YA DA DEVRİMCİYİZ DİYE ÖLÜYORUZ

Yayla’nın sözleri ile cezaevindeki açlık grevlerini hatırlıyorum. Bir ara kimi cezaevi müdürlerinin eylemcilerin iradelerini kırmak için maltada mangal yaktıklarını hatırlıyorum. En son 2012 yılında PKK’li tutsakların 68 gün süren eylemleri sırasında kimi tutukluların revire götürülürken, bilinçli bir şekilde yemekhanelerin önünden götürülmesi de. Yayla’nın dediği gibi orada da irade kırılmamıştı. Yayla, devam ediyor: “Ya Kürdüz ya da devrimciyiz diye ölüyoruz. Ama kazanacağız, mutlaka kazanacağız. Dün dünya dönüyor diyenlere bu zulmü yaşattılar bugün bize yaşatıyorlar. Ama dünya dönüyor diyenler haklı olduğu için kazandı. Bugün burada 2 kişinin iradesiyle gelişen bir eylem var gibi; ama aslında onlar herkesin yapmak isteyip de yapamadığını yapıyor. Şimdi umutluyum herkes koşup geliyor.”

DENİZ’İN ARKADAŞI DA EYLEM ALANINDA

Biraz sonra, Denizlerin (Gezmiş) arkadaşı olduğunu söyleyen, Denizler ile birlikte Kürdistan’da kardeşlik köprüsünü birlikte yaptıklarını belirten bir amca geliyor eylem alanına. Sesi titrek ve ağlamaklı. İsmi Murtaza Kaya. “Ne olur kurtarsınlar bu çocukları. Bunlara yapılan kıyımı hangi insan kabul edebilir.”

BİZ DE AÇLIK GREVİNE BAŞLARIZ

Dirhem dirhem eriyen ve gittikçe ciddi sağlık sorunları yaşamaya başlayan Semih Özakça’nın eşi Esra Özakça ise, çok daha moralli ve güçlü. Eylem alanında Semih’in boşluğunu yaşatmıyor. Gözlerinde inanç var. “Burası yas evi değil, direniş alanı” diyerek üzülmeye ve dövünmeye itiraz ediyor. Eşinin durumunun insani olarak kendisini zorladığını söylüyor ve ekliyor: “Ama asla kararını ve iradesini etkileyecek bir davranışta bulunmuyorum. Eşim haklı ve eğer talepleri kabul edilmez ise ben ile Semih’in annesi de eyleme başlayacak.”

BATI’DAKİ ÇIĞLIKLARI CİZRE’DEKİ ÇIĞLIKLARLA BULUŞTURMALIYIZ

Devletin cezaevi operasyonları sırasında “bir kolunu koparıp köpeklere attığı” ardından verdiği tazminatı faiziyle geri aldığı KHK mağdurlarından Veli Saçılık da ilk günden beri eylem alanında bulunuyor. O da defalarca, yerlerde sürüklenerek, darp edilerek diğer arkadaşları gibi gözaltına alındı. Şimdi eylem alanında mücadeleyi büyütmenin kısmi rahatlığını, arkadaşlarının sağlığına ilişkin endişeyi iç içe yaşıyor. Saçılık, eyleme ilişkin kimi siyasi tartışmaların gereksizliğine işaret ediyor ve “İlk günlerde bir araya gelemediğimiz için bir birimizin arkasından dedikodu yaptık. Ama son günlerde oluşan duyarlılıkla bir araya geldiğimizde bir birimize dostane eleştiriler yapıyor ve bir birimizi anlıyoruz” diyor. Saçılık, oluşan duyarlılıktan memnun, büyümesini bekliyor ve aynı zamanda ekliyor: “Biz biliyoruz Kürt coğrafyasında 12 yaşındaki çocuklar katledildiğinde bu duyarlılık oluşmuyor. Ama burada toplanan insanlar barışı konuşabileceğimiz insanlar. Biz Cizre’deki bodrumlardan yükselen çığlık ile buradan yükselen isyanı buluşturabilirsek başarabiliriz. Buradaki insanlar Kürt halkının acısını biliyor ve biliyoruz ki Kürt sorunu çözülmüş olsaydı hiç birimiz işimizden olmayacaktık!”

19 YAŞINDAKİ EYLEMCİ: UMUTLUYUM

Eylem alanında bulunanlardan biri de, 19 yaşındaki İpek Moral. Moral, Acun Karadağ’ın kızı ama o annesiyle öne çıkmak istemiyor. Açlık grevi başladığında Moral, üniversite sınavlarına hazırlanıyordu; ancak kendi anlatımıyla “vicdani sorumluluğu” ağır basarak eylemden yana tercihini kullandı. O günden beri de, eylemi fotoğraf ve video ile belgelemeye çalışıyor. Moral, “İlk günlerde umutsuzdum, bazı kaygılarım vardı; ama artık umutluyum ve kazanacağız” diyor.

EYLEME DAİR KİMİ BİLGİLER

66 gündür süren eyleme ilişkin ilginç bilgiler de var. Daha önce 13.30 ile 19.00 arasında yapılan eylem, açlık grevinden sonra 24 saate çıkarıldı. Nöbetleşe alanda bekleniyor. Gönüllüler, bir birlerini dönüştürüyorlar. Geceleri kalanlar soğuk havalarda ateş yakarak durmaya çalışıyor. Sabah 10.00’da her gün eylemciler “mıntıka” temizliği yapıyor. 13.30 ve 18.00’de açıklamalar yapılıyor. Son günlerde alanın HDP, CHP, Avrupa Konseyi Sol Grubu, aydınlar, sanatçılar gibi üst düzey ziyaretçileri de oldu. Tanımayan sıradan insanlar eylemcilere çay ve şeker getiriyor, çiçek gönderiyor. Esnaf buradaki duruma duyarlı. Anlatılanlara göre, gelip dua okuyanlar bile var. Yine Veli Saçılık’ın anlattığına göre, referandumdan bir kaç gün önce, yapılan bir eylemde, “Emekçiyiz haklıyız kazanacağız” sloganını eyleme destek vermek için gelen bir amca “Evetçiyiz haklıyız kazanacağız” şeklinde anlıyor ve eylemcilere veryansın ediyor: “Allah belanızı versin, bunların size yaptıklarına bakın siz hala evetçiyiz diyorsunuz.”

İKAMETGAH OLDU

İki kritik ve özel bilgi daha var. Bir süre önce, alanda ismi açıklanmayan Nuriye Gülmen’in yakın arkadaşlarından birine söz kesiliyor. Küçük de bir kutlama yapılıyor. Nuriye’nin eline kına yakılıyor. Yine edinilen bilgilere göre, eylemciler her yere ikametgahlarını, “Yüksel Caddesi İnsan Hakları Anıtı” olarak vermiş. Artık doğrudan postacılar mektupları, çiçekçiler çiçekleri bu adrese getiriyor.

Kenan Kırkaya – dihaber

EN SON EKLENENLER