Erdoğan istediğini yapabilir mi?

Türk devletinin ve Erdoğan’ın siyasetine ilişkin yapılan tüm analizlerin amacı felaket tellallığı yapmak veya karamsar bir tablo çizmek değildir. Erdoğan’ın ve Türk devletinin politikalarına karşı mücadele edebilmek, bu gerçeklerin doğru anlaşılmasını  gerektirmektedir.

Temel soru şu, Erdoğan kurmak istediği “yeni İslamcı/Osmanlıcı devleti” kurabilir mi?  El cevap, “hayır”, Erdoğan’ın sistemini kurabilmesi mümkün değil.  Erdoğan’ın istediği İslamcı/Osmanlıcı Türkçü devlet yapılanması bölge halklarının özelliklerine ve siyasal
gelişmelere uygun değildir.  Öncelikle Erdoğan’ın sistemini kurmasını önleyen büyük bir Kürt direnişi yaşanmaktadır.   Bunların yanında Aleviler   ve diğer demokratik toplumsal güçler Erdoğan’ın bu kanlı, karanlık, faşist planını önleyecek birikime ve güce sahiptirler.

Söz konusu toplumsal grupların sürdürdüğü demokrasi mücadelesi sadece kendi özgürlüklerini kazanmak amacıyla ortaya koydukları bir mücadele değildir. Bu güçlerin mücadelesi, Erdoğan’ın geliştirdiği İslamcı/Osmanlıcı politikaların önünü keserek insanlığın büyük bir beladan kurtulmasını sağlayacak olan bir mücadeledir.

Erdoğan, “tek adam” olarak, yukarıdan aşağıya ve zor yoluyla İŞİD’çi ve ırkçı bir sistemi kurmaya çalışmaktadır. Kurmak istediği yeni İslamcı/Osmanlıcı devlet, ancak “tek adam”lık üzerinde şekillenecek olan faşist bir sistemdir. Bu sistemin kurulabilmesi için, ırkçılık ve dinsel gericilik, başvurulması gereken en işlevli iki argüman olarak ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla Erdoğan’ın sistemini kurabilmesi için bu iki argümanı kullanarak, Kürtlerin özgürlük mücadelesini bastırması ve dinsel normlarla yönetilecek bir toplumsal/siyasal şekillenme yaratması gerekiyor.

Ancak Türk devletinin bütün baskı ve yok etme çabalarına rağmen Kürt halkının direnişi büyüyerek bugüne geldi. Kürtler, cumhuriyet boyunca sürdürdükleri özgürlük kavgalarında, hiçbir dönem bugün oldukları kadar güçlü, bugün oldukları kadar örgütlü ve meşruiyetleri kabul edilmiş bir durumda olamadılar. O nedenle Kürtler, kaybetmeyecek, tam tersine bugün sahip oldukları örgütlülükleri ve kitlesel destekleri ile uluslararası meşruiyetleri sayesinde   kazanacaklardır. Dolayışla Kürtler, Erdoğan’ın faşist sistemini kurmasını engelleyecek yegâne toplumsal/siyasal güçtürler.

Sanılanın aksine, siyasal iktidarların bütün zorlamalarına rağmen, Türkiye halklarının temel sosyolojik özellikleri Erdoğan’ın İŞİD’çi İslamcı bir yönetim biçimine uygun değildir. Türkiye toplumunun genel çoğunluğu, böyle bir yöntemi kabul etmemektedir.

Türkiye halklarının İslam’ı algılamaları ve yaşamaları, fanatik İŞİD’çi İslam anlayışına uygun değildir.  Öncelikle Anadolu ve Kürdistan’daki Alevi toplumunun yoğunluğu ve bu toplumun inancını ısrarla sürdürmesi, ayrıca Anadolu ve Kürdistan’ın farklı dinlerden
toplumları barındırıyor olması, genel olarak toplumun, her baskıya ve asimilasyona rağmen, İŞİD’çi bir özellik taşımasını önlemiştir.

Erdoğan, Türkiye halklarının yıllardır sürdürdüğü demokrasi mücadelesinin gücünden ve birikiminden dolayı da istediği sistemi kuramayacak, aynı şekilde bölge ve dünya halklarının demokratik desteğinden dolayı da kaybedecektir.

Erdoğan, her ne kadar emperyalist hülyaların sahibi olsa da Türk devleti, emperyalist devlet olmanın yapısal özelliklerine sahip olmadığı için de kaybedecektir.  Gerçi emperyalist bir altyapı olmadan da işgalci bir devlet olunabilinir, işgalcilik, emperyalist olmanın önkoşulu değildir, ancak emperyalistleşmenin yolunu açabilir.  Bu nedenle Türk devleti, emperyalist bir altyapıya sahip olamadığı halde, yayılmacı/işgalci siyaset izleyebilir.  Ancak mevcut koşullarda bu siyaseti hâkim kılması mümkün olamayacaktır.

Erdoğan, faşizmin özgün bir biçimini kurumsallaştırmak istemektedir. Buna karşı çıkan ve engel olan herkesle düşman olması bu politikanın sonucudur. Erdoğan’ı ve faşizmini alt etmek ise, Kürtlerin, Alevilerin, tüm Türkiye halklarının ve dünyanın tüm ezilenlerinin
önündeki hayati görevdir.

Hiç kuşku olmasın ki direnen örgütlü halklar, bu görevi zaferle taçlandıracak, faşizmi yenerek özgürlüğü kazanacaklardır.

Ezilenler, Kürtler, Aleviler ve tüm demokrasi güçlerinin tamamının yakınmaya, tereddüt etmeye, itirazlar geliştirmeye ne hakkı ve ne de zamanı olmamalıdır. Faşizmin kanlı katliamcı politikalarında zarar gören herkesin direnişin saflarında yerini alması, hem kendi kişisel yaşamı için zorunludur ve hem de toplumsal hayatın selameti için şarttır. Mutlaka kazanma ruhuyla sürdürülen mücadeleyi yenen hiçbir güç olmadı, halkların örgütlü direnişini bastıran hiçbir mekanizma yaratılmadı.  Haklı olan ve direnenler kazanacaktır.

EN SON EKLENENLER