Demirtaş: Diyanet işleri başkanlığı kaldırılmalı

selahattindemirtas

Partisinin grup toplantısında konuşan BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yazdığı mektubun da ellerine ulaştığını belirterek, “Mektubun diğer muhataplarına ulaşmasını sağlayacağız. Kendi önerilerimizi toplayıp yeniden üçüncü heyet ile İmralı’ya ulaştırılması için çalışmaları başlatacağız” dedi.

BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, partisinin grup toplantısında konuştu. 24 Şubat 1992 yılında Batman’da katledilen Yeni Ülke Gazetesi muhabiri Cengiz Altun’u rahmetle andıklarını belirten Demirtaş, “Aradan geçen zamanda tetikçilerin bulunmamış olmasını ve onun gibi 112 gazeteci ve aydının faillerinin bulunmamasını bir kez daha kınıyoruz. Yine özgür basın geleneğinden gelen ve her hükümet döneminde doğruları bildiği için yazan, yazdığı için tutuklanan ve katledilen gazetecileri sevgiyle anıyoruz. Kısmen de olsa özgürlükleri konuşabiliyorsak gazetecilerin ve aydınların büyük emeği olduğunu biliyoruz. 2013 yılındayız halen 72 tutuklu gazeteci var. Başbakan bunun bir elin parmaklarını geçmediğini söyleyebilir. Ya Sayın Başbakan 80 parmaklı ya da kamuoyunu yanıltıyor. Gazeteciler sendikası ve örgütleri isim isim raporlarla ortaya koyarken, hükümetin temsilcileri içeride, ‘Gazeteci faaliyetlerinden dolayı tek bir kişi yoktur’ diyebiliyor. Başbakan, yazdıklarından dolayı suçlanmadıklarını söylüyor. Diktatörlükle yönetilen ülkelerin yasalarında bile gazetecilik suçtur diye bir kanun yazmaz” dedi.

‘Başbakan gazetecileri suçlu ilan ediyor’

Demirtaş, bütün baskıcı rejimlerin, gazetecileri ya “terörist” olarak ya da başka bir ad altında tutukladıklarını hatırlatarak, “Gazetecilerin yaptığı tek şey haber yazmaktır. O yazıyı yazdığı için ‘terörist’ olarak suçlanmıştır. Başbakan ısrarla bu gerçeği çarpıtmaya ve gazetecileri suçlu ilan etmeye devam ediyor. Bir ülkede basın özgür değilse, korkmadan yazamıyorsa o toplumun gerçek bilgiye ulaşma şansı yoktur. Osmanlı’dan devralınan bu miras bugüne kadar kullanılıyor. Hükümetler kendi politikaları çerçevesinde olmayan bütün muhalif basını ezerek bu günlere kadar gelmiştir. Toplum gerçek bilgiye ulaşamıyorsa o toplumda özgürlüklerin ve barışın gelişmesi imkansızdır. Dersim, Koçgiri, Sivas, Maraş’ı yazamayan, faili meçhulleri yazamayan basın bu gün barışın gelişmesi yönünde ciddi bir rol oynamıştır. Başbakan eğer özgürlüklerden ve kalıcı barıştan söz ediyorsa ilk el atması gereken nokta basın özgürlüğüdür. Artık ‘terörist oldukları için içerdeler’ sözünü bırakmaları lazım” diye konuştu. Demirtaş, yapılması gereken şeyin basın özgürlüğünü kısıtlayan maddelerin özgürlükler lehine yeniden ele alınması ve yargıya, “basının üzerine gitmeyin” mesajının verilmesi olduğunu söyledi.

‘Gökten zembille inmeyecek barış’

Başbakan Erdoğan’ın gazetecilerin ismini vererek açıkça hedef gösterdiğini kaydeden Demirtaş, “Barışı gerçekleştirme konusunda elini taşın altına koyan insanların son derece dikkatlice izlemesi gereken konulardır. Basın özgür olacak ki her birimiz doğru bilgiye ulaşalım. Barış başka türlü gelmez. Gökten zembille inmeyecek barış. Bir yandan destek isterken bir yandan medyanın nasıl baskı altında tutulduğu unutulmamalıdır” diye konuştu.

