Diyarbakır’ı dolaşan Saçılık: Onca baskıya rağmen herkesin bilinci sağlam

KHK’yle atıldığı işine geri dönmek için Ankara’da mücadele eden Veli Saçılık, sokaklarını dolaştığı Diyarbakır için, “Devletin ve polisin her taraftan onca baskısına rağmen herkesin bilinci ve hafızasının sağlam olduğunu gördüm” dedi.

“Hayata Dönüş” adı altında Burdur Cezaevi’nde yapılan operasyonda dozer darbesiyle kolu kopan, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen kamu emekçisi Veli Saçılık, işine dönmek için bir grup arkadaşıyla birlikte Ankara’daki Yüksel Caddesi’nde verdiği mücadele nedeniyle bugüne kadar onlarca defa gözaltına alındı, para cezası verildi, davalık oldu. Bütün baskılara rağmen Saçılık, etrafı aylardır polis barikatlarıyla sarılı olan İnsan Hakları Anıtı önündeki eylemini devam ettirmekte kararlı.
Diyarbakır’daki sivil toplum örgütlerinin İnsan Hakları Haftası dolayısıyla düzenlediği İnsan Hakları Sempozyumu’na katılmak için kente gelen Saçılık, ajansımıza konuştu. Konuşmasına “Amed’te olmaktan çok mutluyum” diyerek başlayan Saçılık, “Kürt halkının yoğun yaşadığı bir şehre ilk kez geliyorum. Dün sokaklarını gezdim. Şunu gördüm; herkesin beni tanımasına çok şaşırdım, herkes bana selam verdi. Yüksel direnişinde bir emek ve ekmek mücadelesi veriyoruz. Demek ki Diyarbakırlılar 7’den 70’e gündemi, politikayı takip ediyor. Devletin ve polisin her taraftan onca baskısına rağmen herkesin bilinci ve hafızasının sağlam olduğunu gördüm” dedi.
‘HERKES BİRBİRİNİN HAKKI İÇİN MÜCADELE ETMEK ZORUNDA’
“Mevcut iktidar ve egemen siyaset muhalif olan her şeyi yok ediyor” diyen Saçılık, şöyle devam etti: “Ben bir Alevi’yim, benim kimliğimi, inancımı ve varlığımı yok sayıyor. Kürdün Kürtlüğü, dilini yok sayıyor. Kendisine karşı olan her şeyi tekleştirip yok etmeye çalışıyor. Mesele bundan ibarettir. Herkes burada birbirinin hakları için mücadele etmek zorunda. Kürtlere sırtımızı döndüğümüzde, Kürtler de bize, bana sırtını döndüğünde yalnız kalıyoruz. Bunun sonucu OHAL oluyor. OHAL’de birileri paralarına para, iktidarlarına güç katıyor. Ama ekmeği ve özgürlüğü elinden alınan biz oluyoruz. İnsan hakları gününde insan haklarının olmadığından bahsediyoruz. Bu ülkede insan haklarına gerçek anlamda saygı duyulduğu gün, herkesin kendi anadilinde özgürce konuştuğu gündür. Herkesin inancını özgürce yaşadığı, kendisini ifade ettiği, hiç kimsenin mesleğinden ihraç edilmediği ve emeğin özgürlük olduğu gündür.”
‘BERABER ÖZGÜRCE YAŞAMAK İÇİN BİRLİKTE SES ÇIKARMALIYIZ’
OHAL ile birlikte artan baskıları ezilen ve muhalif kesimlerin ancak bir araya gelerek aşabileceğini vurgulayan Saçılık, “AKP OHAL’i ilan ettikten sonra kamu emekçilerini ihraç etmeye başladı. Batıda, AKP Kürt kamu emekçilerini ihraç edecek bize karışmayacak düşüncesi vardı. Sonra, Kürtlerden başlayıp AKP’li olmayan herkese yönelen bir saldırı olduğunu gördük. Ve bunun üzerine de bir korku iklimi yaratıldı. Kaderimizin ortak olduğunu şöyle anladık: ben Kürt kamu emekçisinin işten atılmasına sessiz kaldığımda ben de işten atıldım. Birbirimize sessiz kaldığımız ölçüde aslında o sessizlik içinde beraber boğuluyoruz. Beraber özgürce yaşamak için beraber ses çıkarmamız gerektiğini düşünüyorum. Bir sessizlik ortamı var. Bu sessizliği Yüksel’de Nuriye ve Semih ile kırdığımızı düşünüyorum ama kamu emekçileriyle birlikte özgürlük sorunu olan ülkenin her yerden bir ses ile tamamlamak gerekiyor. Bunun için de buradayım. Bir Türk olarak Kürt halkıyla buluşmaktan mutluyum. Amed halkına sevgilerimi gönderiyorum. Herkes kucakladı, herkes sarıldı bana. Ben bu kucaklaşmayı çok değerli buluyorum. Bu kucaklaşmayı toplumca sağlamalıyız. Tutsak milletvekilleri, tutsak gazetecileri ve bütün sendikacıları selamlamak gerekiyor. Bu kucaklaşmayla ancak onları oradan kurtarabiliriz” diye belirtti.
‘KÜRDÜN VE TÜRKÜN KARDEŞ OLDUĞU BİR ORTAM YARATMAK ZORUNDAYIZ’
Kürtlerin ve Türklerin mücadelesini ortaklaştırmak zorunda olduğunu ifade eden Saçılık, “Deniz Gezmiş’in bir sözü var; ‘Yaşasın Türk ve Kürt haklarının kardeşliği’ diyor. Bu perspektife sahip sosyalist bir insanım. Mücadelemizi ortaklaştırmak zorundayız. Türk’ün, Kürt’ün kardeş olduğu bir ortamı sağlamak zorundayız. Ve kaderimiz kesinlikle ortak. Yüksel Caddesi’ndeki eylemimiz nedeniyle bize örgüt üyeliğinden dava açtılar, para cezası verdiler, işkence uyguladılar. Devlet bu işkenceyi yaparken bana sadece muhalif gözüyle baktı. Aslında yaptığımız eylem suç değildi, ama varlığımızı suç olarak gördü. Bugün Kürdün de Alevi’nin de varlığını suç olarak görüyor. Emeğini ve özgürlüğünü isteyen bütün kamu emekçilerinin varlığını da kendisine tehdit olarak görüyor. O zaman biz de diyoruz ki; vardık, varız, var olacağız. Onlara inat karşılarında duracağız” dedi.
MA

EN SON EKLENENLER