Gazetecilerden Bakanlar Kurulu’na çağrı: Bu hatadan dönün

FATİH KIYMAN

Geçtiğimiz hafta Hayatın Sesi TV, Denge TV, Jiyan TV, Zarok TV ve Van TV’nin de aralarında bulunduğu 12 TV ve 11 Radyo Kanalının TÜRKSAT yayınının durdurulması ile ilgili olarak Türkiye Gazeteciler Sendikasında basın toplantısı düzenlendi. Toplantıda Türkiye Gazeteciler Sendikası, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve DİSK Basın-İş Başkanlarının yanı sıra Hayat’ın Sesi TV, İMÇ TV, TV 10, Özgür Radyo temsilcileri söz aldı. Toplantıdan saatler sonra gerçekleşecek Bakanlar Kuruluna, basın ve ifade özgürlüğünün ölüm fermanı niteliğinde olan bu hatadan dönülmesi için çağrı yapıldı. Yapılan açıklamalardan satır başları şu şekilde:

İMC TV Genel Yayın Koordinatörü Eyüp Burç: “Bildiğiniz gibi bu yılın Şubat ayında TÜRKSAT yayınımız kesilmesine rağmen yayınımızı sürdürüyoruz, fakat alınan bu karar uygulanırsa gelip kapımıza mühür vuracaklar. Toplamda 23 kanala yönelik bu karar şunu gösteriyor; kapatılan kanallara bakıldığında gerçekten demokratik kesimlere yakın kanallar oldukları göze çarpıyor. Jiyan TV’nin UNESCO tarafından yok olmakta olan diller listesine alan Zazaca dilinde yayın yapan tek kanal olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, kararı Kürtlere verilen bazı demokratik – insani haklardan vazgeçme çabasının bir işareti olarak görmek gerekiyor.

Bir darbe girişimi oldu, bastırıldı ve otoriter bir oluşuma gebelik etti. Kendine ilk hedef olarak da demokratik kesimleri seçti. Biz her şekilde direneceğiz ve yalnız bırakılmamız gerektiğini buradan bir çağrı olarak ifade etmek istiyorum.”

Hayat’ın Sesi TV Program Koordinatörü Arif Koşar: “15 Temmuz sonrası süreçte yaşadıklarımız, aslında darbe gerçekleşseydi hayata geçecek bazı uygulamaların bizzat yaşama geçirilmiş hali. Darbe girişiminin başarısız olmasında AKP’nin ne kadar etkisi varsa, burada bulunan kurumların da en az onun kadar etkisi olduğunu düşünüyorum. Ama sanki darbe girişimi başarılı olmuşçasına çeşitli uygulamalara maruz kalıyoruz. Darbe girişimi başarılı olsaydı sıkı yönetim ya da OHAL ilan edilecekti, binlerce öğretmen ve kamu çalışanı açığa alınacaktı. Barış için imza atan akademisyenler mutlaka görevden alınacaktı. Gazeteciler bugünküne benzer şekilde kapatılacaktı. Hayat’ın Sesi mutlaka kapatılacaktı ve burada bulunan 23 radyo ve televizyon mutlaka kapatılacaktı. Darbeye karşı çıktığını iddia eden ve darbe sonrasında darbecilere karşı yapıldığı iddia edilen kapatmalar abesle iştigaldir. Bugünkü Bakanlar Kurulu’nda yapılan bu hatadan dönülmesini bekliyoruz.

Eğer Türkiye’de biraz basın özgürlüğünden söz edilecekse, eğer az buçuk demokratik kırıntılardan söz edilecekse bu kanalların, bu yayın organlarının Türkiye’de var olmaya devam etmesi gerekir. Aksi takdirde basın özgürlüğünün ortadan kalktığını açıkça ilan etmek gerekir.”

Özgür Radyo’dan Programcı Sinan Gerçek: “1995’ten beri yayıncılık yapıyoruz ve yayın hayatımız boyunca 5 defa kapatıldık. Her seferinde daha güçlü döndük. Kapatmaya karşı radyomuzda bir özgürlük nöbeti başladık. Aslında buradan izleyicilere ve dinleyicilere bir çağrım olacak. Tek sesli bir ülke istemiyorlarsa radyolara ve televizyonlara sahip çıkmalılar.”

Basın-İş Genel Başkanı Faruk Eren: “Uzun bir süredir, aslında 15 Temmuz darbesinden önce de gazetecilere ve kuruluşlara baskılar vardı. İMÇ’nin Şubat’ta TÜRKSAT’tan atılması son derece hukuksuz bir şeydi. Yine korkunç baskılar vardı, gazetecilere davalar açılıyordu. Yayın organlarına kayyum atanıyordu. Ancak 15 Temmuz sonrasında bu iş tahammül edilemez hale geldi. Bu basın tarihinin en vahim olayıdır. Daha önce böyle bir şey hiç yaşanmadı. Biz Basın-İş olarak bu kararın derhal geri çekilmesini talep ediyoruz.