‘Toplantıları Alevi oylarına talip olduğumuz için yapmıyoruz’

İstanbul’da 50’ye yakın Alevi örgütü ve derneği ile yapılan diyalog toplantısına değinen Demirtaş, toplantıya katılan temsilcilere teşekkür etti. Demirtaş, “İlk toplantı da ikinci toplantı da bizler açısından son derece verimli oldu. Bu konudaki yaklaşımımızı son diyalog toplantısında da söyledik. Bu toplantıları Alevi oylarına talip olduğumuz için yapmıyoruz. Göstermelik Alevi çalıştayları ile Alevilerin kendi içinde parçalanması konusunda politika yürüten anlayıştan olmadık. Bizlere gerek Alevilerin gerekse diğer farklılıkların kendi talepleri neyse onları dönüştürmeden olduğu gibi savunmak düşmektedir. Partiler kendini o inançların yerine koyarak onların sınırlarını belirlemek gibi bir işi yoktur. Biz toplantıda parti olarak ‘siz ne diyorsanız biz onu savunmakla mükellefiz’ dedik” ifadesini kullandı.

‘İnançları ve ibadethaneleri belirlemek devletin görevi değil’

“Biz hiçbir kimlik ve dini yapı arasında ayrım yapmıyoruz diyen zihniyetin, Aleviler ve cemevi konusundaki yaklaşımının nasıl facia olduğu ortaya çıktı. Alevilerin devletin karar verdiği yerde ibadet yapabileceğini, onun dışındaki yere ibadethane denilemeyeceğini söylediler” diyen Demirtaş, bin inancı veya ibadet yaptığı yere yüklediği anlamı tanımlamanın devletin görevi olmadığını söyledi. Demirtaş, “İnanç kul ile Allah arasında yapılan bir şeyse onun ibadetinin kabul edilip edilmediği veya ibadet yerinin neresi olduğu devletin görevimidir. Kim kendi ibadetini nerede nasıl yapmayı arzuluyorsa devlete ve partilere düşen şey bunu olduğu gibi kabul etmektir. Türkiye’de çarpıtılmış bir laiklik ve karşıtlığı var. Aleviler cemevine ibadethane diyorsa gerisini tartışmak devletin görevi değildir. Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılsın dediğimizde kıyamet koptu. Sanki biz din kaldırılmalı demişiz gibi ortalığı yaygaraya verdiler. Din bu topraklara diyanet aracılığı ile mi geldi. Kalkınca kıyamet mi kopuyor. Diyanet, kutsal kitapların değil devletin kendi oluşturduğu din anlayışını topluma empoze etme kurumudur. Diyanet yokken insanlar namaz kılmayı bilmiyor muydu?” dedi.

‘Camide ne konuşulacağını diyanet belirliyor’

Demirtaş, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 12 bakanlıktan daha fazla bütçe aldığını söyledi. Demirtaş, “Camide ne konuşulacağını diyanet belirliyor. Bu Allah dini değil, devlet dinidir. Anayasa’da devlet karşısında bütün vatandaşların eşit olduğu yazıyor. Peki soruyorum; Süryanilerden, Yahudilerden, inanandan veya inanmayandan vergi almıyor musunuz? Alıyorsunuz. Peki o toplanan vergileri getirip diyanete verdiğinizde diyanet bütün inançlara eşit yaklaşarak hizmet sunuyor mu? Hayır. Bütün toplumu tek bir mezhep altında toplama faaliyeti yürütüyor” ifadesini kullandı. Demirtaş, farklı inançta olan yurttaşlar ile Sünni vatandaşların da buna itiraz etmesi gerektiğini söyledi. “Hangi din yeryüzüne insanlığa kötülük getirsin diye indirilmiş ki?” sorusunu yönelten Demirtaş, bütün dinlerin insanlığa iyilik yapılsın diye indiğini söyledi.

