Gazeteci Çelebi: Trump ve Putin Rakka ile Deyra Zor üzerinden kapışacak

Ortadoğu’daki savaşın devletlerin yönetimini yeniden şekillendirdiğini ve kaosun daha da derinleşeceğini belirten gazeteci Mehmet Ali Çelebi, “IŞİD tutunmak için Deyra Zor’da gücünü korumaya çalışacak” dedi. Çelebi, Trump ve Putin’in Rakka ve Deyra Zor üzerinden kapışacağını kaydetti.

Ortadoğu’da yaşanan çatışmaları ve devletlerin Ortadoğu politikalarını gazeteci Mehmet Ali Çelebi, değerlendirdi. Ortadoğu’da uluslararası devletlerin aracılığıyla yaşanan çatışmaların siyasi politikaları değiştirmeye zorladığını belirten Çelebi, bir çok devlet yönetiminin de Ortadoğu’da yaşanan bu savaş koşullarına göre şekillendiğini söyledi. Türkiye, İran ve Rusya’nın Suriye içinde “Çatışmazlık bölgeleri” konusunda vardığı mutabakat, KDP’nin bölgedeki politikaları ve ABD ile Suudi Arabistan arasında imzalanan silah antlaşmasına değinen Çelebi, devletlerin çıkarı sonucu yürütülen savaşın bölgedeki kaosu daha da derinleştireceğini vurguladı.

Çelebi, Rojava’daki gelişmeler ve “özyönetim” sisteminin birçok devlet yönetimi için tehdit oluşturduğunu söyledi.

‘KAOS DAHA DA DERİNLEŞECEK’

ABD’de Trump’un başa gelmesi ile birlikte Ortadoğu’da dengelerin yeniden şekillendiğini ifade eden Çelebi, Trump’un hedefinde olan İran’da yapılan seçimler sonrası Hasan Ruhani’nin başa getirildiğini ve bu şekilde Trump yönetiminin dengelenmek istendiğinin altını çizdi. İran’ın ise Haşbi Şabi milisleri üzerinden Musul ataklarını hızlandırdığını aktaran Çelebi, Ortadoğu’da bulunan diğer ülkelerin de kendisini yeni dengelere göre şekillendirdiğini söyledi. Mısır Cuntası Sisi’nin Turmp ile birlikte kendini meşrulaştırmak için muazzam bir atmosfer yakaladığını ifade eden Çelebi, “Katar ve Suudi Arabistan arasında da ciddi bir çekişme görülüyor. Çünkü; Katar’ın şöyle bir konumu vardı. Hamas Suriye’nin merkezi olan Şam’daydı. İç savaştan sonra bir süre tereddüt ettiler gidip gitmeme konusunda. Daha sonra Katar’a taşındılar. Son dönemde ise Katar, Hamas ve Hizbullah’ı sıkıştırmaya yönelik politika geliştirince İran itiraz etmeye başladı. Katar, Hamas ve Hizbullah’ı koruyan İran’a çiçekler atmaya başladı. Diğer taraftan ise Suudi Arabistan hem Hamas gibi yapılara hem de İran’a karşı bir Sünni ordu oluşturma gayreti içerisindedir. Yemen’de ise bombardıman sürüyor ve Yemen’de ciddi bir Kolera salgını var. Bahreyn’de de Şii kesime yönelik tutuklamalar oldu. Şii liderleri sınır dışı edildi. Türkiye’de, burada ‘Fırat Kalkanı’ hareketi sonrası belli bir duraklama yaşadı. Çünkü, ABD ve Rusya Minbic bölgesinde uzlaşınca Minbic’e giremeyince ister istemez orada kaldı. Bunu aşmak için Qereçox ve Şengal bölgesinde bir atak yaptı. Hava harekatı denemesi yaptı buralarda. Bunu da gözdağı vererek ve bazı güçleri de yanına çekerek sürdürmek istiyor. Böyle bir görüntü var Ortadoğu’da” şeklinde konuştu.

Ortadoğu’daki çatışmaların bu yönetimleri ortaya çıkardığını aktaran Çelebi, “Bu yönetimler de birleşik haklar misali birbirini besleyecek ve oradaki çatışmaları ister istemez artıracak. Ve kaos daha da derinleştirecek” dedi.

‘KOVALARLA YANGIN SÖNDÜRÜLMEYE ÇALIŞILIYOR’

Rusya, İran ve Türkiye arasında imzalanan “Çatışmasızlık bölgeleri” antlaşmasına dikkat çeken Çelebi, “2017 Mayıs’ının en önemli olaylarından birisi de oydu. Şimdiye kadar Astana’da defalarca görüşmeler yapıldı. ÖSO grupları Ankara ve Astana’ya taşındı. Mekik diplomasileri yürütüldü. Gizli diplomasi yürütüldü. Ve 3-4 Mayıs’ta Astana’da bir ‘çatışmasızlık bölgeleri’ çıktı. Somut bir gelişmeydi. İşin özüne baktığımız zaman, daha önceki yılın başında ateşkes vardı. En yaygın ateşkes idi Suriye’de. O ateşkes tutmadı. Ama fiili olarak bozuldu ve hiçbir ülke başarısız gözükmemek için ne Türkiye, ne İran, ne de Rusya ateşkesin bozulduğunu ilan etmedi. Astana’nın şöyle bir handikabı vardı. Suçi’de Erdoğan ile Putin anlaştı. Astana’da paraf edildi. Suriye altına imza koymadı ve ÖSO grupları da imza koymadı. Bu ciddi bir handikaptır. Bu durum sahaya da yansıdı. Sahada bir karşılığı yoktu çünkü. Bir yerde bir yangın varsa yangına göre araçlar kullanmak durumundasınız. Yani fonksiyonel araçları değerlendirmek zorundasınız. Kovalarla yangını söndürmeye çalışıyorsunuz” diye belirtti.

