‘Efrin’in seçim malzemesi yapılması ahlaki değil’

Efrin savaşının AKP’ye ne kadar oy getirdiğinin araştırılmasına tepki gösteren DİB Koordinasyon Kurulu Üyesi Nesteren Davutoğlu, “Türkiye’nin Efrin’e girişinin seçim malzemesi olmasını ahlaki bulmuyorum” dedi.

Çok sayıda sivil kaybın yaşandığı Efrin operasyonu bir ayını geride bırakırken, savaşa karşı ses çıkaranlara dönük başlatılan saldırı ve gözaltı furyası ise devam ediyor. Öte yandan yaklaşan seçimler nedeniyle kurulması planlanan ittifakların yanı sıra Efrin savaşının AKP’ye ne kadar oy kazandırdığı yönünde anketler de yapılmaya başlandı. Demokrasi İçin Birlik (DİB), geçtiğimiz günlerde “Bu nedir?” başlıklı bildiri yayımlayarak, hem iktidara hem de kamuoyuna savaşın tarafı olunmaması yönünde çağrıda bulunmuştu. DİB Koordinasyon Kurulu Üyesi Nesteren Davutoğlu, Türkiye siyasi gündemi, seçim ittifakları, kongre sonrası HDP ve seçim malzemesi haline getirilmek istenen Efrin askeri operasyonu üzerine değerlendirmelerde bulundu.
‘RIZA GÖSTERMEK ZORUNDA DEĞİLİZ’
İçinde bulunulan baskıcı süreçten kaynaklı tüm suratların mutsuz, tedirgin ve endişeli olduğunu belirten Davutoğlu, bir ayını geriden bırakan Efrin’e yönelik başlatılan askeri operasyonun gerekliliğinin olup olmadığını sorarak, şunları söyledi: “Savaş en son akla gelecek şeydir. Kimse çocuğunu savaşa göndermek istemez. Savaş anca gerilim getirir ve yoksulların üzerine daha çok yük bindirir. Savaşın bir çözüm yolu olmadığını tarih göstermiştir. Şimdi de ‘Ordumuz savaşıyor’ diye düşünülüyor. Ama bu olmak zorunda mıydı? Bu Kürtler bu topraklarda bin yılı aşkın zamandır yaşıyor. Kürtler diye bir gerçek var. Onunla barış ve onunla diyalogla ortak noktalar bulunmaya çalışabilirdi. Kutuplaştırmak ve ayırmak yerine birlikte nasıl yaşayacağımız düşünülürse savaşın olmak zorunda olmadığı görülecektir. Kaldı ki bu savaşın amacını, çıkışını sonucunu berrak olarak göremiyoruz. Hele bugün Türkiye’nin oradaki varlığı gerekli midir? Sorusu akla geliyor. Şu anki halimizi içine sürüklendiğimiz bir çıkmaz olarak görüyorum ve bu reva değil. Buna rıza göstermek zorunda da değiliz.”
‘MÜZAKERE VARKEN ÇATIŞMA ŞANSSIZLIK’
Efrin operasyonuyla birlikte fazlasıyla tırmandırılan savaş çığırtkanlığı ve militarizme ilişkin de konuşan Davutoğlu, “Bunun farkındalar mı, bilerek mi pompalıyorlar diye düşünüyorum. Kıyamıyorum öyle düşünmeye. Bazılarımızın milliyetçilik ve şovenizm anlayışı daha da gözü kör ediyor. Menfaat için kendilerini inandırarak o oyunun içinde bir başoyuncu oluyorlar. Böyle bir eksen kayması olabiliyor. En kolay işleyen silahlar aşırı milliyetçilik, şovenizm hamaset diyebileceğim şey; çok çabuk yayılan bir şeydir. Halbuki yeni bakışlar, yeni paradigmalar ortaya koyabilmeliyiz. Savaşın tek çözüm olmadığı ve bundan adım adım uzaklaşmanın ülke geleceğine, ekonomisine, işsizlik sorununa moral ve umut olacağı açıkken, müzakere diye bir şey varken körüklenmiş çatışma ortamının yaratılmasını şanssızlık olarak görüyorum” dedi.
EFRİN’İN SEÇİM MALZEMESİ GÖRÜLMESİNE TEPKİ
Hükümete yakın isimlerden Abdulkadir Selvi’nin bir ay önce başlatılan ve çok sayıda kaybın verildiği Efrin savaşının AKP’ye ne kadar oy getirdiğinin araştırılmasına ilişkin kaleme aldığı yazıya da tepki gösteren Davutoğlu, şöyle dedi: “Seçimler hem iktidar hem de muhalefet için büyük bir fırsattır. Ama iktidar seçimlere hazırlanma ortamını zerre zerre kullanıyor. Hangi duygularla ben daha çok AK Parti için oy devşirebilirim hesapları yapılıyor. Bunu bir siyasi parti yapar ama ne zaman ki can, kan gidiyor olduğu zaman insanın içinden ‘Ya bir dur, şu gerçeklere daha geniş bak’ diyesi geliyor. Savaş kazandırdı, anket yapıldı ve AK Parti bundan besleniyor gibi şeyler insana üzücü geliyor. Bazı şeyler alet olmamalı, kan ve can üzerinden gitmek doğru değil. Bazı değerler var ki siyasetin üstünde kalması gerekiyor. Türkiye’nin Efrin’e girişinin seçim malzemesi olmasını ahlaki bulmuyorum. Bir an önce oradan çıkacak ve hem Mehmetçiği hem de oradaki gençleri bu ağır yük altından kurtaracak politikalar düşünmek gerekiyor. Mehmetçik de ölse benim çocuğum, bir Kürt çocuğu ölse de benim çocuğum. Önünde onun ne heyecan ne sevinçleri var. Böyle baskı altına alınması yerine başka çözümler bulmak hepimizin görevi olmalı. Herkes evine dönsün. Ondan sonra masalarda sürsün işler.”