‘7 çalıştay yapıldı hangi sorunlar çözüldü’

Demirtaş, “Aleviler devletten eşit yurttaşlık görmüyorsa orada o inanç kültürel olarak soykırıma uğrar. Biz bu toplantılarda yaşanan travmaları ve acıları dinlerken, siyasetçiler olarak kendimizden utanıyoruz. Yıllardır sorumluluk mevkisinde olanlar çıkıp Alevi yurttaşların gözüne bakarak onları küçümsüyorlar. 7 çalıştay yapıldı hangi sorunlar çözüldü. Dersim, Sivas, Çorum ve Maraş’ı mı ortaya çıkardınız? El koyduğunuz Alevi vakıflarının mallarının iadesine mi karar verdiniz? Alevi yurttaşlarımın da bütün bu yaklaşımı kaygıyla izlediğini biliyoruz. Fakat şu noktada Alevi toplumu netleşmelidir. Her şeyden önce kendi içinde birliğini sağlamalıdır. Yavuzdan sonra Alevi toplumunun başına ne gelmişse birliğini oluşturamamasından gelmiştir. Alevilerin birliğini oluşturması Türkiye demokrasisi açısından güç olacaktır. Alevi kimliğini ifade etmekten sakınan bir siyasi kimliğin Alevi yurttaşlara verebileceği bir şey yoktur” şeklinde konuştu.

‘Toplum bir arada yaşama konusunda ısrarcı’

Demirtaş, hükümetin Alevilere karşı kullandığı ötekileştirici ve nefret içeren dili terk etmesi gerektiğine vurgu yaparak şunları kaydetti: “Hükümet Alevilere karşı ısrarla bu kadar ön yargılı yaklaşınca sunnilerde yaşanan ön yargının kırılması kolay değildir. Halen Sünni yurttaşlarda ‘Alevinin evinden ve elinden yemek yenmez’ inancı var. Alevilerde ise ‘Sünniler her an bizi gene katledebilir’ yaklaşımı vardır. Siyasetçiler değiştikçe toplumda da değişim olur. Toplum bir arada yaşama konusunda ısrarcıdır. Bugün cemevlerini en çok savunma Sünni yurttaşlara, başörtüsünü savunma da Alevi yurttaşlara düşmektedir” dedi.

‘Sürecin ayaklarının yere basması konusunda çaba gösteriyoruz’

Kürt sorununda yaşanan gelişmelere değinen Demirtaş, “Neredeyse 2 aydır temel gündem İmralı süreci olarak dediğimiz ve İmralı’da Sayın Öcalan ile hükümet arasında yaşanan görüşmeler ve yansımalarıdır. Biz de katkı ve destek sunuyoruz. Sürecin ayaklarının sağlam yere basması konusunda üstün bir çaba gösteriyoruz. Görüşmelerin müzakere ve kalıcı barışa dönüşmesi için siyaseten ne yapmamız gerekiyorsa yapıyoruz. Kamuoyunun bu kadar ilgisinin ve desteğinin altında yatan şey barışa ve demokrasiye duyulan özlemdir. Bunu anketlere bakmada anlayabilirsiniz” dedi.

‘Barış kimsenin iki dudağının arasında değildir’

Yurttaşların, müzakerelerin özgürlüklerle birlikte barışı getireceğine inandığını vurgulayan Demirtaş, şunları kaydetti: “AKP kendini merkeze koyarak, barışı tek başına getirme sevdası ile hareket ederek bu işin yürümeyeceğini biliyor. Ama bunu kendi partisinin gelecekteki seçimlerde oylarına tahvil etmenin yollarını arıyor. En büyük güvensizlik kaynağı budur. Bu ülkeye barış gelecekse oyların artıp düştüğüne göre karar vermeyelim. Biz koltuğumuza göre bunu endekslersek ilk tökezlemede barıştan vazgeçeriz. Partizanlık çıkarlarını bir kenara bırakarak yola çıktık diyorsak popülist kelimeleri bırakacağız. Barış kimsenin iki dudağının arasında değildir. Tutuklu olanlar da barış sürecine katkı sunanlardır. Bunları yok sayarak barışı gökten zembille indiriyorum yaklaşımı hesapçılıktır. Bu kaygı uyandırıyor” dedi.