‘SAHADAKİ GÜÇLER DİKKATE ALINMALI’

Sahadaki güçlerin dikkate alınmaması durumunda hiç bir antlaşmanın karşılık bulmayacağının altını çizen Çelebi, şöyle devam etti: “Ortadoğu’daki halklara karşı DAİŞ benzeri yapılara ciddi bir silahlı baskı oluşmuş durumda. Bunlara karşı Kuzey Suriye Federasyonu bu halkları da bünyesinde barındıran bir yapı ortaya çıkardı. Halklar arasındaki bu birliktelik de zora dayalı değil. Birlikte eşitlik, dayanışmaya, kabule ve rızaya dayalı bir ittifak var. Ve buralarda meclisler var. Tabka’da oldu, Minbic’te oldu. Şengal’de Îzidî Meclisi oluşturuldu. 30-31 Mayıs’ta Şengal’de yine toplantı yapılıp 101 kişilik Êzidî Meclisi oluşturuldu. Böyle bir oluşum var. Kürtleri, Ermenileri, Asurileri, Süryanileri, Şii Türkmenlerini dışlarsanız, sadece mezhepsel çapta Sünniler üzerinden bir politika yürütürseniz ve Rusya tarafından da Baas üzerinden bir politika yürütürseniz; Baas’ı Kürtlere dayatmaya çalışsanız, bunun geleceği yok. Rusya aslında bunu biliyor. Zaman zaman dile getiriyor. Örneğin Cenevre toplantılarına neden Kürtler alınmıyor? Astana toplantılarına neden Kürtler alınmıyor? Sözlü olarak dile getiriyor ama fiili olarak yapmıyor. Niye peki? Çünkü, oradaki varlığı Türkiye’ye karşı kullanmaya çalışıyor. Türkiye’yi kendine doğru çekmeye çalışıyor. Rusya, Türkiye’ye ‘İşte bana yanaşmazsan Kürtlerden, Ermenilerden, Asurilerden, Süryanilerden, Şiilerden ve Araplardan oluşan bir yapı var ve bu yapı ileriki zamanlarda seni zorlayacak. O zaman benim diyeceğimi kabul et’ diyor.”

‘KDP, YBŞ GÜÇLERİNE SALDIRMAYI TERCİH ETTİ’

Mısır’daki Sisi cuntası ile KDP yönetimin benzerlik taşıdığını dile getiren Çelebi, “Mısır’daki Sisi cuntası, konjonktürel durumdan çok iyi yararlandı. Hem ABD hem Rusya ile iyi ilişkiler kurdu. Silah pazarlıkları yaptı. AB ülkeleriyle kendisini meşrulaştırmak için çaba sarf etti. Trump, Putin ve AB lideriyle görüştü. KDP’ye baktığında o da yararlandı. Seçim yaptırtmıyor. Bir nevi korsan başkanlık var. Mesut Barzani’nin süresi dolmuş. Defalarca uzatılmasına rağmen koltuğu bırakmadı. Çünkü, karşısında da Goran Hareketi, YNK ve bölgedeki güçler güçlü bir alternatif üretemediler. Ciddi bir lider çıkarmadılar. Bu durumdan yararlanıldı. İngiltere, ABD ile ilişki kurdu. Neçirvan Barzani Rusya ile petrol pazarlığı yapıyor. Bir nevi ABD’ye mesaj veriyor. ABD’ye ‘İşte taktiksel bir ilişki de olsa SDG ile işbirliği yapıyorsunuz. Şengal bölgesindeki YBŞ’yi çıkarmıyorsunuz. Eğer böyle yaparsanız biz alternatif yollara yöneliriz’ mesajını veriyor. Karşıdaki alternatif olmayınca Türkiye ile de ciddi anlamda ilişki geliştirildi. Şengal’in TSK tarafından havadan bombalanmasına destek verdi. KDP önce Sinunê bölgesine saldırmıştı. O saldırıda YBŞ ciddi direnç gösterince ikinci günü devam ettiremedi. Ondan bunu sürdürmeye niyetli. KDP şu ana kadar Haşdi Şabi güçlerinin girdiği Şengal’in güneyindeki köyleri gidip alabilirdi ve kurtarabilirdi İŞİD’ten. Ama onlara karşı bir harekete girişmedi. Bunun yerine YBŞ güçlerine saldırmayı tercih etti” ifadelerini kullandı.