‘OHAL TASARLANMIŞ DURUM YARATMA ALETİ’
Efrin’e başlatılan operasyona ve savaşa karşı ses çıkaran kesimlere dönük yaşatılan baskı ve gözaltılara tepki göstermek amacıyla DİB’in “Bu nedir” başlıklı bir bildiri yayımladığını hatırlatan Davutoğlu, “Yukarı baktığımda üstüme karabulut gibi gelen OHAL’i görüyorum. OHAL bir tasarlanmış durum yaratma aletidir. Bunun paltosu içinden de birçok şey çıkar. Savaşa böyle balıklama girilmesi de belki OHAL’in de verdiği bazda yapılmış bir şeydir. İlk önce DİB olarak OHAL’in hayatımızdan gitmesini, görevini yaptıysa yapaydı o zamana kadar, bunu istiyoruz. Seçimlere asla OHAL şartlarında gitmek doğru değil. O zaman nerede kaldı özgürlük, düşünce hürriyeti? OHAL’in seçimlerden önce hayatımızdan çıkmasını istiyoruz” çağrısı yaptı.
‘CHP’NİN SAVAŞA DESTEĞİ ŞAŞIRTTI’ 
Davutoğlu, “milli ittifak” içerisine Efrin operasyonuyla dahil olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) izlediği siyasete ilişkin de eleştirilerde bulunarak, “CHP’nin savaşa tam destek vermesi doğruya doğru bir sürü CHP’liyi de şaşırttı. Kulaklarıma inanamadım ve keşke böyle olmasaydı dedim. Ki Kemal Kılıçdaroğlu’yla da görüşmüşlüğüm var. Kalbi olarak onun kucaklayıcı bir insan olduğunu görüyorum ama demek ki siyaset bazen bazı pozisyonlar almayı gerektiriyor. ‘Taban şöyle der’ falan ya da samimiyetle inanıyorlar ki bu iyi bir yoldur. Ama ben savaşın tenezzül edilecek bir şey olmadığını düşünüyorum. Savaşı menüye bile sokmazdım. Ama demek ki bir ana muhalefet partisi burada milli bir mesele içinde böyle bir destek vermeyi kendi politikasına uygun görüyor. Benim kalbimi sızlatıyor. Çünkü bu konuştuğumuz muhalefet, AKP ile MHP kol koladan da daha yakın bir pozisyonda duruyorlar. İyi Parti’nin duruşu ne noktada, nereye doğru gidecek bilmiyorum ama sonuçta CHP, HDP ve sol sosyalist güçlerin aynı heyecanı duymaları lazım. Bunu planlamaları lazım” dedi. Gerekirse bu mantıkla da önümüzdeki seçimlere gidilmesi gerektiğinin altını çizen Davutoğlu, söz konusu olanın 16 yıllık yönetilmişliğin dışında daha parlak bir tablonun yaratılması olduğunu belirtti.
‘KONGRE NEWROZ GİBİ GELDİ’
HDP’nin tüm baskı ve gözaltılara rağmen kongresini coşkulu bir şekilde gerçekleştirdiğini hatırlatan Davutoğlu, “Ben kongrede yabancı davetlilere baktım. Herkesin ağzı bir karış açık. Çünkü bu kadar kitlesel coşkuyu, güven ve talep havasını belki çok seneler görmediler. Salonda 32 bin canın tek ses olmuş, barış isteyen güleç suratları vardı. Güleç insanlar görmeye hasret kaldık. O kongre Newroz gibi geldi. Bu büyük bir heyecan diye düşünüyorum. Fakat medyaya baktığımda hayal kırıklığına uğradım. Kaldı ki 32 bin kişi kanarya türleri hakkında konuşsa bu da haberdir. Türkiye’nin ana konularından birine yönelik bu kadar coşkuyu, birlikteliği görmeyecek, anlamaya çalışmayacaksın bu hayal kırıklığıdır. Nasıl ki Kürtler türlü halklarla birlikte ana unsurlardan olarak varlarsa, işte bu kongrede vardı, bunu görmemek yakışıksız oldu bence” dedi.
‘HDP ÇÖZÜM ARAYAN BİR PARTİDİR’
HDP’nin bundan sonra nasıl bir siyaset izlemesi gerektiğini ilişkin de Davutoğlu, “Bundan sonra bence yumuşama buluşu yapmak lazım. Bugüne kadar ki politikalarda hep ayrı köşesine çabuk çekilebilme istidadı gördük. Türkiyelilerin Selahattin Demirtaş’a karşı çok fazla sevgi ve güveni vardı. Çünkü aynı dili konuştu. Bundan sonra da yeni eş başkanlar Pervin Buldan ve Sezai Temelli’den beklenen kavrayıcı bir politikadır. Bu da Türkiye’de barış içinde yaşamayı kavratacak bir politikadır. Kürt deyince ‘Amanın tutuklanırım’ deniliyor ya işte tam da bu noktanın üzerine gidip insanları konuşa konuşa mutlu etmek lazım. O zaman hırçınlık azalacak. HDP de bu hususta çözüm arayan bir partidir” diye belirtti.
 MA / Necla Demir

EN SON EKLENENLER