‘Mektubun diğer muhataplarına ulaşmasını sağlayacağız’

Demirtaş, hükümetin yol haritasının netleşmediğini bunun da ikinci kaygıları olduğunu vurgulayarak, “Biz konuşarak çözme taraftarıyız. Silahlar elbette sussun. Barışçıl yollarla Kürt sorununu çözümünü savunmak bizim ilkesel duruşumuzdur. Ama kalıcı barışın bu ilkelerin altı doldurulmaktan geldiğini bilecek kadar deneyimliyiz. Barış, barış demekle barışın gelmeyeceğini biliyoruz. O nedenle sağlam adımlarla karşılıklı güven veren bir adınla ilerlemekte fayda görüyoruz. Gerek ilk heyet gerekse ikinci heyet de bu amaca katkı sunmak için gitti. Başka bir amacı veya beklentileri yok bu arkadaşların. Partimizin de yok. Süreç şu kritik günlerde sağlam iplerle bağlanmak isteniyorsa hükümetin söylemi, üslubu ve atacağı adımlar belirleyici olacak. Biz yapmamız gereken her şeyi başından beri yapıyoruz. Hükümet atması gereken adımları korkmadan atacak mı izliyoruz. İmralı’dan gelen mektuplar bize ulaştı. Mektubun diğer muhataplarına ulaşmasını sağlayacağız. Kendi önerilerimizi toplayıp yeniden üçüncü heyet ile İmralı’ya ulaştırılması için çalışmaları başlatacağız. Biz sorumluluktan kaçmadan hükümetin sorumluluklarını hatırlatmak görevi ile karşı karşıyayız. Tek başına AKP’nin bu süreci yürütmeyeceği kesindir. Gücü veya Meclis’teki sayısı yetmiyor diye değil, demokrasi algısı yetmediği içindir” dedi.

‘Biz AKP’nin 11 yıllık pratiğini biliyoruz’

“Biz barış girişimini ve süreci destekliyoruz. AKP’yi veya parti programını desteklemiyoruz. Bizim detaylı önerilerimiz ve arkasında durduğumuz çözüm önerileri vardır. Bizi tanıyanlar bundan taviz vermeyeceğimizi bilir. İktidarda AKP olduğu için onlarla sürecin nasıl olacağını tartışırız. İlişki kurulması gerekiyorsa kurarız” diyen Demirtaş, AKP’nin programının Türkiye’ye derman olmayacağını bildiklerini söyledi. Demirtaş, “Çözüm için uğraşmak önümüzdeki seçimlerde AKP’yi sandığa gömmemek için gerekçe değildir. Halkımız BDP’nin çözüm anlayışını bilmelidir. Eğer bu gerçekleşemezse biz halkımızla birlikte her yere bunu anlatamazsak demokrasiyi getirmek çok zor olacak. AKP döneminde pratikleri gördük. Şimdi AKP zihniyet değişimine gidecek mi gitmeyecek mi onu görmek istiyoruz. Bildiğimiz tekçi anlayış değişecek mi bunu görmek istiyoruz. AKP’nin bugüne kadar bahaneleri vardı. Haklı ya da haksız. Şimdi hiçbir bahanesi yok. Toplumun ezici bir çoğunluğu görüşmeleri, müzakereyi ve demokratikleşmeyi destekliyor. Medya, aydın ve yazarların önemli bir kısmı destekliyor. Fakat köklü bir zihniyet değişikliği olmadan, Cumhuriyetin tekleştirme anlayışı ile sorunu çözerim yaklaşımı bir kez daha dayatılırsa bizim kaygımız buradan demokrasi ve özgürlüğün çıkmayacağı yönündedir” diye konuştu.

‘Kürt sorununu yaratanlar bize demokrasi dersi veremez’

Süreçten rahatsız olanların olduğunu söyleyen Demirtaş, “Onlara biz de kulak asmayacağız. Kürt sorununu yaratan zihniyet bize demokrasi dersi veremez. Katliamlara imza atmış zihniyet bize demokrasi dersi veremez. Cumhuriyet tarihi boyunca halktan, Kürtten, Aleviden bihaber olanlar bize nasihat veremez” dedi.

EN SON EKLENENLER