‘ORTADOĞU DAHA FAZLA KARIŞACAK’

Musul’a yönelik operasyona da değinen Çelebi, şöyle dedi: “Musul kurtarıldığı zaman oradaki demografik yapı korunacak, ortak güçler yönetecek. Şii güçler çıkacak. Böyle bir antlaşma var. Ama sahada bu tür antlaşmaların hiç bir hükmü yok. Klasik bir laf vardır; ‘Ortadoğu’da ‘ asla asla demeyeceksin’ diye… Haşdi Şabi’nin böyle bir gerçekliği var. Şimdiye kadar yol açtı ve yön verdi. Şimdi de KDP’ye tehdit oldu. Çünkü, IŞİD’in ve El Nusra’nın yaptıklarını eleştiriyorsunuz. Ama Haşdi Şabi de temiz bir politika yürütmüyor. İntikam adı altında sivillere yönelik acımasız yöntemler kullanıyor. Zaten Irak, Suriye ordusu ile ÖSO gruplarının darma duman olması bundandır. Bu gruplardan ayrılmalar ve kendi aralarında çatışmaları. 6 yıla rağmen Suriye rejiminin düşürülmemesinin sebebi de budur. Çünkü, halk hareketi, özgürlük savaşçıları ve devrimci savaşçılar olarak görülmüyor. Birbirinin kopyası gibiler halk nezdinde. Dolayısıyla Haşdi Şabi’de Suriye’deki ABD güçleri, YNK, Musul, KDP ve Rojava güçleri için de ciddi bir tehdit olacaktır. O bölgenin daha fazla karışması bekleniyor.”

‘RAKKA’YI KAYBEDEN IŞİD CİDDİ ANLAMDA DARBE ALACAK’

Rojava’da yaşanan çatışmalara da değinen Çelebi, “Federasyon güçleri (Demokratik Suriye Güçleri), IŞİD’in gerilemesinde en önemli güç oldu. Çünkü, çok kilit noktalarda IŞİD’i süpürdüler. Kobanê’den, Kizwan Dağı’ndan, Hesekê’den, Minbiç’ten, Tabka’dan ve şimdi de Azadi Barajı ve Rakka’nın Mansure kasabasından… Rakka’yı dört koldan kuşatmak kolay değil. Ama Fırat Nehri boyunca Fırat’ın güneyine itiliyorlar. Ve doğudan batıdan kuşatılıyor. Rakka’nın şöyle bir önemi var; moral ve motivasyon olarak IŞİD için çok önemli. O stratejik alanın IŞİD tarafından korunamaması, IŞİD’e yapılan hem finansal hem insan hem de silah desteği ciddi anlamda güç kaybedecektir. IŞİD’in tutunması zorlaşacak. IŞİD tutunmak için Deyra Zor’da gücünü korumaya çalışacak. Çünkü, Deyra Zor’un şöyle bir önemi var. İki ülke arasındaki bir alan. Bu alanın jeopolitiğinden bir eliniz Irak’ta bir eliniz de Suriye’de olacak. Dolayısıyla o kesişme noktasında ülkeler arasındaki akışkanlığı sağlaması açısından önemli. Deyra Zor’da IŞİD o şekilde besleniyor. Daha önce Tabka önemli bir beslenme damarıydı. O damar kesildiği zaman IŞİD’in atardamarı darbe yemiş olacak ve IŞİD eğer ki Deyra Zor’dan da çıkarılırsa Suriye’deki varlığı tam olarak bitmese bile ciddi anlamda alt seviyelere inecektir. El-Nusra, Tahrir-Şam kalacak. O da İdlip ve Batı Halep tarafında kalıyor. O zaman şöyle bir denklem ortaya çıkıyor.

‘DEYRA ZOR’U HALKLARA BIRAKMA NİYETLERİ YOK’

Rusya’da ‘Çatışmasızlık bölgeleri’ne ilişkin imza atmasının sebeplerinden biri de buydu. Oraya güç tahkimi yapmak, oradaki gücünü yeniden konsolide etmek için kullanmıştı. Türkiye’nin belli hesapları var. Türkiye, sanki Rusya bu antlaşmaya uyacak ve İdlip ile Halep’i Türkiye’ye bağlı gruplara bırakacak. Öyle bir şey olmayacak. Rus, İran ve Baas güçleri toparlandıktan sonra o bölgeye ciddi anlamda yüklenecekler ve Deyra Zor bölgesine gidecek SDG güçlerini zorlamaya çalışacaklar. Bu sefer İran sıkıştırmaya çalışacak. Örneğin, İran’ın sınıra kadar zorlamasının sebeplerinden biri de bu. Deyra Zor bölgesine İran’da hakim olmak istiyor. Orada petrol alanları var. Petrol alanlarını geleneksel emperyal hedefleri için kullanmak istiyor. Yani halklara bırakma niyeti yok. İşte burada ABD ile Rusya arasında her ne kadar Trump ile Putin arasında ciddi anlamda çiçek atma durumu olsa da, Rakka ve Deyra Zor üzerinden ciddi bir şey de yaşanacak Putin ile Trump arasında.”

Mehmetşah Oruç – dihaber

EN SON EKLENENLER