Sorun sadece bu kadar da değil; hapishanelerde 100’ün üzerinde meslektaşımız var. Yargılanmaları gerekiyorsa da tutuksuz yargılanmalarını istiyoruz. Basın ve ifade özgürlüğü önündeki tüm engellerin kaldırılmasını istiyoruz.”

Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Uğur Güç: “AKP Hükümeti darbe süreci sonrasında demokrasiyi değil otoriterliği seçti. 15 Temmuz öncesinde 7 bin kadar gazeteci işsizdi. Bugün bu kapatılan radyo ve televizyonlardaki emekçilerin de katılımıyla darbe sonrasında 3 bine yakın işsiz gazeteci olacak. Toplamda sektörün üçte biri işsiz kalıyor demektir. Ülkede 30 – 35 bin civarı gazeteci var, bunun içerisinde 10 bin kişinin işsiz kalması en büyük sorunlardan biridir.

Aynı zamanda hükümet hata yaptım diyor, Binali Yıldırım hata yapabiliriz diyor. Bence bu 23 kuruluşun kapatılması büyük bir hatadır. Bildiklerini zannediyoruz ama hatırlatmakta fayda var. Özgürlük ve demokraside temel dayanak basın, fikir ve ifade özgürlüğüdür. Bunun olmadığı toplumlar maalesef demokratik toplumlar değillerdir. Bunun için bu hatadan dönmeleri toplanan Bakanlar Kuruluna çağrı yapıyoruz.

RTÜK’ün telefon numaraları var. Dinleyicilerin, izleyicilerin de kanallarına sahip çıkması için çağrıda bulunuyoruz. RTÜK’ün telefon numarası 444 1 178. RTÜK’e telefon açarak bu kararı protesto etmelerini istiyoruz. Biz basın ve ifade özgürlüğünü savunmaya, mesleğimizi savunmaya devam edeceğiz.”

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto: “Gazeteciler ve yazarlar bilirsiniz ki hep geleceği gören insanlardır. Buraya gelmeden eski yazılara baktım. Özellikle demokrasi ve barış üzerine yazılara baktım. Pek çok uyarıda bulunulmuş o zamanlar. Askeri vesayet gitti ama sivil vesayet geliyor uyarıları yapılıyor, ‘yok canım demokrasi var’ deniyordu. Şimdi 15 Temmuz’u yaşadık. Bu süreçte alanlara insanlar doldu, demokrasi için hep beraber birlikteyiz dediler. Ama bakıyoruz tam tersine bütün kurum ve kuruluşlarıyla çalışması gereken demokrasi bugün ülkede mevta durumda.

Toplanan Bakanlar Kurulu umarım uyarılarımızı dikkate alır. Demokrasinin olmadığı, çok sesli değil, tek sesli bir ülke imajından kurtulmalıyız. Bu imaj zaten giderek gerçeğe dönüyor. Biz çok sesli bir toplum istiyoruz, her şey tartışabilelim istiyoruz. Gazeteciler özgürce yazabilsin istiyoruz. Gazeteci suç işlediği zaman yargılarsınız, fakat tutuksuz yargılarsınız. Türkiye’nin çok değerli iki yazarı şu an hapishanede biliyorsunuz; Aslı Erdoğan ve Nezihe Alpay. İşin üzücü yanı ana akım medyada bu konuda hiçbir kıpırtı ya da dayanışma olmaması. Bir gün kendi başlarına da geleceğini düşünmüyorlar. Fakat bu rejimler böyledir. Önce muhaliflerini yer ama sonra yakındakileri de yemeye başlar. Biz bu dayanışmayı sonuna kadar sürdüreceğiz.”

TV 10 Yönetim Kurulu Başkanı Veli Büyükşahin: “Türkiye’de basın-yayın özgürlüğüne ilişkin bu girişimin ne ilk ne son olduğunu biliyoruz, çünkü bu geçmişte de yaşandı. Zaten basın kurumları üzerinde ciddi baskılar var, çalışırken oldukça zorlanıyoruz. Örneğin, Maraş’taki mülteci kampına ilişkin yaptığımız yayınlarda büyük zorluklar çektik. Yayın araçlarımız engellendi, kameralarınıza el konulmak istendi. Ancak bu son yaşanan durum, toplumun farklı renklerinin, farklı seslerinin kesilmesi, ağızlarına bant vurulması anlamına geliyor.

Alevi toplumunun kendilerini ifade etme mecraları oldukça az. Onların sorunlarını, gündemlerini ele alan bir TV kanalıyız. Dolayısıyla bu yaklaşımı aynı zamanda Alevi toplumuna yaşam hakkı tanımayan bir yaklaşım olarak değerlendiriyoruz. Toplumun sinir uçlarının her gün biraz daha sivriltilmeye çalışıldığını düşünüyoruz. Türkiye demokratik muhalefetinin çok ciddi bir tutum takınması gerektiğini düşünüyoruz. İnanıyoruz ki Türkiye kamuoyu buna izin vermez, müdahalede bulunur. Muhalefet partilerinden ciddi beklentimiz var. Bu konuda ciddi bir irade koymazlarsa ne zaman koyacaklar? Hükümetin bunu bir önce düzeltmesini bekliyoruz.”

EN SON EKLENENLER